29 Nisan 2010 01:00
Çözüm mü, darbe mi?
Kırmızı etin fiyatı geçen yılın fiyatlarını ikiye katlayınca, süt fiyatı ile başlayan hayvancılık sektöründeki kriz doruğa ulaştı. Et fiyatının 50 TLyi bulacağı spekülasyonları ortalığı iyice toz duman etti! Krizden çıkmak için bulunan çözümler sektörü ikiye böldü. Fiyatların aşağı çekilmesi için hayvan ve et ithalatını zorunlu görenlerle, yapılacak ithalatın hayvancılığı tamamen bitireceğini savunanlar şeklinde
Hükümetin, et fiyatındaki artışa karşı ilk aklına gelen çözüm, et ve canlı hayvan ithal etmek oldu. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Amacımız, spekülatörlerin zararlı tesirlerini bertaraf etmek dedi. Bakan, et fiyatlarındaki artışın birilerinin yaptığı vurgunculuk anlayışından kaynaklandığını savundu. Bakanın tezini destekleyenler de var. Artışın vurgunculardan kaynaklandığını söyleyen Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kayanın tezi şöyle: Bir önceki yıla göre hayvan sayısındaki yüzde 1.8lik azalmanın, fiyatlara yüzde 10 yansıması gerekiyordu. Fiyatları yüzde 70 artırarak ithalatın önünü açmak istiyorlar. Etin toptan fiyatlarının yükselmesinin nedeni, toptancılardan kaynaklanıyor. Bazı çevreler, ellerindeki hayvanları piyasaya sürmeyip birkaç spekülatif hareketle fiyatları yükselterek, akabinde et ithalinin yolunu açtırmak istiyorlar. Asıl amaç ithalat
Spekülasyon tezine karşı çıkanlar da var. Türk Veteriner Hekimleri Birliği, mevcut et fiyatlarının spekülatif fiyat artışından kaynaklandığını söylemenin yanlış bir yaklaşım olduğunu vurguluyor ve bu tezini şöyle açıklıyor: Muhafaza ve stok şartlarının zorluğu nedeniyle, fiyatı üzerinde spekülasyon yapılabilecek en son ürün ettir.
Et sektöründe söz sahibi olan şirket yöneticilerinden de spekülasyon tezine katılmayanlar var. Banvitin Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Görener, kırmızı ette en büyük üreticinin bile yüzde 1 pazar payına sahip olamadığını, bu piyasanın spekülasyon yapılmayacak kadar dağınık olduğunu ileri sürüyor.
VATANDAŞ UCUZ ET YEMELİ!
Fiyat artışında spekülasyon dışında etken olarak gösterilen bir diğer unsur, uygulanan yanlış politikalar sonucu meydana gelen et açığı. Fiyat artışındaki nedenden öte, asıl olarak tartışma yaratan konu, çözüm yolu olarak ithalatın seçilmiş olması.
İthalata karşı çıkınların gerekçeleri şöyle: Besicilikle uğraşanlar ekonomik olarak zora düşer, hayvancılık büyük zarar görür; Türkiye, deli dana hastalığının görülmediği ender ülkelerden biri olmasına rağmen canlı hayvan ithalatı ile hastalıklı hayvanlar ülkeye girer ve bunun temizlenmesi yıllar alır
İthalatı savunanlar ise vatandaş çıkarından (inandırıcılıkları ve samimiyetleri bir yana) yola çıkan tezler öne sürüyorlar: Türkiyede etin neden dünya fiyatları ortalamalarının üç-dört kat üzerinde. Yem fiyatlarındaki artış bunu açıklamaya yetmez. Türkiye şu an eti en pahalı yiyen ülke. Oysa et en temel besin ürünlerinden biri. Et ithalatına izin verildiği günün ertesi et fiyatları en kötü ihtimalle yüzde 30 düşer. Zamanla fiyat düşüşü yüzde 50yi bulur. Büyük bölümü balon ve spekülatif olan fiyatın düşmesiyle vatandaş et yer
Elbette ki vatandaş ucuz yemeli. Temel besinlerden biri olan etin vatandaşa ucuz ulaşımını sağlamak, devletin görevi olmalı. Ama çözüm olarak öne sürülen ithalat, vatandaşın bolca alabileceği seviyelere geriletmese de geçici olarak et fiyatını düşürür. Fakat hayvancılık sektörü onulmaz yara alır. Fiyatları kalıcı olarak aşağı çekmek, hayvan sayısını artırmakla mümkündür. Et ithali, fiyatları geçici olarak bir miktar düşürebilir, fakat uzun vadede ülkede hayvancılığın sonunu getirir ve ülke ette de dışa bağımlı hale gelir.
