9 Mayıs 2010 01:00

Odisseus ile oğlu Telemahos baş başa


Kral Odisseus, katıldığı Troya savaşından yirmi yıl sonra bile hâlâ yurduna dönememişti. Haliyle onun öldüğünü düşünen bazı soyguncu egemenler de, sözde dul kalan karısı Penelopeya’yla evlenebilmek için onun sarayına çöreklendiler. Hem sarayın, hem de halkın nesi var nesi yoksa, arsızca yiyip içmeye başladılar. Odisseus’un yeniyetme oğlu Telemahos da, bu asalak sömürgenlerden hem evini, hem de halkını kurtarmak için anası Penelopeya’dan habersiz, babası Odisseus’u, deniz ötelerinde aramaya çıktı. Birkaç ay sonra da, babası Kral Odisseus hakkında hiçbir bilgi edinemeden gizlice ülkesine döndü. Çünkü ülkesine çöreklenen egemenler ona ölüm tuzağı kurmuşlardı... Doğruca sadık çobanları Eumayos’un kulübesine gitti. Birkaç gün önce de babası Odisseus, perişan bir dilenci kılığında Çoban Eumayos’un kulübesine sığınmıştı. ******
Telemahos, haliyle Eumayos’un kulübesinde karşılaştığı ve babası olduğunu bilmediği yaşlı dilenci kılığındaki babası Kral Odisseus’a, onun yokluğunda olup bitenleri anlattı. Başkral Agamemnon’un zoruyla dünyanın ilk kıtalar arası emperyalist Troya savaşına katılan babasının geri dönemediğinden, bu yüzden de anası Kraliçe Penelopeya’yla evlenmek isteyen bir sürü asalak egemenin saraya doluştuklarından söz etti. “Anam onları oyalamak için her gün tezgahta kumaş dokuyor,” dedi konuşmasının sonuna doğru. “ Kendisini sıkıştıran o aşağılık soytarıları; ‘ Şu kumaşı bitireyim, ondan sonra içinizden biriyle evleneceğim’ diyerekten yıllardır oyalıyor. Çünkü gündüz dokuduğu kumaşı, geceleyin gizlice söküyor!... İşte öykümüz kısaca böyle, sevgili konuk amca! Geçen gün de ben deniz ötelerinde oturan ve Troya savaşına katılıp dönen krallarla konuşmaya gittim. Ne var ki onlar da babamın sağ olup olmadığı konusunda bir şey bilmiyorlar... Biraz önce de buraya gizlice döndüm. Çünkü bu asalak egemenler beni öldürmek istiyorlar...” Burada aniden sustu Telemahos... İçinden püskürüp gelen gözyaşlarını göstermemek için kulübeden dışarı attı kendini.... Bir süre sonra Çoban Eumayos’la yeniden girdi kulübeye. “Haydi sen bizim konağa git, Eumayos amca,” dedi Telemahos. “Anama benim döndüğümü söyle. Artık ağlayıp durmasın. Yalnız ondan başka kimseler duymasın benim döndüğümü! Yoksa evimize çöreklenmiş o azgın egemenler bizi hemen öldürürler! Hem ülkemizi, hem anamı elimizden alırlar....”
Sadık Çoban Eumayos, ayaklarına sandallarını geçirdiği gibi doğruca Kraliçe Penelopeya’nın oturduğu saraya yollandı. Eumayos’un çıktığını gören Tanrıça Atena da, olgun bir kadın kılığına girip kulübenin kapısına dikildi. Telemahos, babası olduğunu bilmediği perişan dilenciyle bir şeyler konuşuyordu durmadan. Tanrıça Atena, Telemahos’a kendini göstermeden Odisseus’a el işaretiyle dışarı çağırdı. Dilenci kılığındaki Odisseus da hemen dışarı çıktı. Bahçedeki çoban köpekleri hiç havlamadılar. “Bak, kurnaz Odisseus,” dedi Tanrıça Atena. “Gözün aydın, diyeyim sana. Bundan böyle kendini oğlundan saklamaya artık gerek yok. Konağını ve ülkeni saran o asalaklarla nasıl savaşıp onları yok edeceğiniz konusunda karşılıklı konuşun. Sonra da gerekli eylemleri gerçekleştirin. O asalak egemenleri yerle yeksan edecek savaşınızı yakından görmek istiyorum. Çok özledim böylesi özgürlük savaşlarını! Hadi, hemen içeri gir. Oğlunla birlikte saraya nasıl gideceğiniz üzerinde bir plan kurun. Ben de hep yanınızda olacağım...”
Bu sözlerin ardından Tanrıça Atena, elindeki altın değneğiyle dokunup perişan dilenci kılığındaki yaşlı Odisseus’u, hemen gerçek kılık ve kimliğine döndürdü. (Çünkü buraya gelirken onu bu dilenci kılığına sokan gene Tanrıça Atena’ydı!.) Ona temiz urbalar giydirdi; fidan gibi boy bos, gençlik ve dirilik bağışladı. Sonra da Olimpos’a doğru, kimselere görünmeden süzüle süzüle uçup gitti... Odisseus bu genç adam kılığıyla kulübeye girince sevgili oğlu Telemahos donakaldı. Onu bir tanrı sandı... “Korkma Telemahos oğlum,” dedi bütün sevgi ve özlemiyle Odisseus. “Ben senin babanım! Hani uğruna onca acılar çektiğin baban... Onun yokluğu yüzünden her yeri o soyguncu egemenler sardı...” Gözlerinden yaşlar boşandı. Ne var ki Telemahos, onun babası Kral Odisseus olduğuna inanamadı uzun süre... Ama sonunda anlaşıp uzun uzun sarmaş-dolaş oldular...
Odisseus oğluna anası Penelopeya’yla evlenmek için saraylarına çöreklenen, hem halkın ürettiklerini hem de kendi evlerinin varını yoğunu arsızca yutan soyguncuların kaç kişi olduklarını sordu... Telemahos da; iyi kargı kullanan yüzlerce adamın koruduğu elli iki soylu aday olduğunu söyledi.... “Üstelik,” diye ekledi Telemahos, “Onlar, tanrıların özel yarattığı kullarmış ve Olimposlu tanrılarla hep içli dışlıymışlar... Ve tanrıların buyruğuyla yapıyorlarmış yapacaklarını!.. “ Odisseus kurguladığı plan gereğince konağa, anasının yanına gitmesini söyledi Telemahos’a. “Daha sonra bir dilenci kılığında, çobanımız Eumayos’la ben de geleceğim saraya... O egemen bozuntuları bana orada kötü davranırlarsa, sen hiç aldırma!.. Yalnız sana son öğüdüm şu: Benim döndüğümü anan Penelopeya bile bilmeyecek! Bir tek sen bileceksin... “ Onlar böyle konuşurlarken, Çoban Eumayos saraya ulaşıp Kraliçe Penelopeya’ya, oğlu Telemahos’un döndüğü muştusunu çoktan vermişti...
Yaşar Atan

Evrensel'i Takip Et