5 Aralık 2011 03:19

Türkiye’nin komşularla sıfır sorun politikası

Mehmet Akif Cemal

Ortadoğu’nun çehresinin yeniden çizildiği, Arap dünyasının bütününü meşgul eden bu süreçte Türkiye’nin rolünü hiç kimse küçümsememelidir. Türkiye, İran’ın varlığı ışığında, böyle güçlü ve iddialı bir rakibin olduğu bir durumda, hırslarını gerçekleştirmeye çalışıyor. İki ülke için hazırlanan tiyatroda veya oyunda Arap varlığı ya çok az ya da hiçbir yerde yok.
Bölgede, iki ülkenin de farklı bakışta iki İslami etkisi bulunmaktadır. Irak toprakları; Osmanlı ve Fars imparatorlukları zamanında, geçmişte şahit olunandan daha şiddetli kanlı çatışmalara tanıklık etti.
İran, bölgede amaçlarına ulaşmak için eksen ülkelerdeki politikalarından destek almaktadır. Fakat Türkiye’nin Arap bölgesine girişi, Ahmet Davutoğlu’nun dışişlerini ele aldıktan sonra “komşularla sıfır sorun” politikasıyla olmuştur.
Gerçek o ki, Türkiye’nin dış politikasının sonucu, Osmanlı İmparatorluğunun son yüz yılın ikinci onuncu yılında terk ettiği Ortadoğu’ya geri dönüşü olmuştur. Bu dönüş için; Batıyla ilişkiler ışığında, gerilmiş bir bölgede çözülemeyen dengeleri değerlendirmesi gerekiyordu.
Türkiye özellikle ABD ile yakın ilişkiler içerisinde. Hâlbuki Amerika’nın İran ve Suriye’deki politikasını benimsememesine rağmen ilişkilerini yakınlaştırmaya çalıştı. Çünkü kendisi hem NATO’ya üye hem de Avrupa Birliğine üye olma şansı kolluyor. Diğer bir nokta ise ikinci dünya savaşından itibaren Batıyla anlaşmalarını devam ettirmesidir.
Burada başka önemli bir konuya değinmek gerekiyor. Türkiye, kendi milli güvenliğini sağlamak için bu dış politikayı izledi. Çünkü Türkiye’nin güney ve doğu (Suriye, Irak ve İran) sınırında Kürtler yaşamlarını sürdürüyor. Kürtler, Kürdistan İşçi Partisine (PKK) desteklerini gizlemiyorlar. PKK, seksenli yıllardan itibaren Türkiye’yi tehdit eden silahlı bir örgüttür. Şüphesiz ki savaşçılar bu ülkelerde kendileri için güvenli ve lojistik bir toprağın var olduğunu biliyorlar ve orada kendi örgütlemelerine devam etmekteler.
Türkiye bölgesel ortaklarla dengeyi oturtmak ve kendi milli güvenliğini sağlamak için komşularla açılım yapmasına rağmen, “Arap Baharını” duyduğu an bu ülkelerin hükümetleriyle muhalif oldu. Suriye’deki halk ayaklanmasında Türkiye çok sert bir duruş sergiledi. Bu da gösteriyor ki komşularla yapılan açılım kaybolmaktadır.
Türkiye, Suriye’ye karşı politikası ve siyasetini yokuşa sürdü. Oysa daha önce komşularla engeli kırmıştı. Ve aynı politikayı her ne kadar açıktan yapmadıysa İran’a da uyguladı. Türkiye NATO’nun füze erken uyarı sistemine kendi topraklarında müsaade edince İran’dan sert bir cevap aldı ve iki ülke arasındaki ilişkiler gerildi.
Geçen eylül ayında İran’ın Türkiye’yi kınayan açıklamasında; Türkiye’nin İsrail’i korumak amacıyla ABD ile ortak bir duruş sergilediği belirtilmişti. İsrail’in uranyum zenginleştirme programından dolayı İran’ı vurması durumunda İran’ın vereceği cevaba karşılık bu füze sistemleri kurulsu.
Anlaşmazlık son dönemde derinleşti. Özellikle son zamanlardaki değerlendirmeler İsrail’in İran’daki uranyum zenginleştirme tesislerini vurabileceğini işaret etmekte. Geçtiğimiz ayın 26’sında İranlı askeri bir sözcü, gelecekte herhangi bir çatışma olursa İran’ın Türkiye’deki füze rampalarını vuracağı açıklamasında bulundu.
Bu açıklamalar son aylarda Türkiye ve İran ilişkilerinin kötüye gittiğini gösteriyor. Ankara’dan, Türk dışişlerinden gecikmeden gelen yanıtta ise Türkiye’nin Suriye’deki halkın ayaklanmasının yanında yer aldığı için İran’ın bu tehdidi yaptığı yönünde.
Böylece komşularla sorunu sıfıra indirme politikası tamamen tersine döndü. Artık Şam ile dostluk diyaloğu değil de düşman diyaloğu yapılıyor. Türkiye, Suriye Devlet Başkanının ve rejiminin gitmesini istiyor. Üst düzey yetkililerin açıklamaları tehditlerle dolu. Diğer yandan İran da Türkiye’yi stratejik yerleri vurmakla tehdit ediyor.
Bu başarısızlığın kötü sonuçlarını Erdoğan hükümeti almaya başladı. Ordu; PKK’nin çatışmalara geri döneceği ihtimalinin kuvvetlendiğini belirtiyor. En son çatışmada bu partinin sorumluluk taşıdığı ortada. Ordu, 19 Ekimde 24 Türk askerinin hayatını kaybettiği çatışmada, 84’ten bu yana ikinci en büyük kaybı verdi.
Ülke içindeki siyasette Türkiye muhalefet partileri, rolleri azalmış bir durumdayken dış politikada ortaya çıkan fırsatı kollayarak Erdoğan hükümetini eleştirmeye başladılar. Geçtiğimiz ağustos ayında CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’nin dış politikasını topa tuttu ve Erdoğan’ın kullandığı sert üslubu eleştirdi. Türkiye’nin dış politikasının diğer güçlerin elinde bir oyuncak olduğunu, Ahmet Davutoğlu’nun komşularla sıfır sorun politikasının başarısızlıkla sonuçlandığını ifade etti. Davutoğlu’nun ABD’nin mektuplarını Şam’a taşımasına karşı çıktı. Ayrıca bazı muhalif partiler Türkiye’nin füze rampalarını barındırmasının komşularla sorun yaratacağını ifade ettiler.
Bölgede istikrarsız olan durumların neyle sonuçlanacağını tahmin etmek çok zor. Rakipler bölgede bir adım daha atarak istikrarsızlığı sürdürecekler. Belki de daha kötüye gidecek.
 

Lübnan’da günlük yayınlanan
El Bayan gazetesi
Arapça’dan çeviren: Ali Karataş

Evrensel'i Takip Et