07 Mayıs 2010 00:00

DURUM

Dün 6 Mayıs’tı. ‘68’den ‘71’e uzanan bir çizgide mücadelesini sürdürmüş üç yiğit devrimcinin...

Paylaş

Dün 6 Mayıs’tı. ‘68’den ‘71’e uzanan bir çizgide mücadelesini sürdürmüş üç yiğit devrimcinin 38. ölüm yıl dönümleri. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan darağacında katledilmişler; ancak onlar, mücadelede kararlılıkları ve inançları, halka bağlılıkları, ölüm karşısındaki baş eğmezlikleri, geleceğe olan güvenleri ile Türkiye gençliğinin ve halkının gönlünde ölümsüz bir yere sahip olmuşlardır.
Onları katleden düzenin maşaları, “şerefsizce” sürdürdükleri ve yaşayıp yaşamadıkları belli bile olmayan hayatları ile unutulup giderlerken, bu yiğit devrimcilerin gençliğin ve halkın gönlünde yaşamasının sırrı da, onların bu onurlu mücadelesinde yatıyor. Demokrasi, bağımsızlık, sosyalizm, bu genç devrimcilerin uğruna mücadele ettikleri temel amaçlardı.
Onların ‘68 Hareketi’nden başlayarak, ‘71 devrimciliğine uzanan yolu ve sonunda bilinç olarak geldikleri yer, Deniz’in darağacında haykırdığı son sözlerinde açıkça görülebilmektedir. Bu sözler, aynı zamanda yeni genç kuşaklara bir vasiyet niteliğindedir. Marksizm-Leninizme yapılmış vurgu, Türk ve Kürt halklarının kardeşliği ve bu kardeşliğin işçi ve emekçi temeline gönderilen bir işaret gibidir. Üzeri ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, ulusalcılıkla, cuntacılıkla kesin karşıtlık içindedir bu vasiyet.
Kuşkusuz, bugün şu soru sorulmalı ve yanıtı açıkça verilmelidir. O günden bugüne neler değişti? Ülkenin toplumsal gelişmesinin ilerlemesine karşın, o gün var olan temel sorunlar, bugün de varlığını sürdürüyor. Demokrasi ve bağımsızlık sorunu bugünün de sorunu. Sosyalizm mücadelesi ise sürüyor. Ama değişen çok önemli unsurlar da var. Bu unsurlar da, bugünün gençlerinin Denizlerin geçmiş mücadelesinin olumlu mirasını almalarında, bu mirası bugünün koşullarına ve ihtiyaçlarına uyarlamalarında bulunmaktadır.
Denizlerin dünyayı kökten değiştirmek için mücadele eden, işçi sınıfı içinde kök salmış olan devrimci bir partileri yoktu. Onlar o günün uzlaşmacılığına, var olan “işçi” partilerinin reformizmine karşı mücadeleci, ama yanlışlığı açıkça görülen –‘71 Hareketi’ne ilişkin THKO’nun sonradan yaptığı özeleştiride de açıkça vurgulandığı gibi- bir çizgi izlemişlerdi. Ama “ihtilalci” olarak kabul edilen bu çizgi, sadece Türkiye’de görülen değil dünya çapında görülen bir olguydu. Devrim ve sosyalizm mücadelesine yapılan ihanetin, bu yolla giderilebileceğine inanılmış; bu uğurda içten bir mücadele yürütülmüştü.
Bugün ise işçi sınıfı içerisinde kök salmış, bu kökleri güçlendirmekte olan, ülkenin demokrasi ve bağımsızlık gibi temel sorunlarını sosyalizm mücadelesine bağlamış devrimci bir sınıf partisi var. Marksizm-Leninizm, işçi sınıfının ideolojisidir ve işçi sınıfına dayanmayan, bu sınıfın tarihsel görevlerine -sınıfsız, sömürüsüz bir dünya- bağlanmayan, kendisini buradan temellendirmeyen bir devrimcilik, düzen sınırları içerisine mahkum olmuş bir devrimciliktir. Bugünün gençlerinin, öncelikle bu gerçeğin ışığında hareket etmesinin önemi çok büyüktür.
Ayrıca şu vurguları yapmak da zorunludur: ‘68 Hareketi ülkede genel bir uyanışın üzerinde yükselmiştir. İşçiler, köylüler, gençlik büyük bir kaynaşma içindedir. Genç devrimciler, işçi ve emekçi halkın “arasına” gitmekte, onların uyanıp mücadeleye atılmasına yardım etmektedirler. Deniz’in ‘68’in bir kitle önderi olmasının, gençlik kitlelerinin mücadelesinin ve kahramanlığının sembol ismi olmasının, bugünün gençlerine anlattığı pek çok şey bulunmaktadır.
Kuşkusuz bunların başında da gençlik kitlelerine gitmek, mücadele etmeleri için onları uyandırmak, örgütlemek ve bu mücadeleyi işçi sınıfının sosyalizm mücadelesine bağlamak gelmektedir. Bu açıdan şu sembolik isimlerin gelişme içinde peş peşe gelmeleri -kuşkusuz sayısız isim bulunuyor-, birlikte anılmaları ve anılmaları gerektiği, asla tesadüflerin ürünü değildir. Deniz, Erdal ve İmran. Bu isimler sadece kahramanlığın, halka ve devrime bağlılığın sembolleri değil aynı zamanda ilerleyen ve gelişen bir mücadele çizgisinin, devrim anlayışının, bu çizgi ve anlayışın cisimleştiği partinin, onun gençliğinin birbirine bağlanmış sembolleri ve halkalarıdır. Bu çizgide dün, bugün ve gelecek sıkıca birbirine bağlanmıştır. Bu çizgi, mücadele tarihinin tüm olumlu değerlerine yaslanmakta, güvenle geleceğe ilerlemektedir.
Ahmet Yaşaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Yunanistan’da öfke ve yas

SONRAKİ HABER

Osman Kaçmaz’ın beraatı istendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa