Farklı yerlerden gelen ölüm haberlerinde yeniden bir tırmanma görülüyor. Ortaya çıkan belirtiler, bu tırmanmanın önümüzdeki günlerde de devam edeceğini gösteriyor. Kürt ve Türk anaları ağlıyor, gencecik insanlar ölüyor. Bütün bunların nedeni ise belli; ülkede bir Kürt Sorununun bulunması ve ülkeyi yönetenlerin bu sorunun demokratik bir biçimde çözülmesine engel olmaları. Demokratik bir çözüme katkıda bulunmak üzere ülkeye dönüş yapanlar dün Diyarbakırda yargılanmaya başladılar, Kürt çocukları ağır cezalara çarptırılıyorlar, yaşamları karartılıyor. Kürt politikacıları, belediye başkanları için açılacak yeni davalar sırada bekliyor.
Bütün bunlar açılım politikası ile Kürt Sorununu çözme iddiasını ortaya atmış olan AKP Hükümeti döneminde gerçekleşiyor. Devletin geleneksel politikalarını temsil eden kesimleri ise olup bitenden memnun, karanlık köşelerinde ellerini ovuşturuyorlar, uğursuz rollerini oynamaya devam ediyorlar. CHP ve MHP gibi muhalefet partileri de Kürtlerin hiç bir temel talebini karşılamayan açılım politikalarını lanetlemekle meşguller. Bu tablo egemen sınıf temsilcilerinden, partilerinden, bugünkü devlet ve hükümet anlayışından sorunun çözümü için demokratik adımlar atılamayacağını açıkça gösteriyor.
Ve yine açıkça görülüyor ki, Kürt Sorununun eşitlik, barış ve demokrasi içerisinde çözümü, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sadece emek, barış ve demokrasi güçlerinin ortaya koyacağı çabaya bağlı olacaktır. Zaten bugüne kadar egemen sınıf kesimlerini ve partilerini bir biçimde harekete geçmeye zorlayan, onlardan bazı küçük hakları söküp alanda bu kesimlerin mücadelesi olmuştur. Olayların gelişmesi şimdi bu güçlerin daha güçlü bir mücadele hattı kurmalarının zorunlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
AKP Hükümetinin Kürt Sorunu konusundaki tutumu sadece iki yüzlü ve samimiyetsiz değil, aynı zamanda trajikomiktir. Hükümet komşularıyla sıfır sorun politikası izlediğini, bölgede ve dünyada barış için mücadele ettiğini iddia etmektedir. Hükümet sıfır sorun ve sorunların barış içinde çözümü için, diplomasiye ve görüşmelere öncelik verilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Ama aynı hükümet kendi ülkesinde bırakalım PKK temsilcilerini bir yana, ne parlamentodaki Kürt milletvekilleri ile, ne Kürt illerindeki belediye başkanları ile, ne de Kürtlerin başka temsilcileriyle oturup konuşmamakta, onların taleplerini ve sorunları dinlememektedir.
AKP Hükümeti Kürt Sorununu Kürtsüz, tarım sorunlarını köylüler olmadan, emek dünyasının sorunlarını işçiler olmadan, genel olarak ülkenin demokrasi sorunlarını ise İçişleri Bakanlığına, güvenlik müsteşarlığına, polise, jandarmaya ve orduya havale ederek çözmenin sihirli bir formülünü bulmuş gibidir! Hakkını arayan Kürt İsrail ağzıyla konuşmakla suçlanmakta, köylü baştan defedilmekte, işçiler ise zaten yattıkları yerden para kazanmaktadırlar!
Hükümet aslında demek istemektedir ki, Ey vatandaşlar benim ayaklarım epeyce bir süredir yerden kesilmiş durumdadır, bu ülkenin insanları için yapabileceğim hiç bir şey kalmamıştır, kendiniz için bir şeyler yapmak istiyorsanız, yine kendiniz yapacaksınız, ama ne yaparsanız yapın ben hep karşınızdayım. Kuşkusuz bu ülkenin vatandaşları bu durumun ve gidişatın farkına her geçen gün daha fazla varmaktadırlar. Bu nedenle yalanla, demagoji ile, hamasetle onları kandırmanın, onlarda boş umutlar yaratabilmenin sonuna gelinmiştir.
Bu nedenle bugün Kürt sorunu, üzeri hangi yalan ve demagoji ile örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, çözümsüzlük için hangi yol tutulursa tutulsun, ülkenin bütün sorunlarının içerisine girmiş, oralara sirayet etmiş durumdadır. Öyle olduğu içindir ki Başbakan kendi ülkesinin sorununu dış sorunlar ile bağlantılandırmakta, kendi vatandaşına Netanyahunun Filistinlilere davrandığı gibi davranmakta, Heronları uçurup Neronlaşmanın düşlerini görmektedir.
Ama bütün bunlar boşuna çabalardır. Gerçekler ortadadır, önce Kürt yok diyordunuz, sonra Kürt realitesini kabul ettiniz. Dün Kürtçe diye bir dil yoktur diyordunuz, şimdi o dilde yayın yapmak zorunda kalıyorsunuz. Dün terör örgütü ile asla oturup konuşmayız diyordunuz, şimdi gizli görüşmeleriniz kendi belgelerinize yansıdı. Kuşkusuz bu ülkenin Kürtleri ve Türkleri size demokrasi, eşitlik ve kardeşlik içerisinde bir çözümü de bir gün kabul ettirecektir. Ama o gün belki siz orada olmayacaksınız, belki de içiniz kan ağlayarak boyun eğeceksiniz!
Ahmet Yaşaroğlu
Evrensel'i Takip Et