20 Mayıs 2010 01:00
GÖZLEM
Sendikalar ve sendikal mücadele, zaman zaman kendi içinde ya da dışında yaşanan gelişmelerden, mevcut örgütlenme ortamının zorluklarından, mücadele içindeki güç ilişkilerinin dengesizliğinden ya da karşı güçlerin ters yönlü basıncından dolayı güç kaybedebilir, dönemsel olarak geriye düşüp zayıflayabilirler. Ancak hiçbir neden, sendikaların tarihsel görevlerini ve sorumluluklarını yok sayarak hareket etmelerini, mücadeleden kaçmalarını haklı çıkaramaz ya da böylesi bir davranışı meşrulaştıramaz.
Sınıf mücadelesinin yükseldiği dönemlerde sendikaların, özellikle sendikal bürokrasinin etkisiyle gerçek işlevlerine uygun tutumlar almaması, tabanın beklentilerine uygun hareket etmekten geri durması, yine en çok sendikaları ve sendikasız emekçilerin örgütlenmeye ve örgütlü mücadeleye yönelik bakışlarını olumsuz etkiliyor. Söz konusu olumsuzlukların yarattığı en önemli gelişme sadece dönemsel olarak zayıflamak değil, mücadelenin en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde takınılan tutum ve benimsenen politikalar nedeniyle sendikaların sorgulanmasıdır.
AKP Hükümeti, emek alanına yönelik yasal düzenlemeleri ve fiili uygulamalarıyla mezarlıkların girişinde yazan Her canlı bir gün ölümü tadacaktır ifadesinde olduğu gibi, Her işçi bir gün işsizliği yaşayacaktır sonucunu ortaya çıkaracak adımlar atıyor. Sermaye güçleri bütün silahlarını kuşanmış yeni saldırılara hazırlanırken, 26 Mayısta yapılacak grev ile ilgili olarak en küçük bir tereddüt ya da geri duruşun ne anlama geldiğini/geleceğini söylememize gerek yok.
26 Mayıs, sermayeye ve onun çıkarları için gece gündüz demeden çalışan, bütün imkanlarını seferber eden AKP Hükümetine karşı gerçek bir hesaplaşma günü olarak algılanmadığı sürece sermayeye karşı gerçek bir meydan okumanın gerçekleşmesi zor. 22 Şubatta TEKEL direnişini tüm ülke çapına yaygınlaştırma iddiasıyla 12 somut talep belirleyerek genel eylem kararını kamuoyuna açıklayan bazı konfederasyonların ikircikli tutumu samimiyetsizlikten başka bir şey değil.
Son birkaç yılda emek hareketinde yaşanan canlılık, sendikaların emekçilerin güvenini yeniden kazanmaları noktasında önemli işaretler verdi. TEKEL işçilerinin direnişi başta olmak üzere, çok sayıda işçi direnişi uzun bir aradan sonra ilk kez geniş bir emek cephesinin oluşturulması fırsatının yakalanmasını sağladı. Hiç kimsenin, hiçbir kurumun mücadelenin zorlamasıyla, yine mücadele içinde oluşmaya başlayan birleşik mücadele hattının gücü ve etkisini küçümseme, çeşitli bahanelerle bu hattan uzaklaşma lüksü yok. Bu anlamıyla sendika ve konfederasyonları, tüm sendika üyelerini 26 Mayısta ciddi bir samimiyet sınavı bekliyor.
Sendikalar pek çok konuda söz söyleyebilir ve çeşitli iddialarda bulunabilirler. Bütün bunların ölçüsü pratik içinde, doğrudan doğruya mücadele sürecinde sınanır ve örgütlü olsun olmasın her bir emekçi, söz konusu pratiğe bakarak hareket eder. Herhangi bir alanda yürütülen mücadelede samimi olmadan, sendikalara yönelik olarak devam eden güven bunalımının aşılması için harekete geçmeden taleplerin gerçekleştirilmesi mümkün görünmüyor.
26 Mayıs genel eyleminin başarısı, sadece grev kararını alan 4 konfederasyonun ve üyelerinin değil, artık tüm emek örgütlerinin samimiyetine ve göstereceği sorumluluğa bağlı. Emek düşmanı politikalara ve yaşanan saldırılara karşı güçlü bir yanıt olması beklenen 26 Mayısın başarılı olması için herkes bütün imkanlarını seferber etmek zorunda.
Genel eylem kararında imzası bulunan bazı sendikaların ikircikli tutumu, 26 Mayıs sonrasında çeşitli yönleriyle mutlaka değerlendirilecek ve önümüzdeki dönemde sendikal bürokrasi ile daha güçlü ve kapsamlı bir hesaplaşma içine girmekten geri durulmayacaktır.
ERKAN AYDOĞANOĞLU
Evrensel'i Takip Et