31 Mayıs 2010 00:00

Bisküvi denince bizi hatırlayın

HER geçen gün kârına kâr katan ve artık bir dünya devi sayılan ETİ’de, üretimi yapan 3500 işçi için aynı olumlu gelişmelerden bahsetmek olası değil.

Paylaş

HER geçen gün kârına kâr katan ve artık bir dünya devi sayılan ETİ’de, üretimi yapan 3500 işçi için aynı olumlu gelişmelerden bahsetmek olası değil. Geçtiğimiz yaz yaşanan 9 günlük grev ve ardından 60’ı aşkın işçinin işten atılmasıyla gündem olan ETİ’de üç ayrı fabrikada çalışan işçilerin sıkıntıları azalmış değil. İşçiler uzun çalışma sürelerinden, iş kazalarından, düşük ücretlerden ve kademe sisteminden dertliler… ETİ’nin “Bisküvi denince akla hemen onun adı gelir” sloganına gönderme yapan işçiler, “Artık bizi, çektiklerimizi hatırlayın” diyorlar.
Uzun çalışma sürelerinden kaynaklı birçok iş kazasının yaşandığı bilgisini veren kek fabrikasında çalışan işçilerden biri şu ayrıntıları aktardı: “Fabrikaya genellikle 23-24 yaşında genç işçiler alınıyor. Bunlar deneyimsiz, fabrikada onlara herhangi bir eğitim de verilmiyor. Böyle olunca iş kazaları da kaçınılmaz oluyor. Eli kolu kopan arkadaşlar var. Bunlar tedavilerinin ardından geri hizmete verilip orada çalıştırılıyorlar. Fabrikamızda bir doktor var ama bunlara göz yumuluyor. Biz kekte çalışanlar tedavi için gittiğimizde ‘Siz nasıl rahatsızlanıyorsunuz? Kaldırdığınız ağırlık 60 gram’ deyip, bize bolca nasihat verip gönderiyor. Özellikle kışın uzun çalışma saatleri hepimizi adeta canından bezdiriyor. 16 saat çalıştığımız günler oluyor. Fabrikada herkes şikayetçi ama ne yapılacağı konusunda bir fikir üretemiyor. Biraz ses çıkartınca da hemen istenmeyen adam ilan ediliyoruz. Şimdi yaz geldiği için çalışma saatleri biraz düzeltildi. Bir de normalde bizim çalışma süremiz saatte 40 dakikadır. 40 dakika çalışır, 20 dakika çay molası veririz. Ama bu hakkımız da çoğu zaman istismar ediliyor. 1.5-2 saat çalıştırılıp öyle mola veriyoruz. Geçen sene 9 gün grev yapmamız bile bazı şeylerin düzelmesine yetti. Buradan ders çıkarıp birlikte hareket etmeliyiz.”
JAPON MODELİ
Kek fabrikasında çalışan bir başka işçi de, fabrikada uygulanan ve Japon modeli olan KAYZEN’in kendilerini çok büyük sıkıntıya soktuğunu vurgulayarak şu bilgileri paylaştı: “Bu sistemle makineler bizden soruluyor. Arıza meydana geldiğinde bizim düzeltmemiz ve bakımını yapmamız isteniyor. Bu modeli Japonya’dan öğrenip getirmişler. İlk bakımını biz yapıyoruz. Eğer düzeltemezsek bakım servisi geliyor. Bizim adeta makineyle tek parça olmamız ve ona sanki bizimmiş gibi bakmamız isteniyor. Geçen yaz greve çıktık, ama şimdi geriye dönüp baktığımızda pek de ileriye gidebildiğimiz söylenemez. Maaşlarımıza 60 TL kadar zam aldık. Onu da hissetmedik bile. Altmıştan fazla arkadaşımız hemen grevin ardından işten atıldı. Onlara gerektiği gibi sahip çıkmamız ve patrona tepki göstermemiz gerekirdi, ancak herkes işten atılma korkusuyla pek bir şey yapamadı.”
KADEME MÜCADELESİ
Bisküvi fabrikasında çalışan işçilerden biri fabrikada en göze çarpan uygulamalardan birisinin kademe sistemi olduğunu hatırlatıyor: “Fabrikada yedi farklı kademe sistemi vardı. İşçiler bu kademeye göre sıralanıyor ve maaşlarıyla, sosyal haklarını buna göre alıyorlardı. Bunun düzeltilmesi için greve gittik. Şimdi ilk dört kademe arasındaki fark kapatıldı ama diğer üç kademe olduğu gibi devam ediyor. Kademeler de çalışma yıllarına göre değil, patronun veya müdürlerin gözüne girmeyle belirleniyor. Hafta sonları zorla mesaiye çağrıldığımız oluyor. Biz de mecburen gidiyoruz. İşverende ve müdürlerde ‘eğer bir iş varsa ne pahasına olursa olsun yapılacaktır’ mantığı olduğu için bizi hiç düşünmüyorlar.”
PATRONU VERGİ REKORTMENİ YAPTIK
Bir başka kek işçisi patrona kazandırdıklarıyla kendilerinin kazandıklarını kıyaslıyor: “Daha deneyimli işçiler bisküvi ve çikolata fabrikasına alınırken, kek fabrikasına hep genç işçiler alınıyor. Oralarda çalışmak daha zor, emek istiyor. Ama bizim fabrika da bilgi ve deneyim gerektiriyor. Daha çok meslek lisesi veya iki yıllık üniversite mezunları var bizim fabrikamızda. Şu an ETİ’nin 3000’e yakın işçisi var. ama hepimizin ortak sorunları, sıkıntıları var. Patronumuz geçen yılın Eskişehir vergi rekortmeni oldu ve her yerde de bununla övünüyor ama iş bizim haklarımıza gelince ortada bir şey yok. Ücretimiz en son zamlardan sonra 650 lira civarı oldu. Bu bize nasıl yetsin ki? Tüm bunların ancak geçen sene grevde gösterdiğimiz gibi birlik olarak üstesinden gelebiliriz.”
Bir başka ise 26 Mayıs eylemine getiriyor sözü: “Ben haberlerden takip ettim katılımın ve çalışmanın kötü olmasının en büyük sebebi Türk-İş yönetiminin gereken özeni göstermemesi. Yukarda olumlu hava olmayınca aşağılar çok daha kötü oluyor. Bir çok arkadaşımız ‘Türk-İş sattı yine’ diyor. Sendikaya güven iyice bitiyor.” (Eskişehir/EVRENSEL)
Erdal Saran
ÖNCEKİ HABER

Tek Gıda-İş Türk-İş’e sert çıktı

SONRAKİ HABER

SEÇiMLER SONA ERDi MÜCADELE SÜRÜYOR

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...