13 Mayıs 2010 00:00

‘Kurdili makamını tekrar hatırlatmak için…’

Kürt yazarlar edebiyatın tarihini yazmak için yollara düştü. Kadim dillerini, binlerce yıllık yazılı edebiyat geleneklerini anlatmak...

Paylaş

Kürt yazarlar edebiyatın tarihini yazmak için yollara düştü. Kadim dillerini, binlerce yıllık yazılı edebiyat geleneklerini anlatmak, Kürt ve Türk edebiyatı arasındaki kardeşçe yakınlığı bir kez daha ifade etmek için. Dünyanın en büyük Kürt kenti İstanbul’dan başlayan edebiyat gezisi toplam 15 ili gezecek. ‘Kürt romanı’, ‘modern Kürt öyküsü’, ‘Orfeus’tan biraboz’a kelimelerin kalp atışı’ başlıkları altında toplantılar düzenleyen yazarlar İstanbul ayağının ardından diğer kentlere yola çıktı. Kürt Yazarlardan Arjen Arî ile Kürt edebiyatının sorunlarını ve Kürt Yazarlar Derneği’nin çalışmalarını konuştuk.

Kürt edebiyatı için metropolde toplantılar yapıyorsunuz. İstanbul’un Kürtlerle nasıl bir ilişkisi var?
Kürt Yazarlar Derneği’nin ‘Edebiyat Tarihini Yazıyor’ projesinin ilk ayağı olarak İstanbul’u seçtik. Bu projeden amacımız yazılan, var olan ama bilinmeyen Kürt edebiyatının dününü ve bu gününü, özellikle üniversitelerde görünür, bilinir kılmaktır.
İstanbul biraz da bir ‘Kürt’ şehri. Bu şehir ile Kürtlerin ilişkişi 1847 yıllarına, Botan Beyi Bedirhani’lerin İstanbul’a sürgün edilmeleri ile başlar. Bu ‘sürgün’ ilişki gerek Osmanlılar döneminde gerekse cumhuriyet döneminde Kürtlerin dernek, cemiyet -Kurt Tealî Cemiyetî gibî-adlar altında örgütlenmeleri, Rojî Kurd gibi dergilerin Kürt aydınları tarafından çıkarılması ile başka bir boyut kazanır.
O dönemlerde İstanbul merkezi ve idari özelliğinin yani sıra bugünkünden daha belirgin bir kültürel, dilsel, dinsel çok renkliliği barındıran bir şehirdi. Bu gün de bu şehir bir kültür başkenti! Umarız buraya gelmekle unutulan ‘kurdili makamı’ hatırlanır.

Kürt edebiyatı ve Türk edebiyatı arasında nasıl bir ilişki var? Tarihsel ve güncel olarak ortak etkilenme kaynakları söz konusu mu?
Bin yıl beraber yaşayan iki halkın kültürlerinin, edebiyatlarının birbirini etkilememesi düşünülemez. Ama bu, hep Türk edebiyatının yararına olmuş.
Kürt olup ta Türkçe eser veren onlarca, belki de yüzlerce şair, yazar sayabiliriz: Nalî, Ahmed Arif, Cemal Süreya, Yaşar Kemal, A.Hicrî İzgören, Memet Yilmaz… Bu gerçeklik, Türk edebiyatının Kürtlerin eli/kalemi ile güçlenmesine, daha da tanınmasına delalettir.
Öbür tarafta, Kürtçe yazan Kürtlerin şu ya da bu şekilde Türkçe edebiyattan etkilenerek, eser verdiklerini görüyoruz. Bunu mevcut eserlerin hem içeriğinde hem de formunda gözleyebiliriz.
ATOM BOMBASINA KARŞI KÜRT HANÇERİ NE YAPSIN?

Kürtler Kürtçe eserleri ekseriyetle Türkçe çevirilerden okuyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soru, Ahmed Arîf’in Refik Durbaş’ın sorusuna verdiği cevabı hatırlattı bana: “Atom bombasına karşı Kürt hançeri ne yapsın?”

Düzenlediğiniz bu etkinlik ve çalışmaların Kürt edebiyatını nasıl etkileyeceğini umuyorsunuz?
Devletin TRT-6 ve Mardin’de kurduğu “Yaşayan Diller Enstitüsü”ne rağmen, Kürtçe yayınlar üzerinde kurduğu yasaklar- Azadiya Welat gazetesinin kapatılması, cezaevlerine Kürtçe eserlerin alınmaması- , direk veya dolaylı bu dildeki edebiyatı da etkilemektedir.
Yîne de, bu adımdan yegane amacımız bu dile ait en az bin yıllık yazılı geleneğinin üniversitelerde öğrenci ve akademisyen çevresince tanınması, bilinmesidir.
Fırat’ın bu yakasının bu edebiyatı yakından tanıması zamanın geldiği inancını taşıyoruz. Bu arada umarız ‘kesad’ olan Kürt edebiyatı pazarı da az da olsa kıpırdar, hareketlenir.

Geçmiş edebiyatla bugünkü arasındaki nasıl bir süreklilik var? Bu süreklilik içinde kopma ve kesilmeler olduğunu biliyoruz, bundan bahseder misiniz?
Bölünme edebiyatta bir ‘bölünmeyi’ beraberinde getirmiştir. Kürt edebiyatı denince aklımıza Kafkas, Irak, İran, Suriye ve sürgünde yazılan edebiyat gelmeli. Türkiye sınırları içindeki Kuzey edebiyatı bu dağınık ve sınırların sınırladığı ulusal edebiyatın bir parçası. Bu gerçekliğe eklememiz gereken; otuz yıllık bir savaş süreci, acı ve kanın, Kürtleri kanattığı dil yarası da cabası…

SİZİN KADAR BURALIYIZ
Kürt Yazarlar Derneği’nin planlarından bahseder misiniz?
Kürt Yazarlar Derneği Kürt edebiyatını Kürtlerin ve Türklerin gündemine sokmaya devam edecek. Bunu yaparken Türk Yazarlar Sendikası, Pen Turkiye Merkezi, üniversiteler ve ilgili kurumlarla var olan ilişkilerini güçlendirmek, kalıcı olmasını sağlamak amacı ile çaba sarf edecek.
Sabancı Üniversitesi’nde katılımcılara hitaben dernek adına yaptığımız teşekkür konuşmasında şunu söyledim: Bir halkın yok olması, dilinin yok olması edebiyatını yok edemiyor. Buna en güçlü kanıt, Gılgamış Destanı’dır, Yezîdî Qewl’eridir. Biz iki dil, iki edebiyat arasında güçlü köprüler kurmak için buradayız. Ve biz, en az sizin kadar buralıyız...
Nuray Sancar - Devrim Büyükacaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Köşebaşı cazcıları

SONRAKİ HABER

HAYATIN İÇİNDEN

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa