16 Mayıs 2010 01:00
Bursaspordan alınacak dersler var
Bir futbol sezonu daha geride kalıyor. Bu sezon da, yakın geçmiştekiler gibi güzel oyun ve sportmence mücadeleden çok; kavga, gürültü, saha dışı çekişme ve karşılıklı suçlamalarla anılacak. Futbolun ekonomik potansiyeli geliştikçe, işin kültürel boyutu güdükleşiyor ne yazık ki. Yozlaşma ve yabancılaşma, bunca şikayet ve yakınmaya karşın hız kesmek bir yana, günden güne etkisini daha çok hissettiriyor. Dibe gidişin sonu yok. Saldırganlık, küfür, taciz, şike, rant peşindeki çeteler, bahis manipülasyonları, tehdit, şantaj, doping artık neredeyse futbolun olmazsa olmazları arasında sayılıyor. Futbol topuna, yeşil sahanın dışında bu işin rantına göz dikenler yön vermeye çalışıyor.
Kuşkusuz paranın ve rantın temel belirleyici olduğu bir sistemde, büyük paraların ve rantın at koşturduğu bir alanın erdemle donanmasını beklemek hayalcilik olur. Ancak işin kültürel kısmıyla ilgili duyarlılıklara sahip olmak, en azından bazı olumsuzlukları törpüleyebilir.
Ekonomik güç ve taraftar sayısı bağlamında diğerlerine göre kıyaslanamayacak kadar üstün olan kulüpler -yani İstanbulun 3 büyüğü-, bu farklılıklarını hedeflerine ulaşma yolunda bir baskı aracına dönüştürmekten hiçbir şekilde vazgeçmiyorlar. Her platformda en çok onların sesi duyulurken, diğer yandan, Kim sesini çok çıkarıyor, isyan ediyorsa istediğini elde ediyor diye birbirlerini ve federasyonu suçlamaktan da geri durmuyorlar. Zaten federasyon ve Merkez Hakem Kurulu (MHK), tam anlamıyla bu kulüplerin günah keçisi. Puan yitirdikleri her maçtan sonra anında saldırıya geçiyorlar. Federasyonu ve MHKyi şamar oğlanına çevirdikten sonra, zaten işin çivisi iyice çıkıyor. Artık kim rahat durur ki? Herkes gücü yettiğince bu kurumlara yükleniyor. Ama tabii güçler arasında çok büyük fark olduğu için herkes umduğu sonucu alamıyor.
SEZONUN EN PARLAK TAKIMI
Bu gerçeklerin ışığı altında, Bursasporun bu sezonki performansı her türlü övgüye değer. Şampiyonluklara ambargo koymuş 4 takıma göre çok daha düşük bütçe ve çok daha alçakgönüllü kadrolarıyla kuşkusuz sezonun en parlak takımı nitelemesini hak ettiler. Şampiyon olamasalar bile yarışı son haftaya kadar sürdürmeleri büyük bir başarı. Şampiyonlar Ligine katılım fırsatı yakalayarak 47 yıllık tarihlerinin en büyük başarısına imza atmalarını şampiyonluk ile taçlandırmaları, bu işe tarafsız gözle bakabilen her futbolseverin dileği. Zirve için yarıştığı diğer takımların sahip olduğu olanak ve koşullar göz önüne alındığında, Bursasporun başarısının değeri daha iyi anlaşılır...
Başarıya sadece Bastır parayı, al yabancıları, şampiyon ol reçetesiyle ulaşılabileceğini zanneden büyükler, acaba bundan bir ders çıkarırlar mı? Bu anlamda Bursaspor, diğer Anadolu kulüpleri için de bir örnek. Futbolda istikrarlı bir gidişat yakalamanın, sadece ve sadece ekonomik olanaklarla ilintili olmadığını gösterdiler. Özellikle altyapıya verdikleri önem ve gençlere tanıdıkları fırsatlar, Bursasporun istikrarlı grafiğinde ciddi paya sahip. 25 kişilik kadroda altyapıdan gelen 11 futbolcunun yer alması, önemli bir gösterge. Teknik direktör Ertuğrul Sağlamın hakkını da vermek gerekiyor. Sağlam, büyüklerin, artık işe yaramaz anlayışıyla yollarını ayırdığı Hüseyin Çimşir, Ömer Erdoğan, Ali Tandoğan gibi deneyimli futbolcularla yetenekli gençleri kaynaştırıp takımın dokusuna ve oyuncu karakterine uygun bir oyun anlayışı oluşturmayı başardı ki, bu; başarı yolunda atılan en büyük adımlardan birisiydi.
Bunun yanı sıra Sağlam, işin psikolojik kısmında da son derece doğru bir duruş sergiledi. Başarı özlemiyle yanıp tutuşan tribünlerin hiçbir zaman üzerlerinde olumsuz bir baskı ve gerilim yaratmadığını dile getirdi her fırsatta. Kentin ve tribünlerin yoğun ilgisinin üzerlerinde baskı yaratmasına izin vermediği gibi tam tersine, bu ilgiyi olumlu bir motivasyona dönüştürmeyi bildi. Malum, bizim taraftarlarımız destek aşamasından köstek aşamasına geçmekte pek zorlanmaz. Ama işte Ertuğrul Sağlamın da doğru yaklaşımıyla, Bursaspor tribünleri hep destek konumunda kaldı.
Bursasporunki, geçtiğimiz 2 sezon Sivassporun gösterdiği dönemsel başarıya pek benzemiyor. Sivasspor, işin teknik kısmında dikkat çekici bir aşama kaydetmemiş, motivasyon yönü ağır basan bir istikrar yakalamıştı. Zaten, teknik anlamda kayda değer bir gelişme göstermiş olsalardı, bu sezon son haftalara kadar küme düşme endişesiyle mücadele edecek noktaya gerilemezlerdi.
Bursasporun başarısının altında ise işin motivasyon boyutunun ötesinde; altyapı desteği, uygun oyun anlayışı, deneyimliler ile gençleri kaynaştıran huzurlu arkadaşlık ortamı gibi sağlam unsurlar da var.
Bursasporun dikkat çeken bir diğer başarısı da, sezonun son haftası öncesinde Fairplay Liginde Gençlerbirliğinin ardından ikinci sırada yer alması. Bunun elbette ki başarıya olan katkısı yadsınamaz. Biraz da futbolu, futbolun gereklerine göre oynamaya çalışmasının karşılığını almıyor mu Bursaspor?..
Mehmet Özyazanlar
Evrensel'i Takip Et