10 Mayıs 2010 00:00
Danıştay: Sosyal devlette 4-c olmaz
DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulunun, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, geçici personel çalıştırılmasına olanak sağlayan...
DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulunun, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, geçici personel çalıştırılmasına olanak sağlayan 4-c maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuruda, Haksız, keyfi işten çıkarmaya karşı hukuki korumayı ifade eden iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkını düzenlemeyen bir yasanın, çalışma hakkını koruduğundan söz etmeye olanak bulunmamaktadır denildi.
TÜİKte 4-c statüsünde çalışan bir vatandaşın emeklilik süresi dolunca iş akdi sona erdirildi.
Emekli olan vatandaş, kıdem tazminatının kendisine ödenmesi istemiyle TÜİKe başvurdu ancak başvurusu reddedildi. Bunun üzerine 4-c statüsünde çalışan vatandaş başvurduğu mahkemenin talebini reddetmesi üzerine Danıştaya dava açmış Danıştay 2. Dairesi ise yürütmenin durdurulması istemini reddetmişti.
Vatandaşın karara itiraz etmesi üzerine dosya, Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna geldi. Kurul, itirazı reddetti ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun geçici personel çalıştırılmasına ilişkin 4-c maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna hükmederek, maddenin iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurma kararı almıştı.
Kurulun, oy çokluğuyla aldığı başvuru kararında, kişinin yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma hakkının, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez, vazgeçilmez temel haklardan olduğu, bu haklara karşı olan her türlü engelin ortadan kaldırılmasının da devlete ödev olarak verildiği vurgulandı.
Sosyal güvenliğin, sosyal hukuk devletinin dayanaklarından biri olduğu kaydedilen kararda, sosyal güvenlik hukuku alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde, sosyal devlet kavramı anlayışına uygun olmasının zorunluluğuna işaret edildi.
Kararda, sosyal hukuk devletinin, niteliğinin gereği olarak, sosyal güvenlik kavramını yaşama geçirerek somutlaştıracağı belirtildi.
Tehlikeyle karşılaşan ve yoksulluğa düşen bireye asgari bir güvence sağlamanın, sosyal güvenliğin varoluş nedeni olduğu vurgulanan kararda, sosyal güvenliğin, bir mesleki, fizyolojik ya da sosyoekonomik riskten ötürü geliri sürekli ya da geçici olarak kesilen kimselerin geçinme ve yaşamı devam ettirme gereksinimlerini karşılamayı amaçlayan bir sistem olduğu kaydedildi.
Kararda, Sosyal güvenlik, her şeyden önce, herhangi bir nedenle kısmen ya da tamamen çalışamayanlara ve bu nedenle gelir kaybına uğrayarak muhtaç duruma düşenlere, insan onuruna yaraşır asgari bir hayat sürmeleri için gerekli olan gelirin sağlanmasını öngörür. Sosyal güvenlik, ekonomik yönden güçsüzleri, insanca yaşamak için yeterli geliri olmayanları koruyup kollar denildi.
YÜRÜTMEYE DÜZENLEME YETKİSİ
Anayasada, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisince kullanılacağı ve devredilemeyeceğinin kurala bağlandığı, bu kural karşısında, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesinin olanaklı olmadığı vurgulanan kararda, temel kuralları koymadan, ölçüsünü belirlemeden ve sınırları çizmeden, yürütmeye düzenleme yetkisi veren bir kuralın, Anayasanın 7. maddesine aykırı olacağı kaydedildi.
Kararda, devlete çalışanları korumak, çalışma barışını sağlamak için tedbir almak yükümlülüğünü getiren Anayasanın 49. maddesinin, Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan Sosyal Hukuk Devleti ve Hukuk Güvenliği ilkelerinin, istihdam şekilleri belirlenerek çalışma hayatının yasayla düzenlenmesini zorunlu kıldığı ifade edildi.
Çalışma hakkının varlığının, yeterli ölçüde iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkı tanınmasına bağlı olduğu vurgulanan kararda, Haksız, keyfi işten çıkarmaya karşı hukuki korumayı ifade eden iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkını düzenlemeyen bir yasanın, çalışma hakkını koruduğundan söz etmeye olanak bulunmamaktadır denildi.
(HABER MERKEZİ)