12 Mayıs 2010 00:00
GERÇEK
Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Senin aldığı 26 Mayısta bir genel eylem yapma kararı, 26 Mayıs yaklaştıkça; açıkça...
Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Senin aldığı 26 Mayısta bir genel eylem yapma kararı, 26 Mayıs yaklaştıkça; açıkça ya da üstü örtülü biçimde sendikal mücadelenin her kademesinde konuşulmaya başlandı.
1 Mayısın hazırlanmasında ve ortak kutlanmasında birinci dereceden rol sahibi olan konfederasyonların, 1 Mayısın Türkiye genelinde coşkuyla kutlandığı ve emeğin birliğinin gücünün gösterildiğini belirttikleri açıklamada, 26 Mayıs böylesi yakınlaşmış ve emek mücadelesinin yeni bir hamlesi olabilecekken ona hiç yer verilmemesi elbette ilginçtir.
1 Mayısı birlikte yapan altı konfederasyonun ortak açıklamasında İstanbul-Taksimde yapılan kutlamada Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumluya yapılan saldırının da kınanması ve Hiçbir gücün emek hareketinin ve konfederasyonların, emeğin kazanımları için birlikte mücadelesini engelleyemeyeceğine vurgu yapılması özellikle de 26 Mayısta alınan genel eylem için önemlidir.
Bu açıklamadan, 26 Mayısta altı konfederasyonun birlikte hareket etmemesi için gerçek bir neden olmadığını anlıyoruz. Ankarada dün bir araya gelen KESK ve Türk-İş şubeleri de 26 Mayıs genel grevini örgütlemeye hazır olduklarını, Hak-İş ve Memur-Sene çağrı yaparak grev meydanında buluşacaklarını açıklamışlardır.
Ancak son günlerdeki duyumlar bundan ibaret değil. Çünkü bu değerlendirme için toplanan konfederasyonlarından bazılarının 26 Mayısta yapılması karar altına alınan genel eylemin ertelenmesini istediği, bazılarının sessiz kaldığı, bazılarının da; eylemin uygulanmasını istediği de gelen haberler arasındadır.
Elbette ki bir eylem, eğer koşullar değişmiş, ortam eylem için olumsuzlaşmışsa, ertelenebilir ya da eylemin amaçları başak biçimde ortadan kakmışsa eylem tümüyle de iptal edilebilir, edilmelidir de. Ancak gelişmelere bakıldığında; 26 Mayıs kararının alınmasından beri, Türkiyede bu kararın alınmasına temel teşkil eden Taşeronlaştırmaya karşı olma ve iş güvenceli çalışma başta olmak üzere tüm emekçilerin ortak talebi haline gelmiş olan ve konfederasyonların kararlarının gerekçesi olarak ortaya konan 12 madde halinde toplanmış taleplerin hiçbiri ortadan kalkmamıştır. Hükümetin bu talepleri karşılama konusunda adım attığına dair de hiç bir belirti yoktur. Tersine; yeni bir kriz dalgasını bahane ederek hükümet ve patronların yeni kriz önlemleri almak için harekete geçeceği ki; bunun, yeni zamlar yeni vergiler, enflasyonun yükselmesi, sağlık ve eğitimin paralılaştırılması, özelleştirmelere devam (Enerji dağıtım hatlarının özelleştirilmesi) edilmesi, ücretlerin düşük tutulması, ...biçiminde olacağı da ortadadır.
Yani amaçları bakımından 26 Mayıs genel eyleminin bütün amaçları daha da aciliyet kazanmış olarak ortada durmaktadır.
Emek cephesi açısından da 1 Mayısta yüz binlerce emekçinin alanlara çıkması ve 26 Mayıs için belirlenen talepleri haykırdığı göz önüne alındığında, emekçilerin taleplerine sahip çıkma isteğinin bu kararın alındığı dönemden daha yüksek olduğunu da söyleyebiliriz.
Öte yandan, yaz aylarında kamu emekçilerinin grevsiz toplu görüşmeleri (Toplusözleşmeleri) başlayacaktır. Metal ve tekstil başta olmak üzere özel sektörde toplusözleşme görüşmeleri de sermaye tarafının sıfıra yakın zam ve esnek çalışma dayatmalarıyla devam etmektedir ve 26 Mayıstaki genel eylem kararının ertelenmesi bütün bu alanlarda sermaye cephesinin kendi çıkarlarını daha güçlü dayatmasını getirecektir.
Böyle bir durum; emekçiler arasında karamsarlık, sendikalara güvensizlik ve emek cephesinde yeni bölünmeler, rekabeti kışkırtan tutumlara yol açacaktır. Bunu da en iyi sendikacılar bilir.
Son günlerde gazetemizi ve Hayat Televizyonunu izleyenlerin de gördüğü gibi çeşitli sektörlerden işçiler ve kamu emekçileri, sorunlarının nasıl biriktiğini ve 26 Mayısın bu sorunların çözümü için sermaye cephesine karşı emekçiler arasındaki birliği güçlendireceğini, bir derlenip toparlanmaya vesile olacağı umutlarını dile getirmektedirler.
Bu yüzdedir ki; 26 Mayısı ne tümüyle iptal etmenin ne de ertelemenin masum ve mantıklı bir anlamı yoktur. Tersine bugün emek güçleri açısından yapılması gereken 26 Mayısın daha güçlü geçmesi için sermayeye karşı bayrak açma günü olarak ilan etmek ve bunun gereğinin yapılması için çalışmaları zaman geçirmeden ve sendikaların tüm imkanlarıyla başlatmaktır.
Aksi, 26 Mayısın ertelenmesi ya da tümden gündemden çıkarılması, sadece sendikaların itibarına değil, biraz toparlanmaya başlayan sendikacıların itibarına da ağır bir darbe olacaktır.
İ. Sabri Durmaz