BU ŞARTLARDA FİYAT ARTAR
Tarım Bakanı Ekerin İthalat haberi bile fiyatları düşürmeye yetti. Kesime giden hayvan sayısı arttı. Fiyatlar düştü sözü üzerinden ithalat savunulamaz. Elbette ki, İthalat başlayınca hayvan fiyatı düşecek endişesiyle yetiştiricilerin bir kısmının hayvanlarını bir an önce kesime göndermesi anlaşılırdır. Kesime giden hayvan sayısı artınca kısa sürede et fiyatları düşer. Fiyat düşer ama ülkedeki hayvan varlığı da erir.
Türkiye bu süreci yaşadı. Hayvancılığı ithalatla terbiye etmenin maliyeti, tarımsal ürünleri ithalatla terbiye etmekten çok daha yüksek olur.
1980li yılların başında hayvancılık ithalatla terbiye edilmek istendi. Bu amaçla canlı hayvan, et, peynir ve diğer hayvansal ürünlerin ithalatına kapılar sonuna kadar açıldı. 1980 öncesinde canlı hayvan ihraç eden, et ihraç eden Türkiye, ithalatçı oldu. Türkiye, 1980-84 yılları arasında toplam ihracatı 5 milyar dolar iken, Ortadoğu ülkelerine yılda 300-400 milyon dolarlık kırmızı et ihracatı gerçekleştirmekteydi. Sektörde piyasayı düzenleyici iki kuruluş olan Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) ile Et ve Balık Kurumunun (EBK) özelleştirilmesi ile hayvancılıkta geri dönülmez bir çöküş süreci başladı. Daha sonraki yıllarda da dönem dönem ithalat sürdü. Yapılan her ithalat, sektörü geriletti. Türkiye, dünyanın en pahalı etini tüketmeye mahkum edildi. 1989da 55 milyon olan küçükbaş (koyun-keçi) hayvan sayısı, şimdi yarısı düzeyinde. O dönem 12 milyon civarında olan büyükbaş hayvan varlığı, şimdi üçte biri düzeyine gerileyerek 10 milyonun altına düştü.
Tarım Uzmanı Ali Ekber Yıldırım, şöyle diyor: 1980 sonrası politikaların sonucu hayvan sayısı azaldı. Hükümet 2002den sonra destek verse de, hayvan sayısında düşüş devam etti. Kaldı ki, 2007 ve 2008de yaşanan büyük kuraklık sonucunda arpa ve diğer yem hammaddesi ürünlerde üretim azaldı, fiyat arttı. İster yerli ister ithal olsun, yemin maliyeti çok yükseldi. Bu dönemde pek çok besi işletmesi kapandı. Hükümet, işletmelerin kapanmasını önlemek için hiçbir önlem almadığı gibi, hayvancılık desteklerinde radikal değişiklik yaparak hayvan başına destek ödemesine geçti. Destekler hem azaldı hem de üretimi doğrudan artıracak destekler yerine doğrudan destek sistemine geçildi. Bitkisel üretimde yararlı olmadığı için kaldırılan doğrudan gelir desteği 2008 yılından itibaren hayvancılıkta uygulanmaya başlandı. Verilen desteklerin birçoğu süt hayvancılığına yönelik, besiye özel destek yok.
Süt üretiminde de başka sorun gündeme geldi. Son dört yıldır süt talebinde ve fiyatlarındaki düşüş nedeniyle üreticiler zarar etti. Yem maliyetleri yüksek, ürün fiyatları düşük olunca, süt üreticileri ellerinde bulunan inekleri ucuz fiyatlarla zararına ellerinden çıkarıp kesime verdi. Bunları düşük fiyatla satın alan kesim işletmeleri bir süre ucuza et satabildi. Süt üreticilerinin elinde hayvan kalmayınca süt fiyatları bir miktar arttı, ancak ne süt üreticileri ne de et satan canlı hayvan üreticileri, sattıkları o fiyatlarla yerine yeni hayvan koyabildi. Böyle olunca et arzında önemli bir azalış oldu ve fiyatlar tırmandıkça tırmandı.
PİRİNCE BENZEMEZ
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, pirinçte olduğu gibi et fiyatındaki artışı da ithalatla düşüreceklerini söylüyor.
Hayvancılıkla kıyaslanamayacak bir örnek. Çünkü pirinç bir yıl ithal edilse de, ertesi yıl çeltik üretimini destekleyerek üretimi artırılabilecek bir ürün. Fakat, et ve hayvan üretimini bir yılda istenen kadar artırmak mümkün değil. Uzmanlar uyarıyor: Besi için 7-8 aylık zamana ihtiyaç var. İthalatla hayvan varlığınızı yok ederseniz, yeniden o varlığa kavuşmak için seneler geçer.
Ali Ekber Yıldırım ayrıca, et veya canlı hayvan ithalatının sadece eti değil sütü de olumsuz etkileyeceğine dikkat çekiyor: İthalatla hayvan fiyatı düşecek endişesiyle süt hayvanları kesime giderse, süt üretimi ve buna bağlı olarak süt ürünleri üretimi de düşer. Tekrar ithalat yapmak zorunda kalırsınız. Bu döngü, yerli üretimi bitirir ve hayvancılıkta her yönüyle dışa bağımlı hale gelirsiniz.
Elbette vatandaş bu kadar pahalı et yememeli. Fakat ithalatın geçmişteki uygulamalarda da çözüm olmadığı ve sektöre daha büyük zarar verdiği görüldü. O nedenledir ki, kalıcı çözüm tartışılmalı. Vatandaşın gerçek çıkarı buradadır.
HAYVAN YETİŞTİRİCİLERİ YOL KAPATTI
Karslı hayvan yetiştiricileri, et fiyatlarının yükselmesi ve ithal et uygulamasını protesto etmek amacıyla Kars-Ardahan karayolunu, hayvanlarıyla birlikte trafiğe kapatarak eylem yaptı. Hüseyin Atak Bulvarı üzerindeki hayvan pazarında bir araya gelen yüzlerce yetiştirici, hayvanlarını toplayarak yolu trafiğe kapattı. Eylem yapan çiftçileri, araç sürücüleri de destekledi. Hayvan yetiştiricileri, son 2 yıldır hayvancılığın bitme noktasına geldiğini, hükümetin gerekli tedbirleri almadığını ifade ettiler. Hayvancılık sektöründe et fiyatlarının 5 yıl aynı seyrettiğine işaret eden üreticiler, metropol kentlerde et fiyatlarının yüksek olmasını ise anlayamadıklarını belirttiler. Hayvanlarını toplayıp, götürüp denize dökme tehdidinde bulunan üreticiler, O zaman ithali rahatlıkla getirsinler. Sayın Başbakanımız bizi mağdur etmiştir. Köylü ölmüştür, çiftçi ölmüştür. Hükümet çiftçiyi bitirdi. Karsın malını bitirsinler, sonra ithal getirsinler. Hayvanlarımıza alıcı bulamıyoruz. Karsta kesim 14-15 TL, bu marketlerde 30-35 TLye nasıl satılıyor diye sordular. KARS
KASAPTI KURTARICI OLDU
Et ve Balık Kurumu, 1952 yılında kuruldu. Amacı, hayvancılık ve et sektörünün gelişimini sağlamaktı. Ayrıca özel sektörün gelişmesine öncülük edecekti. Ancak, tarih 1992yi gösterdiğinde, Devlet kasaplık mı yapar? denilerek özelleştirme kapsamına alındı. 1993te adı Et ve Balık Ürünleri AŞ olarak değiştirildi. Bu tarihe kadar Türkiye çapında 37 işyeriyle faaliyetlerini sürdüren kurumun 18 işletmesi, bu karar doğrultusunda özelleştirildi. 5i bedelsiz olarak resmi kurumlara devredilirken, 3ü için de kapatma kararı alındı. 2005e gelindiğinde, kurum, bir politika değişikliğine daha tanık oldu. O yıl, AB normlarına uygun olarak hayvancılık sektöründe düzenleyici ve destekleyici bir rol oynaması için özelleştirme kapsamından çıkarıldı. Böylece, yeniden kamu ağırlıklı bir rol üstlenen EBK, 2006 yılına kadar 6 ile sınırlı olan kombina sayısını bu karar doğrultusunda 7ye çıkardı.
EBK, şimdi ise aldığı yetkiyle et ithalatı yapmaya hazırlanıyor.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
* Özellikle 2007-2008 dönemindeki kuraklığın zararını telafi etmeye çalışan besicilere bazı destekler sağlanarak, bu dönem daha az hasarla atlatılmalı.
* Hayvancılık politikası değiştirilerek, hayvan ve hayvansal üretim artırılmalı.
* Hayvancılık desteklemelerinin tarım destekleri içerisindeki payı, yüzde 20den oransal olarak yüzde 50lere çıkarılmalı.
* Hayvancılığın en önemli girdisi olan yemle ilgili olarak; kaliteli kaba yem açığının giderilmesi için ekim alanları genişletilmeli, meraların ıslahı yapılmalı.
* Küçükbaş hayvancılığın destekleri artırılmalı. Irk ıslahı ve hayvan hastalıklarıyla mücadele çalışmalarına hız verilmeli.
* Kaçak hayavan girişi engellenmeli.
* Kayıt dışılığa karşı etkin mücadele verilmeli.
* Kontrolsüz kesimlere karşı denetimler artırılmalı.
* Et ve Balık Kurumu ve Süt Endüstrisi Kurumu gibi düzenleyici ve müdahale edici kuruluşlar, bu ihtiyaca cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmalı.
* Et ithalatı yerine dünyanın her tarafından (Avrupa dahil) dişi düve ve erkek danaların ithaline imkan sağlanmalı.
* Damızlık işletmelerin sayısını artırmak için hayvancılık teşvik edilmeli.
EBKNIN AÇMAZLARI
Hükümet, Et ve Balık Kurumunca yapılmak üzere hem et ithalatına hem de canlı hayvan ithalatına izin verdiğini resmen açıkladı. Et ve Balık Kurumu, sınırlı bir bölgede faaliyet gösteriyor. İthal edeceği et veya canlı hayvanı piyasaya nasıl sunacağı tartışma konusu. Et ve Balık Kurumunun çıkmazları var.
Et ve Balık Kurumu, ithal ettiği eti satıncaya kadar hangi tesislerde muhafaza edecek? Et ve Balık Kurumu tüm tesislerini sattı. O tesislerin yerinde şu anda ya büyük plazalar, alışveriş merkezleri var ya da konut siteleri... Canlı hayvan ithal ettiği zaman bu hayvanları hangi işletmesinde besiye alacak? Getirdiği gün hepsini gemiden satamayacağına göre bu iş nasıl olacak?
Et ve Balık Kurumunca ithal edilecek canlı hayvanlar isteyen köylülere uzun vade ile borçlandırılarak verilecek olursa, o zaman yeni sorunlar baş gösterecek. Hayvanın teslim edileceği köylünün yem sorunu var. Bu şartlarda yeni bir haciz dalgasıyla birlikte köylüye teslim edilen hayvanların da kesime gitmesi kaçınılmaz
Et fiyat regülasyonunu yapması hedeflenen Et ve Balık Kurumu, aslında özelleştirme sonrası eski gücünde değil. Şu an itibariyle sadece 8 et kombinası bulunan Et ve Balık Kurumunun satış mağazası sayısı da yine 8. Üstelik bu mağazaların tamamı, Ankara ve Ankaranın doğusunda bulunuyor. Ankarada Balgat, Sincan, Ulus ve Kızılayda 4 satış mağazası bulunan Et ve Balık Kurumunun, ayrıca Adana, Erzurum, Diyarbakır ve Van et kombinalarının da satış mağazaları var. Ağrı, Bingöl, Sakarya ve Vandaki kombinaların ise satış mağazası bölümü bulunmuyor.
Bülent Falakaoğlu
Evrensel'i Takip Et