11 Haziran 2010 00:00
BAŞYAZI
GÜNÜN YAZILARI
BM Güvenlik Konseyindeki oylamada, Türkiyenin Brezilya ile birlikte, İrana yaptırımlara hayır demesi, eksen kayması, Türkiye batıdan kopuyor mu? tartışmalarını yeniden gündemin ön sırasına çıkardı.
Sorunu böyle ortaya koyanlar, kuşkusuz ki ortada olup bitenin anlaşılmasından çok, AKP Hükümeti karşısında ABD ve AB yanlısı (Batıda bunlar oluyor) güç odaklarını, hatta AKPnin Türkiyeyi Batıdan kopararak İslamcı bir ülke olmaya zorladığını söyleyen Kemalist, Avrasyacı odakları birleştirmek istemektedirler. Bu, bugün Türkiyenin en baş sorununun AKPden kurtulmak olduğunu iddia edenler için çok akıllıca bir yaklaşımdır!
Elbette burada sermaye güçlerinin, Türkiyede Demokrat Parti ve Adalet Partisi gibi ABDnin dolaysız desteğiyle iktidara gelen partilerin ABD ile çatıştığı için iktidardan düşürüldüğüne dair, çok da haksız sayılmayacak bir kanıya sahip olmaları da onları böyle, tarihten ders aldıkları bir stratejiye yöneltmektedir.
Elbette bu, Türkiye Batıdan kopuyor propagandasını yapanlar, aynı zamanda AKPyi antiemperyalist, ABDnin Ortadoğudaki stratejisiyle çatışan, Türkiyeyi emperyalizmin Ortadoğudaki karakolu olmaktan kurtarmak isteyen ve mazlum halklara sahip çıkan bir parti (hiç de hak etmediği halde) olma mevzisine taşımış olmaktadırlar. Ama bir yandan ABD, AB; öte yandan TÜSİAD, TOBB, Genelkurmay, CHP ve MHP gibi odaklardan beslenen bu propagandanın bir bilinç çarpıtması yaratıyor olması, onların umurunda değildir. Onlar için varsa yoksa AKPyi Batı emperyalizmi ile tam bir uyum içinde tutmak için zorlamak, AKPyi her türlü sapmadan alıkoymak üzere terbiye etmek, o da olmuyorsa düşürmektir!
Olup bitenin daha açıkça anlaşılması ve bundan sonraki tartışmalara bir temel oluşturmak üzere şu soruya yanıt vermek gerekmektedir: Türkiye gerçekten Batıdan kopmakta mıdır?
Bu soruya evet diyen güçler, Türkiyenin İsraile karşı yürüttüğü pek alışılmamış polemiği ve İrana yönelik ABD merkezli ve öteki ülkeleri de yanına alan ambargoya karşı çıkmasını örnek göstermektedir. Suriye ve öteki komşularıyla ilişkilerini geliştirmesini de bu iki politikaya bağlayıp; iddialarını Türkiyenin bölgede ABD ile liderlik yarışına girdiğine kadar götürmektedirler. Bu tez, elbette Batı kaynaklıdır ve Batılı ülkelerdeki basın tarafından giderek daha çok ve daha yüksek perdeden dile getirilmektedir.
Ancak bu tez, bu kadar geniş bir destek bulmasına karşın son derece de çürüktür. Çünkü AKP Hükümeti, iktidara geldiği sekiz yıldan beri, Türkiyenin ekonomisini Batı emperyalizminin liderliğindeki sisteme bağlamak için en radikal kararları almış bir hükümettir. Dahası; AKP Hükümeti, Türkiyenin Kürt sorunu gibi temel bir sorununun çözümünde, ABDyi resmen direksiyonun başına oturtarak aynı zamanda bölgede ABD stratejisiyle tam uyum için girişimlerde bulunmakta, bunu da açıkça ilan etmektedir. Bugün de bundan geri adım attığını gösteren ciddi bir şey yoktur. İsrail ve İran konularında bile belki bazı tutumları ABDyi rahatsız etmektedir ama bunlar tolore edilemez sapmalar olmadığı gibi, son tahlilde ABD ve ABnin de işine gelecek girişimlerdir. Dahası; gerek İsrail konusunda, gerekse İran konusunda Türkiye, bu tutumuyla Batıdan kopuyorsa, en azından Doğudan (bir batı varsa ona karşı bir de doğu olmalı) yana da değildir. Çünkü İsrail sorununda, Türkiye Batı denilen birçok ülkeden destek aldığı gibi, bundan daha önemli bir sorun olan İran sorununda da Brezilya dışındaki tüm diğer ülkelere; Çin, Rusya, Hindistan gibi Doğu denilebilecek ülkelerle de karşı karşıya gelmiştir.
Bu durumda Türkiyenin Batıdan kopması için tek mantıklı gerekçe; Türkiyenin, Brezilyanın, İranı da yanlarına alarak bütün dünya kapitalist sitemine karşı yeni bir odak oluşturmaya yöneldiğini iddia etmektir.
Yok değilse; Türkiye Batıdan kopuyor yaygarası, tamamen iç politikaya ilişkin dış kaynaklı bir komplo teorisidir!
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et