14 Mayıs 2010 00:00
Esmanın sigortası, kadın dayanışması ve Cibali
BOĞAZİÇİ Üniversitesi Öğretim Üyesi Koray Çalışkanın yazdığı ve yönettiği Esma filmi, çok sayıda uluslararası festivalin ilgisini çekti ve son olarak da Cannes Film Festivaline doğru yola çıktı.
BOĞAZİÇİ Üniversitesi Öğretim Üyesi Koray Çalışkanın yazdığı ve yönettiği Esma filmi, çok sayıda uluslararası festivalin ilgisini çekti ve son olarak da Cannes Film Festivaline doğru yola çıktı. Esma bir kısa film; benzer sorunları yaşayan farklı toplumsal sınıflardan kadınların birbirleriyle ve kendi sınıflarından kocalarıyla ilişkilerinden yola çıkıyor; 18 dakikaya üzerinde saatlerce konuşulması gereken sorunları sığdırmayı başarıyor.
Gecekondu mahallesinde yaşayan, zengin bir ailenin yanında çocuk bakıcılığı yapan, bir çocuk annesi genç bir kadındır Esma. Her gün kendi mahallesinden boğaz kıyısındaki diğer mahalleye; bir toplumsal sınıftan bir başkasına doğru yola çıkar.
Kocası Davutun maaşı çektiği kredilerin geri ödemesine gider. Geceleri taksi şoförlüğü yapar Davut, ama yetmez. Esmanın sigortası da yok. Yanında çalıştığı ve abla diye seslendiği Yeliz, Esmaya sigorta yapmak ister ancak sigorta primini maaşından kesmesi gerekmektedir ve bu yüzden Esma sigorta istemez. Yeliz, Esmaya acımaktadır; bütün yoksul kadınların şiddet gördüğü inancıyla onun kocasından dayak yediğini düşünmekte, kendi kocasından gördüğü psikolojik şiddeti ise fark etmek istememektedir.
Sonunda Esma boşanmak için yardıma ve kendi ayakları üzerinde durarak çocuğuna bakabilmek için sigortaya ihtiyacı olduğunu söyleyerek Yelizden kendisine başka bir iş bulmasını ister ve Yelizin avukatı yardımıyla Esma -göstermelik olarak- boşanarak yine benzer bir işe ancak sigortalı olarak girer.
ÇALIŞAN KADIN AZALIYOR GÜVENCESİZ ÇALIŞMA ARTIYOR
Filmde tartışılması gereken çok nokta var demiştik. Bu tartışmalardan biri de Esmanın başrol oyuncusu Bilge Seçkinin de katılımıyla önceki gün Kadir Has Üniversitesinde yapıldı.
Yard.Doç.Dr. Olgun Akbulutun yönettiği söyleşide konuşan ve Esmadan yola çıkan Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu, kadın istihdamı ile ilgili verileri paylaştı. Türkiyede kadınların çalışma yaşamına katılma oranının yüzde 25 olduğunu söyleyen Lordoğlu bunun kentlerde yüzde 16ya kadar düştüğünü söyleyerek şu değerlendirmelerde bulundu: Kadın niye tercih edilmiyor? Çünkü onun ev sorumlulukları esas fonksiyonu. Filmde de gördük, kadın çalışıyor ama eşi televizyon seyrediyor. Kadın fasulye ayıklıyor, evdeki işlerini yapıyor, eşi ayaklarını uzatmış sigara içiyor. 2010 Ocak ayı rakamlarına göre yüksek eğitimli kadınların işsizlik oranı yüzde 15.2, aynı işsizlik oranı eğitimli erkekler için ise yüzde 9. Kadınlar bir kere işsiz kalınca tekrar işe girmeleri çok zor. Bu yüzden kadınların çoğu güvencesiz işlerde çalışmayı tercih etmek zorunda kalıyorlar. Filmde de Esma, ticaret lisesi mezunu olmasına rağmen sadece bulabildiği çocuk bakıcılığı işini yapıyor ve o da güvencesiz bir iş. Filmde abla dediği, kendisine yakın davranan bir işvereni var, ablası onu sigortalı yapmak için sigortasını maaşından kesmeyi tercih ediyor ve bu sanki doğal bir şeymiş gibi yansıtılıyor. Oysa birisini zaten sigortalı çalıştırmak ve belirli primlerini de ödemek zorundasınız. Esma çaresiz, onun gibi bir sürü insan sadece sigortalı olabilmek adına çok daha düşük ücretlerde çalışmayı tercih ediyorlar. Kapitalist sistemin dayattığı bir durum
PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?
