12 Haziran 2010 00:00

Kader değil cinayet

Yaklaşık 15 gündür tüm ülke Zonguldak’tan gelen acı haberi ve maden kazasını konuşuyor.

Paylaş

Yaklaşık 15 gündür tüm ülke Zonguldak’tan gelen acı haberi ve maden kazasını konuşuyor. Toplumun her kesimi, özellikle ilk 3-4 gün sürekli Zonguldak odaklı haberlere duyarlı oldu. Tüm ülke hep birlikte ağladı emek şehitlerine.
Tüm ülke ağladı yitip giden hayatlara. Hepsinin ayrı bir hikayesi ve hepsinin hayatında bir dram gizli çünkü. Hepimiz ağladık madencilere, onların ülkem gibi makus kaderine. Ekmek parası için indiler toprağın altına, ancak cansız bedenleri çıktı ışığa. Üstelik birçoğunun tanınamayacak hale gelmiş bedenleri ve kimlikleri karıştı birbirine, kaderleri gibi.
Sonra Sayın Başbakan’ın o talihsiz basın açıklaması geldi maden ocağının önünden. Ne diyordu Sayın Başbakan; “Kaderidir madencinin ölüm. Zaten bu bölge de alışık bu yönlü kazalara, ölümlere ve trajedilere” diyordu.
Şimdi sormak lazım Sayın Başbakan’a; kaderi yeniden mi yazdı bizden habersiz? Yoksa bizi kaderi bilmez mi sanıyor? Onun tarifine göre ölüm eğer kaderse, o zaman öldürenin hiç suçu yok, çünkü bir başkasının kaderini yaşamasına vesile oluyor. O zaman birçok katil neden cezaevinde? Onların da bir kabahati olmamalı Başbakan’a göre.
Birilerinin Sayın Başbakan’a 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesini hatırlatması lazım. Hani 22.5.2003 tarihinde kabul olmuş İş Kanunu’nun 2. maddesini?.. Kanun açık bir şekilde asıl işin asla bölünerek bir başka işverene (taşerona) verilemeyeceğini, verilse bile bunun ancak kağıt üzerinde kalacağını ve bu iş ile işçilerden asıl işverenin sorumlu olacağını belirtmiştir.
Şimdi bu maden ocağında maden işinin bir parçası olan işi taşerona kimin hangi nedenle verdiğini, Başbakan’ın topluma açıklaması lazım. Neden madende sendikalı işçiler yerine daha az ücretli ve iş güvencesi olmayan işçiler çalıştırılıyor, açıklaması lazım. Çünkü işletme devlet işletmesi. Bütün sorumluluğu devlete ait olan bir işletme. Bir hata oluyor ve 30 can gidiyor, sorumlusu yok. Böyle kepazelik de ancak bizde olur zaten.
Medya ise olayı çoktan unuttu. Artık köşe yazarları ülkenin bulanık gündemine döndü ve orayla ilgileniyor. Kimse bu işin sorumlularının üzerine gidip bir daha böylesi acı bir kayıp ortaya çıkmasın diye bir hesap sormak derdinde değil. Başbakan kader dedi ya, herkes kafasında olayı kadere bağladı ve gündeminden düşürdü. Ancak bu kaza kader değil cinayettir.
Daha çok kâr ve daha az maliyet uğruna yapılmış büyük bir hatanın sonucudur. İş sağlığı ve tedbirine kulak asmayan, insanın canının bir değeri olmayan ülkemizde, herkesin gözü önünde işlenmiş bir cinayettir. Asıl işi yasak olmasına rağmen bir başkasına, yani taşerona veren ve bundan da sözüm ona kâr ettiğini düşünen küçük beyinlerin işlediği büyük bir cinayettir. İçeride gaz seviyesi yüksek olmasına rağmen, üretim raporlarını fazla imalatla göstermek için insanların hayatını hiçe sayan zihniyetin işlediği bir cinayettir. Yıl sonu üretim ve maliyet değerlerini övünerek anlatan şirketi düşük ücretle ton başına maliyeti düşürdüğünü kıvanç konusu yapan müdürlerin ve genel müdürlerin işlediği bir cinayettir. Madendeki taşeron meselesini çözmek için bir gün bile eylem yapmayan, buna karşı durmayan, gerekirse iş durdurmayıp ve üretimden gelen gücünü kullanmayan sendikanın işlemiş olduğu bir cinayettir.
Tüm ülke ağladı dedim ya, ben biliyorum ki birileri ömrünün sonuna kadar vicdan azabından daha çok ağlayacak. Her ne kadar basına kabahati kadere yükleyen, bir başkasına yükleyen açıklamalar yapsalar da, vicdanları (eğer varsa) hep ağlayacak. Çünkü asıl gerçek olan nedeni onlar da biliyor biz de. Sayın Başbakan bilmelidir ki, kendi siyasi kaderi de işçilerin elindedir.
Bu iş cinayetini örtmeye ne Sayın Başbakan’ın kaderi yeter, ne de tedbir almayan maden işletmesinin genel müdürünün kaderi!..
TELAT ÇELİK Birleşik Metal-İş Kocaeli Şube Sekreteri
ÖNCEKİ HABER

Geç olmadan sen de katıl!

SONRAKİ HABER

ÜRETİCİYDİK DİLENCİ OLDUK

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...