14 Mayıs 2010 00:00

Yeter artık, örgütleneceğiz!

Gaziantep’te şehrin merkezinde, 100’e yakın fabrikanın bulunduğu Nizip Caddesi’nde poliüretan madde kullanılarak ayakkabı ve terlik üretiliyor.

Paylaş

Gaziantep’te şehrin merkezinde, 100’e yakın fabrikanın bulunduğu Nizip Caddesi’nde poliüretan madde kullanılarak ayakkabı ve terlik üretiliyor. Çoğunluğu 12 ile 25 yaşları arasında olan ‘Nizip Caddesi işçilerinde’ birkaç yıl çalıştıktan sonra hastalık belirtileri baş göstermeye başlıyor. Doktorların “Bu işi bırakın” demesine rağmen başka yapacak işleri olmadığını söyleyen işçiler, adeta göz göre göre ölüme gidiyorlar. Patronların aşırı kâr hırsı nedeniyle hiçbir önlem alınmayan fabrikalarda çalışan işçiler ise bu gidişten kurtulmanın tek yolunun örgütlenmek ve hakları için mücadele etmek olduğunun farkındalar.
Üretim aşamasında silikon, solvet, Bally gibi kimyasalların ve özellikle petrol türevli atık maddelerin kullanıldığı fabrikalarda, eski, bakımsız binalarda, havalandırmanın neredeyse hiç olmadığı koşullarda üretim yapılıyor. 2 binden fazla işçinin çalıştığı bölgede başka yerde iş bulamayan, çocuk yaşta çalışmak zorunda kalan işçiler, 4-5 aylık sezonluk işlerde çalışıyorlar. Sigortanın, 8 saatlik iş gününün, sosyal hakların adının bile anılmadığı fabrikalarda çalışan işçiler işe yürüyerek gidip geliyor, yemeklerini sokak aralarındaki dürümcülerden, kendi paralarıyla yiyorlar. Bütün bu koşullara katlanarak çalışmaya devam eden işçilerse birkaç yıl çalıştıktan sonra işyerinde soludukları kanserojen maddelerden dolayı ölümcül hastalıklara yakalanıyor.


AYNI İŞYERİNDE 20 VEREM VAKASI
Geçtiğimiz haftalarda Nizip Caddesi’nde kurulu Tuna Plastik işçilerinden 20 kişi, nefes darlığı, boğazda yanma, mide ağrısı gibi şikayetlerle doktora gitti. Doktorlar, işçilerin ciğerlerinde buzlanma görünümü olduğunu ve bunun verem başlangıcı olduğunu söyledi. Doktorun, “Hemen bu işi bırakın” dediği işçiler fabrikadan ayrıldı. Ama yapacak başka işleri olmayan işçilerden bir kısmı, ailesini geçindirmek için aynı bölgedeki fabrikalarda işe başladı. Bir kısmı ise işsiz. ‘Aç kalmakla ölüme gitmek’ arasında tercih yapmak zorunda bırakılan işçiler, yarınlarından umutsuz. Mehmet ve Murat Dağdeviren kardeşler, Tuna Plastik’te hastalık teşhisi konulduğu için işi bırakan işçilerden sadece ikisi. Mehmet 31 yaşında, Murat’sa 22. Şimdi doktor onlara bu mesleği yapmayın diyor. Doktorun “Devam ederseniz hastalığınız ilerler” demesi üzerine işten ayrılan Mehmet ve Murat kardeşler, şimdi geleceklerini yeniden planlama telaşında. Ancak bu pek de mümkün görünmüyor. Çünkü bildikleri tek iş bu. Bu yaştan sonra çıraklıktan başlayıp yeni bir meslek öğrenmeleri imkansız. Çok seçenekleri yok aslında.
ÖLÜMLE ÖRGÜTLENME ARASINDA MÜCADELE
Nizip Caddesi’ndeki çalışma koşullarının hasta ettiği ya da yakın gelecekte hasta edeceği yüzlerce, binlerce genç işçi ne yapacak? Bu soruyu sorduğumuz Mehmet Dağdeviren, “Nizip Caddesi’ndeki işçilerin tek kurtuluşu örgütlenmek, birlik olmaktır. Bir kere sendikalaşmak şart” diyor. Her bir fabrikada günlük ortalama 35-40 bin çift ayakkabı veya terlik üretildiğini, bir çift ayakkabının maliyetinin 2 TL’yi geçmediğini, bir çift terliğin toptan satış fiyatının en az 4-5 TL olduğunu söyleyen Mehmet, “Bu kadar kâr etmelerine rağmen işçiye 4-5 kilo yoğurt bile almıyorlar. Onlar sadece kârlarını düşünüyorlar. İşçilerin de kendi haklarını düşünerek örgütlenmeleri lazım” diyor. Murat da devletin görevlerine dikkat çekerek, düzenli denetlemeler yapılması gerektiğini söylüyor.
BÖYLE DEVAM EDEMEYİZ
Triko atölyesinde çalışan 20 yaşındaki İsmail, toz içerisinde çalıştıklarını söyleyerek, “Havalandırma çok ender açılıyor. Boğazımıza kadar toz içerisindeyiz. Yemeği dışarıdan dürümcülerden yiyoruz. Böyle devam etmek istemiyoruz. Bir çaresini bulacağız” diyor. Başka bir fabrikada çalışan Ahmet ise “Zehirlenmeyelim diye günde 2 defa yoğurt veriliyor ama yeterli olmuyor. Havalandırma yok, nefes almakta bile zorlanıyoruz. Hiçbir işyerinde sigorta yok. Yetkililer hiç denetlemiyor” diyor. Çalıştığı fabrikada haftada 2-3 işçinin hastalanarak doktora gittiğini belirten Ahmet, sigorta olmadığı için hastanede insan yerine konmadıklarını dile getiriyor. 18 yaşındaki Mahmut da 5 yıldır çalışıyor Nizip Caddesi’nde. 7 yaşında ayakkabı boyacılığıyla çalışmaya başladığını söyleyen Mahmut, “Beş yılda ömrümün yarısı gitti. Zenginlere mahkum olmamak için ne yapmalıyız, bilmiyorum” diye dert yanıyor.
BİRLİK OLURSAK ...
23 senelik işçi Nihat, poliüretan makinelerinin 15 yıl önce Avrupa’dan kanserojen maddeden dolayı yasaklandıktan sonra Nizip Caddesi’ne getirilmeye başlandığını belirterek, “Bizim yaşamımız Avrupa’nın insanından çok mu değersiz” diye sordu. Silikonun, plastiğin olduğu yerde sağlığın olmayacağını söyleyen Mustafa isimli işçi, “Hastalansak da mecbur çalışacağız. Göz göre göre ölüme gideceğiz yani. İşçilerde birlik yok. İnsanlar işten atılmaktan korktukları için seslerini çıkartamıyorlar. Eğer birlik olup çıkıp konuşsak isteklerimiz olur” dedi. Tuna Plastik’ten Kürtçe müzik dinlediği için işten atılan Halil Gündoğan da, “Nizip Caddesi’nin geleceği işçilerin ellerinde, birleşmek lazım. Burası unutulmuş bir yer. Devlet burayı unutmuş” diyor. (Gaziantep/EVRENSEL)