Esmanın, ne mutlu ne mutsuz diyemeyeceğimiz finali, izleyende ee ne oldu şimdi duygusu yaratarak aslında ne olmalıydı sorusunun akla gelmesini kolaylaştırıyor. Genç öğrencilerin de sorduğu bu soruya Bilge Seçkin, Ezilenlerin çok büyük bir bölümünü biz kadınlar oluşturuyoruz, ezilenler içinde de ezilenler olarak. Eğitimle düzelebilir deniyor. Ancak eğitimle de pek bir şeyin değişmediğini ev içi şiddet rakamlarına bakarak görebiliyoruz. Pek çok eğitimli kadın, eğitimli adamlardan sistematik şiddet görebiliyor. Ben bunun bir tek çözümünü biliyorum, ezilenlerin kendi kurtuluşlarının mücadelesini kendilerinin vermesi. Ataerkil yapı denilen mesele çok eski bir mesele, önümüzde çok uzun bir yıl olduğu ortada ama bunun en önemli muhatabı kadınlar ve kadınların örgütlü mücadeleleri.
KADIN DAYANIŞMASI MESELESİ
Söyleşide, daha çok Kadir Has Üniversitesi öğretim üyelerinin üzerinde durduğu konu, filmde kadın dayanışması olup olmadığıydı. Israrla zengin Yelizin yoksul Esmaya yardımcı olduğu; ona avukat verdiği, iş bulduğu ve bunun bir dayanışma olduğu savunuldu. Ancak bu sınıflar arası uzlaşma hayalini bozan birkaç nokta; mesela Yelizin tek yapması gerekenin Esmayı sigortalı yaparak maaşını da 300 lira arttırmak olduğu ama bunu yapmak yerine o çok sevdiği Esmanın yerine başkasını işe almayı tercih ettiği unutuldu.
Dayanışma tartışmasına noktayı koyan ise Kuvvet Lordoğlunun şu sözleri oldu: Filmde 3 yerde deodorant kelimesi geçiyor. Bir tanesinde de hakaret şeklinde Deodorant kullanmamış gene bu diye bir aşağılama var. Yani sanki Esmanın deodorant kullanmamasından dolayı bir koku yaydığı ve bunun da pek hoş olmadığını yansıtılıyor. Ben yukardayım, boğazda lüks bir dairedeyim fakat sen başka bir yerdesin ve kokuyorsun deniyor. Dayanışma mıdır bu, size bırakıyorum.
Konu örgütlü kadın, sosyal güvence, parfüm, koku vs. olunca söyleşinin gerçekleştiği binayı düşünmeden duramıyor insan. Yelizin tam istediği gibi güzel güzel parfümler geliyor burnumuza. İş adamı Kadir Hasa verilmeden önce TEKEL işçisi kadınların teniyle karışan tütün kokusuyla doluydu halbuki. İşçi kadınların örgütlü mücadelesiyle tarihe geçen, kapatılan ilk TEKEL fabrikasının, Cibali Sigara Fabrikasının binasında; Esmadan alınıp Yelize verilmiş bu yerde, kadınların örgütlü mücadelesini konuşmak ironik olmadı da değil hani.
(İstanbul/EVRENSEL)
Elif Görgü