29 Mayıs 2010 00:00

AB’de sıcak döneme doğru

Uzun süre ekonomisi kötüye giden ülkelere yardım etmeyeceğini söyleyen Almanya şimdi yardımları çok ağır koşullara bağlamaya çalışıyor. 750 milyar avroluk avro kurtarma paketinin karar altına alınması ardından Alman hükümeti, “9 maddelik Avro Kurtarma Planı”nı karar altına aldı

Paylaş

SUNU:
Dünya çapında batık bankaları, yatırım fonlarını kurtarmak ve tekellere kaynak sağlamak üzere geride bıraktığımız iki yıl içinde 33 trilyon 500 milyar dolar değişik biçimlerde piyasaya sürüldü. “Bankaları kurtarmazsak, borsadaki düşüşlerin önüne geçmezsek hepimiz batarız” diye gerekçelendirilen dev “kurtarma paketleri” nedeniyle neredeyse bütün devletlerin borçları son derece arttı!
AB içinde Avro Para Birliği’ne bağlı 16 ülkenin net devlet borçları 2007 sonunda 5.940 trilyon avro iken bu miktar 2009 sonunda 7.062 trilyona çıktı. Bu yıl ve gelecek yıllarda bu miktarın hızla yükselmesi bekleniyor. Devlet borçlanmaları öyle bir hal aldı ki, artık “devletlerin iflasından” söz edilmeye başlandı. Gelinen yerde Avro Birliği’nin hatta AB’nin geleceği tartışılmaya başlandı. Dosyamız bugün, AB’nin geleceği ve Almanya’nın rolüne ışık tutmaya çalışacak.
...
Uzun süre ekonomisi kötüye giden ülkelere yardım etmeyeceğini söyleyen Almanya şimdi yardımları çok ağır koşullara bağlamaya çalışıyor. 750 milyar avroluk avro kurtarma paketinin karar altına alınması ardından Alman hükümeti, “9 maddelik Avro Kurtarma Planı”nı karar altına aldı. Tam metni henüz yayınlanmayan ve kısmen basına yansıtılan planda öncelikle durum analizi yapılıyor.
“Yunanistan çok bariz bir şekilde yürürlükte olan AB sözleşmelerini ihlal etti” denilen analizde, “Avro Para Birliği’nin hazır olmadığı böyle bir krizin tekrarlanmasına kesinlikle müsaade edilmemelidir” deniliyor ve şöyle devam ediliyor: “1992’de imzalanan Maastrich İstikrar Paktı baştan reforma tabi tutulmalı, ekonomik ve mali denetim mekanizmaları güçlendirilmeli ve en son tedbir olarak devletlerin kontrollü iflasları mümkün kılınmalı.”
Bütün “önlemlere” karşın ekonomisini düzeltemeyen ve AB’ye yardım başvurusunda bulunan ülkelere daha fazla yaptırım uygulanması talep edilen Almanya planında, “Bu ülkelerin ekonomik ve mali kararlarının AB Komisyonu denetiminde alması en uygun yöntem olacaktır. Gerekli görüldüğünde AB Komisyonu’nun dışında bağımsız bir uzmanlar kurulu da bu görevi üstlenebilir. Ayrıca söz konusu ülkelerin AB kurumları içindeki oy haklarına belli bir süre için sınırlama getirilebilir” deniliyor.
13 Mayıs günü Aachen’da düzenlenen bir törende konuşan Başbakan Angela Merkel, “Avro’nun güvenceye alınması sadece bir para biriminin güvenceye alınması değildir. Bu aynı zamanda ortak bir Avrupa fikrinin güvenceye alınmasıdır. Bu nedenle Avrupa mali konularda saflarını sıklaştırmalıdır. Aksi takdirde Avrupa hiç beklenmedik yere gidebilir. Şüphesiz gidilecek bu yolda birliğin en güçsüz değil en güçlü ülkeleri belirleyici olacaktır” derken Almanya’nın yol haritasını da çizmiş oldu!
Almanya AB içinde uzun süredir belirleyici rol oynamakta. Özellikle bugün “PİİGS” ülkeleri (Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan ve İrlanda aşağılanarak ‘domuz’ ülkeleri olarak anılıyorlar) olarak tanımlanan ülkelerin bugün geldikleri durumun en önemli nedeni de bu. Almanya bugün krizle birlikte elde ettiği fırsatı değerlendirerek konumu sağlamlaştırma ve geliştirmeyi hedefliyor.
FATURA EMEKÇİ HALKLARA!
“İstikrarı sağlama”, “Avro Birliği’ni koruma” vb. adına atılan bütün adımların, alınan bütün önlemlerin faturası emekçi halklara çıkartılıyor. Başta Yunanistan olmak üzere Avro Birliği’ne bağlı Portekiz, İspanya, İtalya, ve İrlanda’da “tasarruf paketleri” hazırlandı ve yürürlüğe konulmaya çalışılıyor.
Ne var ki tasarruf paketleri bu ülkelerle sınırlı kalmayacak. AB’nin ekonomisi güçlü ülkeleri de tasarruf paketlerini gündemlerine aldılar. 21 Mayıs günü 750 milyar avroluk paketin Almanya’nın payına düşen 128 + 20 milyar avroluk bölümü Federal Parlamento ve Federal Konsey de karar altına alındı. Federal Parlamento da konuşan Merkel, “Sadece güney Avrupa ülkeleri değil biz de uzun bir süredir müsriflik ediyoruz ve borçlanıyoruz. Bu tutumuzu sürdüremeyiz. Biz de gereksiz harcamaları tespit edip bunlara son vermeliyiz” dedi.
1980’li yılların başından itibaren yaklaşık 30 kez emeklilik reformu, bir o kadar sağlık reformu yaparak işçi ve emekçilerin sosyal güvenlik sistemlerini talan eden hükümetler aynı dönemde sermayenin vergi yükünü sürekli aşağı çektiler ve içinde gizli sübvansiyonları barındıran çok sayıda yasa değişikliği yaptılar.
1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren “İş için Birlik” paktlarıyla sendikaları da kendi saflarına çeken hükümetler, uygulanan “ılımlı ücret politikaları” sayesinde Alman sermayesinin rekabet gücünü olağanüstü artmasını sağladılar. Almanya’nın bugün başta AB olmak üzere dünya çapında en ciddi ekonomik güçler arasında bulunması da, “PİİGS” ülkelerinin ekonomilerinin bu duruma gelmesi de bununla ilintilidir.
Almanya bu konumu sağlamlaştırmak ve geliştirmek için yeni tasarruf paketlerini ve ılımlı ücret politikalarını yeniden gündeme getiriyor!
DAR BİRLİK TARTIŞMALARI
Güney ve Doğu Avrupa’da ekonomisi zayıf ülkelere taviz verilmemesi, gerektiğinde Avusturya, Benelüx ülkeleri ve Kuzey AB ülkeleriyle birlikte dar bir “Avro Birliği” oluşturulabileceği yönünde tartışmalara ağırlık veren Alman sermayesi, “Alınan önlemlerin yeterli olup olmayacağından önce bunların uygulanabilirliliğine bakmamız gerekiyor. Yunanistan’da en önemli sorun yönetimlerine karşı çok ciddi şüpheler taşıyan Yunan işçileridir. Eğer Yunanistan bu kararları uygulayamazsa bunları hiçbir Avrupa ülkesi uygulayamaz.” (WİWO, 10.05.2010)
Bu sözlerden çıkarılması gereken sonuç önümüzdeki süreçte uygulanacak kriz politikalarının sınıf çelişkilerini artıracağı ve mücadelenin keskinleşeceğidir.
Her ne kadar bugün Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde protestolar çok sınırlı kalsa da bu, durgunluk döneminin ebedi olacağı anlamına gelmiyor. İşbirlikçi sendikal bürokrasinin bütün çabalarına karşın bu ülkelerde de işçi ve emekçilerin harekete geçmesi için bazen bir kıvılcım bile yetiyor.

