23 Mayıs 2010 01:00

KİRVEME MEKTUPLAR


Kirvem,
Senin de bildiğin gibi şu kırtıpil alemde “hukuk devleti” kisvesiyle ortalarda boy gösteren irili ufaklı bilumum ülkelerin yanı sıra, keza aynı şekilde bizler de, güya hilesiz hurdasız, su katılmamış “hukuk devleti” kimliğimizle övünüp, özellikle de “imtiyazsız sınıfsız” bir kitle olduğumuzu yemin billah beyan ederken, zaman zaman içimizden birileri, hani affedersiniz ama, anayasamızın “ana”sını da, “dana”sını da kabaralı “postal”larıyla çiğneyip, bunun yerine kendi işkembelerince tezgahladıkları “kanun”ları halkımızın burunlarına zorla dayatıp, dolayısıyla ülkeyi harman yerine çevirirken, bunu da her defasında ne hikmetse “vatan” ve “millet” adına yaptıklarını beyan edip durdular nitekim…
Neredeyse her on yılda bir, arkaları demiryolu kabartmalı klasik Serkisof cep saatleri dakikliğindeki bu keyfi “babalanmalar” yüzünden zaten aksak Timur misali topallayan “demokrasi”miz giderek koltuk değnekleriyle zar zor yürür hale geldiğinde, gari yavaş yavaş da olsa kafamıza galiba dank etti ki, milletin üstü kırmızı mumla damgalı “sandık”tan çıkan iradesi dururken, bunun yerine, omuzları hayli kalabalık “yıldız”larla, “yaldız”lı apoletlerle donatılmış kimi “paşa”larımızın dayattıkları “babayasa”larla yola devam ettiğimiz müddetçe, “muasır medeniyet”i yakalamak sadece ham hayaldi!
İşte bu nedenle, son günlerde milletin yüce meclisinde sabahlara kadar zaman zaman yumruk, zumzuk, sille, tokat ve bol küfürler eşliğinde sürüp giden kavgalar sonucunda nihayet yeniden “paket”lenip, böylece halkın huzuruna yarın ya da yarından da yakın bir zaman diliminde “referandum” yoluyla gelip, “yes!” veya tam aksine “no!” damgasıyla mühürlenecek bir anayasanın eşiğinde olduğumuz malum ama, bundan kellim hal ve ahvalimizin ne yönde ve hangi istikamete doğru yelken açacağı maalesef henüz meçhul…
Öyle ya da böyle, özüme kalırsa, bütün bu hır-gür, bütün bu didişmeler sonucunda hesapça “yeni” diye milletin “noter”liğine sunulan bu anayasa, belki pantolon paçaları genişletilmiş bu haliyle, bir zamanların İspanyol modasını, ya da elden geçirilen kruvaze ceketinin ilik, düğme, yakasıyla sanki daha “modern” bir havaya bürünmüş ama, öte yandan, özü itibariyle, eprimiş, solmuş kumaşıyla aynı köhne gardıropta asılmaya mahkum!
Neyse, bu kadar lafın ardından özetle söylemem gerekirse, ıvır zıvır birçok konuda yağıp gürleyip mangalda kül bırakmadığımız gibi, keza yine milletçe kimi “mesele”ler karşısında gösterdiğimiz “hassasiyet”leri tartacak kantar bulamazken, beri taraftan, gecenin bir vaktinde halkın temsilcilerini, yani bizlerin “vekil”lerini, “dipçik” zoruyla apar topar derdest edip, kodese tıkıp, ardından da yasalarımızın en “hasso”su, en “has”ı olan anayasamızı rafa kaldıran kerameti kendilerinden menkul kimi apoletli, “yeleli aslan”larımızın gösterdikleri bu keyfi tavırlar karşısında, ülkenin çoğunluğunu oluşturan “vatandaş”lar olarak sinip, pısıp, sesimizi soluğumuzu çıkarmakta zorlanıyorsak, ehh o zaman anayasa dediğin ne ki koy sepete!
Üstelik bugün şu, yarın bu, ya da bir başka bahara sağından solundan kırparak hesapça “yeni” bir anayasa hevesiyle yola çıkıp, sonra da her defasında “Olmadı pilav çevir lapaya” düsturuyla sil baştan “turfanda” yeni “salatalık”lar misali “körpe” anayasalar peşinde ömür tüketip, dahası da bu gidişatla “hukuk devleti” olacağımızı sanıyorsak, ehh o zaman ört ki ölem Kirvem!
MIGIRDİÇ MARGOSYAN

Evrensel'i Takip Et