2 Mayıs 2010 01:00
BAŞYAZI
Dün 1 Mayıs, İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, bütün dünyada ve Türkiyenin her yerinde coşkulu gösterilerle kutlandı.
2010 1 Mayısı, bir yandan krizin baskısının tüm emekçi yığınlar içinde derinden hissedilmeye, öte yandan da işsizlik ve yoksulluğun derinleşmeye devam ettiği koşullarda kutlandı. Dahası, emekçilerin ileri kesimlerinin 26 Mayısta bir genel grev kararının olduğu koşullarda gerçekleşen 1 Mayısın, bu koşulları etkilediği özellikler öne çıktı.
Bu özelliklerden birincisi; gerek İstanbul-Taksimdeki (*) kutlamalarda ve gerekse başlıca kent merkezlerinde yapılan gösterilerde, geçmiş yıllarla kıyaslanmayacak bir kitlesellikle kutlandığına tanık olduk. Dünkü katılım, 1970li yıllardaki 1 Mayıslarla kıyaslanabilecek bir kitlesellikteydi.
Yine 2010 1 Mayısında; gerek sendikaların, gerek çeşitli siyasi çevrelerin gerekse kendiliğinden 1 Mayısa gelenlerin önemli bir çoğunluğunun (İstanbul ve diğer başlıca illerde) gençlerden oluştuğu gözlendi. Dolayısıyla son birkaç 1 Mayısta olduğu gibi, bu son 1 Mayısın bir özelliği de genç bir 1 Mayıs olmasıydı diyebiliriz.
Diğer bir özellik ise işçi ve emekçi taleplerinin pankartlarda ve dövizlerde yoğun bir biçimde ifade edilmesi, yine bu yılın gözle görülen bir özelliği olarak hayat buldu. İş, ekmek, özgürlük sloganı ise sendikalar için neredeyse ortak slogan haline gelmişti. CHP bile bu sloganı en öne çıkarmıştı. Siyasi çevrelerin pankart ve dövizlerinde ise demokratik anayasa talebi ve AKP karşıtlığı kendisini hissettiriyordu.
Ancak bütün bunların ötesinde, 2010 1 Mayısında; sadece geleneksel olarak emek mücadelesi içinde yer alan sendika ve emek örgütlerinin değil; CHP, SP, DP, DSP, AKP gibi partilerin, her partiden belediyelerin emeğe ve 1 Mayısa karşı yaklaşımları oldukça dikkat çekiciydi. Bu partiler ve bu ve başka sermaye partilerinden belediyeler, daha önce pek adetleri olmadığı halde 1 Mayısı kutlayan pankartlar, afişler astırmışlar; bununla da kalmamış; Cumhurbaşkanından İstanbul valisine, Başbakandan çeşitli emniyet görevlilerine kadar yetkililer, 1 Mayısı, 1 Mayısın değerlerini öve öve bitirememişlerdir!
Sadece etkili yetkili makamlar da değil, sermaye basını bile bu yıl acayip emek ve 1 Mayıs yandaşı oldu! Geçen yıl hükümetin İstanbulu savaş alanına çevirmesine çanak tutan yandaş medya bile, bu yıl 1 Mayıs yandaşı!
Daha geçen yıl, (ondan önceki yıllarda da) 1 Mayıs için Taksimde izin vermeyen ve 1 Mayısı kutlamak isteyenlere kırmızı görmüş boğa gibi saldıran hükümet ve bürokratları, Taksimde 1 Mayısın kutlanamayacağına ilişkin doğa yasası gibi yasalar sayanların, birden böyle yumuşaması, elbette hayra alamet sayılmaz!
Ve elbette bu yıl söylediklerinde samimiyseler; şu soruya yanıt vermelidirler: Bunca yıldır Taksimi 1 Mayısa kapatıp, İstanbulda 1 Mayısın her yıl provoke edilmesinin, kenti sıkıyönetim bölgesine çevirmenin nedeni nedir? Bu neden iyi niyetle ve söylenen abuk sabuk gerekçelerle açıklanabilir mi?
Devlet ve hükümet erkanının ve sermaye partilerinin bu 1 Mayıs ve emekçi aşkı, bir yanıyla popülizmle, seçimlerin yaklaşmasıyla bağlantılı görülse de sadece bunlarla da açıklanamaz. Tersine; dün, bireycilik, piyasacılık, girişimcilik dendiğinde emeği hor gören ve yok sayan bir tutum benimseyen sermaye politikacıları, küreselleşmenin, bireyci, piyasacı kapitalist değerlerin çöküşünün yarattığı boşluk, sermaye politikacılarını emek değerlerine yöneltmiştir. Çünkü emekçileri avlamak için artık; kapitalist, bireyci değerleri öne çıkarmanın bir işe yaramayacağını bilmektedirler.
V elbette 2010 1 Mayısı; çeşitli işçi kortejlerinde dile getirildiği gibi, 26 Mayıs genel grevine bağlanan bir mücadele hattı üstündedir. Ve emekçilerin 1 Mayıs alanlarındaki birliklerinin sağlamlığı kadar, sermaye partileri cephesinin emek yandaşlığı da burada sınanacaktır!
Alanlardaki birliği 26 Mayısa taşımanın ifadesi ise 1 Mayısta alanlara çıkan ileri işçi, emekçi kesimlerin, 26 Mayısı örgütleyecek güçler olduğu gerçeğinin anlaşılmasıdır.
1 Mayıs, bu gerçeğin anlaşılmasını sağlamış ve bunu yapacak moral motivasyon için olanak yaratmışsa, kendi işlevini yerine getirmiştir.
Bugünden itibaren slogan; Haydi 26 Mayısı genel grev günü yapmayadır.
(*) İstanbul Taksim Alanında 1 Mayıs kutlamasına katılanların sayısını tahmin edenler, bu sayının 250-300 bin dolayında olduğunu belirtiyorlar. Taksime çıkan Emek Partisi korteji için de tahminler, 7-10 bin arasında değişiyor.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et