KÖLELİĞE KARŞI SENDİKADA ÖRGÜTLENİN
Halil Gümüştekin ( Petrol-İş Sendikası Gaziantep Temsilcisi):
Nizip Caddesi’ndeki işyerlerini ve çalışma koşullarını bir süredir yakından takip ettiklerini, bu bölgede çalışan işçiler içerisinde örgütlenme çalışmaları başlattıklarını söyleyen Petrol-İş Sendikası Gaziantep Temsilcisi Halil Gümüştekin, Gaziantep’te plastik sektöründe çalışan işçilerin kölelik koşullarında çalıştıklarını belirterek, “Bu sektörde dünya devi olarak nitelenebilecek Başpınar OSB’de kurulu NAKSAN’dan tutun, Nizip Caddesi’ndeki işyerlerine kadar bütün fabrikaların sağlık koşulları üç aşağı beş yukarı aynıdır. Tabii, Nizip Caddesi’ndeki fabrikalarda durum çok daha kötü. Patronların aşırı kâr hırsından kaynaklı bu işyerlerinde işçiler ölümle burun buruna çalışıyorlar. Biz Petrol-İş olarak uzunca bir süredir dikkatimizi buralara çevirmiş durumdayız. İşçilerin bu kölelik koşullarından kurtulmalarının tek yolu örgütlenmek; sendikalı olarak, ekonomik ve sosyal haklarını alarak, sağlık haklarını alarak, iş güvenceli bir şekilde çalışmaktır. Konuştuğumuz işçiler, işçinin sahibi yoktur diye konuşuyorlar. Bu böyle değil, işçinin sahibi sendikasıdır. Biz bu anlamda bu bölgede bir çalışma başlattık ve işçilere de çağrımızı yapıyoruz. Gelin sendikamız Petrol-İş’te örgütlenin! Biz sendika olarak örgütlenme için gerekli olan her türlü yardımı yapmaya hazırız. Mücadelede sonuna kadar işçilerin yanındayız” diye konuştu.
Abdullah Çiloğlan
ÖNCEKİ HABER

Sigorta hakkı için mücadele çağrısı

SONRAKİ HABER

İSMMMO’dan açıklama

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...