30 Nisan 2010 00:00

ÖZGÜRCE

Gazetelerde televizyonlarda haberleri şaşkınlıkla izliyorum(!) Yedi buçuk yıldır emekçilerin hakları ve demokrasi taleplerine karşı üç maymunu oynayan...

Paylaş

Gazetelerde televizyonlarda haberleri şaşkınlıkla izliyorum(!) Yedi buçuk yıldır emekçilerin hakları ve demokrasi taleplerine karşı üç maymunu oynayan hükümet, bir anda emekçiden, demokrasiden söz etmeye başladı. Sanki sermayenin temsilcisi, serbest piyasa ekonomisinin uygulayıcısı, emekçilerin haklarını yok eden, hakkını arayan emekçilere en sert biçimde saldıran hükmet gitmiş de yerine, sosyal devleti savunan, özgürlükçü demokrasi anlayışını temsil eden bir hükümet gelmiş(!)
Bir taraftan Başbakan emek sömürüsünden söz ediyor, Taksim Meydan’ı 1 Mayıs’a açılıyor ve hatta AKP’nin 1 Mayıs’a katılacağı söyleniyor diğer taraftan Meclis’te hükümet partisinin milletvekilleri 12 Eylül darbesinin kurbanlarını anıyor, darbecilere yargı yolu açılıyor. Hani bir anda insanın tamam işte 30 yıldır beklediğimiz -emekten yana sosyalist- hükümet buydu diyesi geliyor(!)
Son bir ayda hükümetin söylemlerindeki büyük değişimin samimiyetini anlamak için önce bu söylem değişikliğinin nedenlerine bakılmalıdır. Bu arada hükümette izlenen değişimin sadece söylemde olduğunu da özellikle belirtmek gerekir. Zira icraatta emek karşıtı politikalar devam ettiği gibi AKP, iktidarını ebediyete taşıma hevesiyle burjuva hukukundan bile uzaklaşıyor ve bir sivil diktaya yönelişin ayak sesleri daha da yakından hissediliyor.
Aslında AKP’nin söylemlerindeki değişimle iktidarını sürdürebilme planları arasında paralellik vardır. Zira AKP’nin iktidara geldiği günden buyana emekçilere ve dolayısıyla demokrasiye yönelik saldırı niteliğindeki icraatları bugüne kadar -darbe dönemleri hariç- hiçbir hükümet tarafından sergilenmemiştir. Şimdi bu icraatların sonuçları emekçi kesimlerin yaşamına işsizlik, güvencesizlik, iş cinayeti, açlık, yoksulluk olarak yansımaktadır. Dolayısıyla Anayasa değişikliği için gidilmesi muhtemel bir referandumda ya da erken bir genel seçimde AKP’nin bu milyonlarca emekçinin oyuna ihtiyacı vardır. İşte bu nedenle AKP, sadece söylemde de olsa emekten ve demokrasiden yana imiş gibi görünmek zorunda kalmaktadır.
Ancak AKP’nin ikiyüzlü yaklaşımının tek nedeni bu değildir. AKP’yi bu söylem değişikliğine zorlayan diğer bir neden de özellikle son bir yılda artan emek mücadelesidir. Her ne kadar sendika üst yönetimleri tarafından sahiplenilmemiş ve hatta küçümsenmiş olsa da 25 Kasım grevi ve TEKEL direnişi başta olmak üzere küçüklü büyüklü birçok eylem, hükümet tarafından önemli bir tehdit olarak algılanmıştır. Çünkü giderek yaygınlaşan bu eylemler, toplum tarafından meşru kabul edilmeye ve desteklenmeye başlamıştır. Bunda da emekçilerin eylemlerini bastırmak için uygulanan şiddetin önemli etkisi olmuştur. Bu nedenle hükümet artık emekçilerin mücadelelerini baskıyla değil de emekçilerin haklarına saygı gösteriyor(muş) rolüne bürünerek yani emekçileri ikna ederek -kandırarak- etkisiz hale getirmek istemektedir.
2010 1 Mayıs’ına giderken emekçiler, geçen otuz yılda olduğundan çok daha güçlüdür. Çünkü geçen bir yılda yaşanan eylemler, direnişler emekçilere örgütlenmenin, dayanışmanın ve mücadelenin tek kurtuluş yolu olduğunu hatırlatmıştır. Emekçiler, dayanışma ve mücadele kararlılığını 1 Mayıs meydanlarında en geniş katılımla bir kez daha göstermelidir. Bu, aynı zamanda mücadeleyi kırmaya çalışan sermayenin ve AKP’nin oyunlarına karşılık verilecek en anlamlı cevap olacaktır.
Yaşasın 1 Mayıs…
ÖZGÜR MÜFTÜOĞLU
ÖNCEKİ HABER

İşsizliğe, güvencesizliğe karşı 1 Mayıs’ta alanlara!

SONRAKİ HABER

Atatürk Mahallesi’nde 1 Mayıs kutlanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...