01 Mayıs 2010 00:00

ARASIRA

Et fiyatlarındaki artış iki ayı aşkın süredir gündemde. Gelinen nokta ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunun zaten ulaşmakta güçlük çektiği ve sadece yemeklerini tatlandırmak üzere alabildiği ete, yemekleri tatlandırmak üzere bile ulaşmayı zorlaştıracak duruma geldi.

Paylaş

Et fiyatlarındaki artış iki ayı aşkın süredir gündemde. Gelinen nokta ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunun zaten ulaşmakta güçlük çektiği ve sadece yemeklerini tatlandırmak üzere alabildiği ete, yemekleri tatlandırmak üzere bile ulaşmayı zorlaştıracak duruma geldi.
Gelişmiş ülkelerde kişi başına aylık 6.5 kg’ın üzerinde et tüketilirken bizde ise 1.05 kg seviyelerindedir. Tabi bu rakam ülke ortalaması olarak düşündüğümüzde eti sofrasında göremeyen milyonlarca insandan bahsetmek mümkün. Asgari ücret miktarı göze alındığında zaten halkın büyük bir çoğunluğunun et yiyemediğini tespit etmek zor değil.
2008 yılı başlarında hazırlanan hayvan başına destek uygulaması üç ayda üç değişiklik yapılarak Resmi Gazete’de yayınlandı. Üçüncü kararda destek alınacak ineğin o yıl doğum yapması, buzağının suni tohumlama ile doğduğunun belgelenmesi, destekten yararlanılacak hayvanın aşılarının tam ve belgeli olması şartları getirildi. Tabi besicilik yapan köylüler, bunları bilmedikleri için yaptırdıkları suni tohumlama ve aşılamaların belgelerini almadıklarından destekten yararlanmaları da kolay olmadı. Yani destek hayvan başına destek dense de bunun kolay alınamayacağı ve desteğinde her hayvana ödenecek bir destek olmadığı ortaya çıkmış oldu.
AKP hükümetinin geçmişten hiç ders çıkarmadığı anlaşılıyor. ‘80 sonrası Özal hükümetinin tarıma vurduğu en büyük darbe tarımı ‘ithalatla terbiye’ yöntemiydi. İthalat fiyatları düşürür ama can çekişen hayvancılığı da bitme noktasına getirir. Başbakan “Ben anlamam ne yapın edin fiyatı düşürün” diyor. Başbakan’ın anlamadığı açık ki hemen ithalat emri veriyor.
Hayvancılık bir iki yılda bu hale gelmedi. 1980 sonrası politikaların üzerine Et balık kurumu (EBK), Süt endüstrisi Kurumu ( SEK) ve yem sanayi gibi kuruluşlarını özelleştirilmesi gelişmelere adeta tuz biber ekti.
Hayvancılık büyük bir darbe aldı. Üretici hem üretimde yardımcı olan hem de piyasada üretici lehine denge unsuru olan kurumlardan mahrum bırakıldı. Daha üç beş ay öncesine kadar besicilikle uğraşan üretici köylülerin 6-8 liraya sattığı karkas et marketlerde 14-18 liraya satılıyordu. Üretici dün de kâr etmiyordu bugün de kâr etmiyor. AB ülkelerinde Hayvancılık tarım içinde yüzde 60-70 gibi büyük bir paya sahip oysa bizim ülkemizde tam tersi bir durum söz konusu ve hayvancılığın tarımdaki oranı yüzde 25 seviyelerinde. İşte bu nedenle Avrupa bizi sürekli kendisinden et almamız için baskılıyor.
Hayvancılıkta en önemli girdi yemdir. Girdi maliyetleri içinde yemin payı yaklaşık yüzde 70’tir. Bu nedenle yemi, kaliteli yemi ucuza mal edenler verimli ve ucuz hayvancılık yapabilirler. Oysa bizde kaliteli kaba yem diye tabir ettiğimiz yem kaynaklarımız çayır ve meralar gün geçtikçe azalmakta. Kâr aracı olacak meralar önce hazineye aktarılarak sonrasında kişi ya da şirketler tarafından satın alınmakta ve hayvancılık dışı bir alana çevrilmekte. Doğu ve güneydoğuda yayla yasaklarının zararını en çok besicilikle geçimini sağlayan köylüler gördüler ve hayvancılık bu bölgelerde bitme aşamasına geldi.
İthal maddeler içeren konsantre yemler maliyeti ve dışa bağımlılığı da artırıyor. Üstelik doğal yem olan çayır mera yemlerinden de 5-6 kat daha pahalıya mal oluyor. Gelişmiş ülkeler hayvancılıkta yüzde 90 kaba yem kullanırken biz yüzde 10 oranında kullanıyoruz. İşte AKP hükümetinin görmesi gereken burasıdır.
Besici hayvanını mayıs sonu ve haziran ayından itibaren satmaya başlar. Çünkü bu aylarda hayvan artık alacağını almış ve kilosunu tutmuştur. Onun için üretici, bu günlerde hayvanını satmak istemez. Piyasa da ocak şubatta ne ise nisan mayıs aylarında da oralarda olurdu. Fakat Tarım bakanının durup dururken ithalat yapmayacağız açıklaması nedeniyle fırsatçılara gün doğmuştur. Hem et fiyatları fırlamış hem de ithalatın önü açılmıştır. Bu gün artan fiyatlardan besici yaralanamadığına göre kimlerin faydalandığı ortadadır. Yarında ithalat baskısı altında yine besiciler ezilecektir.
Dün Et Balık Kurumu’nu satanlar ve satışına göz yumanlar bu gün Et Balık Kurumu’na sarılmaktadır. Et Balık Kurumu çok az yerde faaliyet yürütüyor. Eti ya da hayvanı nasıl satacak? Orası belirsiz... EBK’nın yeniden hayvancılık ve et sektöründe üretici köylüler lehine rol oynayacak bir pozisyona ve genişliğe ulaşması acil bir gerekliliktir. İthalatla hayvan fiyatlarını düşürmeyi planlayanlar unutmamalı ki, bu durum süt üreticilerini bile korkuyla hayvanlarını satmaya iter. O zaman çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalınır ki, bu da hayvancılığın tamamen çökmesi anlamına gelir.
Tüm Üretici Köylüler Sendikası olarak şunları öneriyoruz: AKP hükümeti tarıma ayrılan payı yeniden gözden geçirmelidir. Tarıma ve hayvancılığa ayrılan payı gerçek anlamda artırmalıdır. Hayvancılık, girdiler de dahil desteklenmeli. İthalat durdurulmalı. Kaçak et ve hayvan girişleri engellenmelidir.

*(TÜM KÖY-SEN Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı)
Satılmış Başkavak*
ÖNCEKİ HABER

‘Otopark har(a)cına hayır’

SONRAKİ HABER

Öğretmenevindeki fahiş zamlara tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...