Portekiz tasarruf paketi
uİlk olarak devam eden Portekiz-İspanya arası hızlı tren hattı ve Lizbon Havaalanı inşaatları durdurulacak. Bunun yanı sıra ülke genelinde sanayii güçlendirmek üzere kararlaştırılan ve başlanan projeler belirsiz bir tarihe ertelendi.
uUlusal hava yolu şirketi TAP, posta işletmesi, demiryolu hatları ve diğer bazı devlet işletmeleri kısmen özelleştirilecek. Hükümet bu yoldan 6 milyar Avro elde etmeyi hedefliyor.
uİşsizlik parası düşürülecek (resmi işsizlik oranı son 10 ay içinde yüzde 9,1’den 10,5’e çıktı!), kamu çalışanlarının ücretleri dondurulacak, kamuda yönetici pozisyonda olanların ücretleri düşürülecek ve kamu istihdamı gözden geçirilecek.
uAylık 475 Avro’dan fazla ücrete sahip herkesin ücret vergisi 2011 sonuna kadar yüzde 1 – 1,5 arası artacak.
uKDV yüzde 20’den 21’e çıkacak
uUlusal ekonomiye yönelik sübvansiyonlar ciddi ölçüde düşürülecek ve iki milyondan fazla kâr eden bütün işletmelerden yüzde 2,5 “kriz vergisi” kesilecek.
ÖNCEKİ HABER

Belediyenin elektrik borcu işçinin sırtına

SONRAKİ HABER

20 bine yakın belediye emekçisi greve başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa