Depremin kadınları
Kendi yaşadıkları acıları travmaları unutup daha düzenli bir çadır, daha iyi bir yaşam için paralanıyorlar. Yaşam alanlarını biraz daha iyi yapabilmek için çabalıyorlar. Kimisi akrabasını kaybetmiş, kimisi uzak bir tanıdığını, kimisinin de evi yerle bir olmuş. Yas tutmuşlar ama artık gözyaşlarını içlerine akıtıp güçlü durmanın zamanı gelmiş. Çünkü bunca zaman geçmiş, tutmamış devlet ellerinden. Artık iş başa düşmüş.
ÇAMAŞIRI AYRI BULAŞIĞI AYRI SORUN
Ev işi adını çadırlarda da değiştirmemiş. Kadınlar tüm gün ev işleri ile uğraşıyorlar. Bu işler depremden önce de vardı. Depremden sonra ise katlandı. Kadınlar “En azından her şey evimin içindeydi çamaşır makinem vardı evim sıcaktı. Şimdi ne su var, ne çamaşır makinesi” diyor.
Deprem bölgesinde yaşamak zor. Hele kadın olmak daha da zor. Çünkü bütün yük kadının üstünde. Erkekler çadır bulma, yardım arama, gece de güvenliği sağlama işlerinde sorumluluk almış. Evden çıkıyorlar akşama kadar Valilik, Kaymakamlık ve Kriz Masaları arasında dolaşıyorlar, akşama geri dönüyorlar. Kadınlar ise sabah kalkıyor sobayı yakıyor, kahvaltı hazırlıyor. Çocukların yüzünü yıkıyor bulabildiği su ile. Sonra bulaşık, çamaşır, bazen de çadır önünde komşularla sohbet.. Gün böyle geçip gidiyor.
MAHALLE ARASI ÇADIR KENT OLMUŞ
2 Nisan Caddesi’nin alt tarafında KESK çadırına giderken suyun başında bulaşık yıkayan kadınlara rastladık. Sonra sohbete koyulduk. Van’ın havası soğuk, su desen daha da soğuk. Biraz olsun su ısıtma şansları olursa bulaşığı yıkamak kolaymış, yoksa soğuk su ile yağ lekesini çıkarabilmek için uğraşıp duruyorlarmış. Yan tarafta büyük binalar var. Milli Eğitim Lojmanlarıymış. Binalar hasarlı büyük bir hortumla su taşımışlar kurdukları çadır kente. Çadır kent öyle Valilik tarafından yapılmış falan değil. Birkaç aile bir araya gelmiş, boş araziye çadırları kurmuşlar. Ortak bir de tuvalet yapılmış, olmuş sana çadır kent. Evlerden büyük hortumlarla çektikleri suyun başında kadınlar sıra oluşturmuş. Her biri farklı çadırlardan kadınlar girmiş sıraya, kahvaltı bulaşıklarını yıkıyorlar. Kiminin 5 çocuğu var, kiminin 7.
“Nasıl yapıyorsunuz her gün böyle zor olmuyor mu ?” sorusuna “Tabii zor ama mecburuz” yanıtını veriyorlar. Bu kadınlar da yardım almayanlardan. Kendilerine en çok prefabrik konut verilmesini istiyorlar. Sıcak bir yuvaya ihtiyaçları var. Çünkü çadır soğuk. “Çocuklar üşüyor hasta oluyor. Hastaneye götürmek bir sorun araç da bulamayız ilaç da alamayız” diyorlar. KESK çadırından bahsediyoruz. “Yardım edebilirler sağlık hizmeti de veriyorlar” diye “Bir bakalım” diyorlar.
TUVALET BAŞKA BİR DERT
Banyo ve tuvalet meselesi ayrı bir sorun. Çok da anlatmak istemiyorlar. Israr ettiğimde “Bu sorunu nasıl gideriyorsunuz” diye. Bir buçuk aydır banyo yapmadıklarını söylüyorlar utanarak. Çocuklardan biri annesine “Isıtıcıyla su ısıt da çadır içinde bir yıkanayım n’olur” demiş. Annesi iki gün daha sabretmesini istemiş. İki günde belki değişen bir şey olur umudunu anlatıyor bize.
DERSHANE ÖĞRENCİLİĞİNDEN EV İŞLERİNE
Adı Narin. 5 kardeşi var. Üniversiteye hazırlanıyor. Deprem olunca dershaneler kapanmış. Üniversite onun için bir yıl daha ertelenmiş artık. “Ne yapacaksın” diye soruyorum “Bekleyeceğiz” diyor. “Çadırda günler nasıl geçiyor” diye sorduğumda kardeşlerine baktığını, çamaşır bulaşıkla geçirdiğini anlatıyor. Bazen de arkadaşları ile bir araya geliyormuş. Tabii Van’ı terk etmeyen sadece birkaç arkadaşı kalmış.
TUVALET BİR YANDA ÇADIR BİR YANDA
Büyük bir üçgen düşünün. Bir ucunda çadırlar var, diğerinde çeşme bir diğerinde de tuvalet. Aralarındaki mesafe 10 ile 15 metre arasında değişiyor. Çocuklar tuvaletin sadece içini değil dışını da kullanıyor. Biraz ötesindeki muslukta çamaşır ve bulaşık yıkanıyor. Diğer taraftaki çadırda uyunuyor. Hijyenlerini kendileri sağlamaya çalışıyorlar ancak çok zor.
Havanın soğuk olması dezavantaj olduğu kadar avantaj da. Soğuk salgın hastalıkların yayılmasına bir nebze engel oluyor. “Sıcak olsa bir kişi kalmazdı” diyor kadınlar. Ama daha ne kadar böyle gider belli değil. Yaşları 2 ‘den 15 yaşına kadar bir sürü çocuk var çadır kentte. Kıyafetleri bile evlerinde kalmış. Aynı şeyleri giyip duruyorlar.
MEVLANA EVLERİNE ŞANS DENİLEBİLİR Mİ?
Mevlana evlerinde yaşam mahalle aralarındaki çadır kentlere göre bir nebze daha iyi. Şans denilebilir mi belli değil ama Kızılay pek çok ihtiyaçları için seferber olmuş Mevlana evlerinde. Ama orada da tüm işler kadının omzunda. Kaldıkları konteynerden tuvaletlerin olduğu bölmeye gidebilmek için 500 metre yürüyorlar. Buralarda banyo yapıyorlar. “Her şeyimiz meydanda utanıyoruz” diyorlar. Zaten burada da en büyük sorunları banyo ve tuvalet. “Çocukları yıkayıp konteynere getirene kadar soğuk alıyor çocuklar” diye yakınıyorlar.
Çamaşır konusunda biraz daha şanslılar çünkü çamaşırhane var. Ama sadece bir kere yıkamalarına izin veriliyor. Çünkü çok sıra var. Ara ara ya evlerine gidip yıkıyorlar. “Hasarlı evlere girmeye korkmuyor musunuz” diye sorduğumda yanıt aynı: “Mecbur”.
UNUTULMAK EN BÜYÜK KORKU
Kadınların acil talepleri barınabilecek sıcak bir konteyner, içinde banyosu tuvaleti olan... Zira tüm Van’da en büyük sorun bu. “Meğer ne kadar güzel bir şeymiş yıkanmak” diyorlar. Umutları terk edilmemek. “Valilik yardım etsin. Belediye yanımıza uğrasın” diyor kadınlar. Yeni bir deprem olması büyük korkuları ama en büyüğü unutulmak...
Erciş’te yol üzerine kurulmuş çadırlardan birine yaptığımız ziyarette bir aile ile tanışıyoruz. Yorulmaz Ailesi. Çadıra girip sohbet ediyoruz. Minderler var çadırda bir de katalitik soba. Yatakları yıkamışlar sabah, o nedenle boşmuş çadır. Evin genç kadını resmi nikahlı değil. Önce söylemek istemiyor, sonra anlatıyor. Kuma gelmiş eve, bir de kız çocuğu var ilk okula giden. Kocası depremde hayatını kaybetmiş. “Sahipsiz kaldık” diye üzülüyor. Yardım için başvuru bile yapamamışlar. Çünkü cenazeleri ile uğraşmışlar o vakte kadar. “Sizin eşinizin öldüğü kayıt altında. O nedenle yardım edilmesi gerekmiyor mu” diye sorduk. “Kimse gelmedi” yanıtını veriyor. Sonra bir çok yere ölen eşinin maaşını alabilmek için başvuru yapmış. Ancak hep olumsuz yanıt almış. Çünkü resmi nikahı yok. O da haberim yapılırsa belki yardım gelir diye anlatıyor derdini.
Evrensel'i Takip Et