19 Mayıs 2010 01:00
BAŞYAZI
Türkiye herhalde; kendi gençliğine karşı en çok yalan söyleyen, demagojik övgülerle gençleri aldatmaya çalışan yöneticilerin ülkesidir.
Türkiye herhalde; geçlerini potansiyel tehlike, hatta düşman gören yöneticilerin bulunduğu nadir ülkelerden birisidir.
Türkiye herhalde; gençlerini Kürt, Türk demeden savaş alanlarına sürüp birbirine karşı düşmanlaştırıp öldürmelerini ve ölmelerini vatanseverlik ilan eden yöneticilerin bulunduğu çok az ülkeden birisidir.
Türkiye herhalde; her dört gencinden birisini işsizliğe mahkum ederken, geri kalan yüzde 75i sendikasız, sigortasız, açlık yoksulluk içinde yaşamaya zorlayan dizginsiz bir sömürüye sürükleyen ülkelerden birisidir.
Türkiye herhalde; bütün bu yalanları, demagojiyi, işsizliğe, yoksulluğa, ölme ve öldürmeye mahkumiyetin üstünü örtmek için geçliğe bir de bayram günü veren (başka bir ülke belki vardır) nadir ülkelerden birisidir.
İşte bugün, geri kalan 364 günde potansiyel tehlike, iş, eğitim ve özgürlük isteyen bir sorun olarak görülen gençliğin bayramı; 19 Mayıs, Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramı!
Bu adlandırmanın Atatürkü anma bölümü; sanki Atatürk başka birçok nedenle anılmıyormuş gibi 12 Eylülcülerin, her bayramı yeniden tanımlama budalalığının sonucu olarak yapılan bir eklemedir. Ve 19 Mayısın bayram ilan edilmesinden beri de gençlik ve spor bayramı olarak kutlanmaktadır.
Tabii ki resmi bayramda amaç, hitap edilen kitleyi resmi ideolojiye kazanmaktır ve gençlik ve spor bayramı da gençleri dönemin egemen ideolojisine kazanmak üzere planlanmakta; bu amaca uygun gösteriler, etkinlikler tarafından biçimlendirilmektedir.
Resmi görüş böyledir ama 19 Mayıs tarihinden kasıt; Mustafa Kemal Atatürkün, Kurtuluş Savaşını başlatmak üzere Samsuna çıkışını referans almasından kalkarak; 1960lı ve 70li yıllarda, gençler başta olmak üzere ilerici demokrat güçler, 19 Mayısı hep anti-emperyalist bir karakterde, dünyayı değiştirmede gençlere düşen en önemli role dikkat çekilen bir bayram olarak kutlamışlardır. Özellikle 60lı ve 70li yılların anti-emperyalist gençliği, 19 Mayısı adeta yeniden yorumlamıştı.
Ama 12 Eylül sonrasında, egemen güçlerin ideologları ve politikacıları tarafından diğer bayramlardan çok 19 Mayıs Bayramı yeniden yorumlanıp zapturapt altına alınmış; 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, gençliği hamasi nutuklarla oyalamanın; gençlerin düzene, sisteme sahip çıkmasını, bireyciliği, rekabeti, milliyetçiliği, gençliğin dinamizmini, kapitalist girişimciliği teşvik için kullanılmıştır.
Bugün de gençlik, sermaye politikacıları için sadece yedeklenmesi gereken; savaşlarda ölmesi ve öldürmesi için milliyetçilik ve şovenizmle doldurulup tüm enerjisini kapitalistler için sendikasız, sigortasız, sınırsız bir biçimde sömürülmek için harcayan toplumsal bir kategori olarak eğitilmektedir.
Dahası; gençliğin önüne sembol olarak gösterilen zamane kahramanları, sermaye partilerinin liderleri, yaşam tarzı ve dünyayı algılayış biçimlerinin bu ölçüde bozulup yozlaştığı bir ortamda, elbette resmi ideoloji ve resmi bir gençlik bayramı çerçevesinde kaldığı sürece; sadece egemenlerin, gençliği bir oy gücü ve sömürü malzemesi olarak kullanmalarına yarayacaktır. Öyle de olmaktadır.
Evet, gençliğin bir muhasebe gününe (buna bayram da diyebiliriz) ihtiyacı vardır. Ama bugün, geçliğin iş eğitim özgürlük talebini nasıl gerçekleştireceğinin; sömürü ve baskıya karşı nasıl mücadele edeceğinin, sömürüsüz baskısız bir dünya, bir insanlık dünyası kurulmasında gençliğin ne büyük ve vazgeçilmez bir dinamik olduğunu anlamak için muhasebe yaptığı bir güne ihtiyacı vardır.
Ve elbette bu muhasebeden çıkacak coşkuyla eğleneceği; sportif, kültürel etkinliklerle bezenmiş bir kutlamaya da ihtiyacı vardır.
Gençlerimizin gerçek bayramlara sahip olması umuduyla!..
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et