13 Mayıs 2010 01:00

Sendikal mücadelenin abecesi


DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası 4 Mayıs 2010 tarihinde kapatılan ve birleştirilen belediyelerdeki 16 bin işçinin 4-c’li yapılmak istenmesine karşı Danıştay’a yürütmeyi durdurma ve iptal davası açtı. Hükümetin 2010 yılı özelleştirme programına göre 170 bin işçinin daha 4-c’li yapılması hedefleniyor, diğer sektörlerle birlikte toplam 200 bin işçi 4-c’li yapılacak.
TEKEL işçilerinin mücadelesi ile gündeme gelen 4-c yani, ‘güvencesiz çalıştırma’ işçiler ve kamu emekçileri için ciddi bir tehdit oluşturmakta.4-c, 4-b, taşeronlaştırma uygulamaları bugün kamunun tüm alanlarında hızla yaygınlaştırılıyor. Başta okullar ve hastaneler olmak üzere belediyeler, adliyeler, istatistik kurumu ve diğer kamu kuruluşlarında emekçilere güvencesiz çalıştırma, güvencesiz gelecek dayatılıyor.
Güvencesiz çalıştırmanın ortak sorun haline geldiği bu dönem, ortak soruna karşı ortak çözümlerin üretilmesi ve ortak mücadelenin örgütlenmesi acil bir ihtiyaç. 4 konfederasyonun 26 Mayıs’da yapacağı Türkiye genelindeki iş bırakma eylemi ‘güvenceli iş’ talebi ile ortak mücadelenin hayata geçirilmesinin bir provası olacaktır.
TEKEL işçilerinin mücadelesi ile yüzlerini sendikalara dönmüş güvencesiz genç işçiler ve kamu çalışanlarının sendikal mücadelenin abecesini öğrendikleri bu dönemde 26 Mayıs grevi ve bu grevin Türkiye genelinde güçlü örgütlenmesi daha da önem kazanmıştır.
Çünkü güvencesiz çalışanlar Başbakan’ın ‘iyileştirme yaptık daha ne istiyorsunuz’ çıkışına rağmen yapılan iyileştirmelerin yeterli olmadığını, esas sorunun iş güvencesi olduğunu iyi biliyorlar. Tıp ki TÜİK’de çalışan 1800 4-c’li gibi.
TÜİK çalışanları TEKEL işçileri sayesinde Türkiye kamuoyunda çağdışı, kölelik olarak bilinen ve 1 gün sonrasının bile güvence altında olmadığı 4-c’yi kabul etmiyor, ki bu istihdam biçimi Anayasa ve İLO sözleşmelerine aykırı bulunmuşken! İşte TÜİK’de çalışan bir 4-c’linin iyileştirmeler ile ilgili yorumu: “Ağzımıza bir parmak bal çalıyorlar bununla yetinin diyorlar, ayda 1 gün olan izin hakkı 2 güne çıkarıldı, hastalık rapor süresi 30 güne. Ben acaba gelecek sene sözleşmem yenilecek mi kaygısı yaşarken hakkım olan izinleri gönül rahatlığı ile kullanabilecek miyim. Güvenceli iş istiyorum! Bu kurumda 10 yıldır sürekli çalışan, gece-gündüz çalışan biri olarak artık ‘geçici personel’ olmak istemiyorum. Akşamın 9-10’unda evlerin kapısını çalarak anket yaparken telefonda ‘anne geeel’ diyen 2 yaşındaki çocuğum için istiyorum bunu.Aldığımız ücretle bakıcı tutamadığımız, çocuğumuzu kreşe veremediğimiz için istiyorum!”
Bizler de annesi dershane parasını ödeyemediği için cezaevine giren, bundan dolayı da intihar eden 18 yaşındaki Soner’le aynı kaderi yaşamamak için güvenceli iş güvenceli gelecek istiyoruz.
Resmi tatil olmasına rağmen 1 Mayıs günü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde taşeron işçi olarak çalışan ve temizlik yaptığı dekanlık binasının camından düşerek hayatını kaybeden 42 yaşındaki Aytekin Karsülü için, daha fazla ölümler olmasın, iş güvencesinin aynı zamanda iş güvenliği olduğunu bildiğimiz için güvenceli iş, güvenceli gelecek istiyoruz!
Evet:
26 Mayıs grevi önemli. Sağlıkta ihale olmaz, insan ihale ile çalıştırılamaz diyen taşeron işçiler için, ataması yapılmayan öğretmenler, sözleşmeli çalışan 4-b’li öğretmenler için önemli, fabrikalarda müteahhit, taşeron adı altında kuralsızca çalıştırılan işçiler ve kuralsız çalışmanın bedelini canlarıyla ödeyen tersane, liman, maden işçileri için önemli.
Sendikal mücadelenin abecesini öğrenenlerle birlikte çalışma hayatının her alanında A-B-C bölünmesine karşı çıkmak için önemli, o yüzden 26 Mayıs’da tüm güvencesizler ve ‘güvenceliler’ haydi genel greve!
TÜİK de çalışan 4-c’li (Kocaeli)

Evrensel'i Takip Et