18 Haziran 2010 00:00

Karne alamayan çocuklar...

Bu gün karne günü… Milyonlarca çocuk heyecanla uyandı… Yorucu, bunaltıcı, yarıştıran bir eğitim-öğretim yılının son günü.

Paylaş

Bu gün karne günü… Milyonlarca çocuk heyecanla uyandı… Yorucu, bunaltıcı, yarıştıran bir eğitim-öğretim yılının son günü. Karnedeki notlar nasıl olursa olsun üç aylık bir yaz tatili onları bekliyor. Çocuk işte, kırık notları ebeveynlerine götürme kaygısı yaşasalar da, kimilerinin bir parça canı sıkılsa da heyecanlılar… Ya diğer çocuklar… Bu gün karne alamayan (almaları engellenen) taş attığı için onlarca yıl hapisle yargılanan binlerce TMK mağduru çocuklarımız. İnsanlık dışı koşullar altında, cezaevlerinde ki öteki çocuklarımız… Karne almak için okula gelmesi gerekirken demir parmaklar arkasındaki çocuklar bu gün acaba nasıl uyandılar? Neler hissettiler?
TBMM tarafından 15 yıl önce onaylanan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30. Maddesi “Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların var olduğu devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz” der. Bu maddeyi ihlal eden, çocuğa kendi ana dilini yasaklayan zihniyet, onu bu tepkisi karşısında suçlu ilan edebiliyor. Yine aynı sözleşmenin 28. Maddesi “Taraf Devletler, çocuğun eğitim hakkını ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen gerçekleştirilmesini kabul eder…” Peki şimdi suçlu kim? Çocuklarına kendilerini ifade edecek bir koşullar yaratmak yerine, onların uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış haklarını yok sayan devlet mi? Siyasal ve sosyal koşullardan dolayı erken olgunlaşan taş atan çocuklar mı?
Hepimiz çocuk olduk. Çocukların dünyasını biliyoruz. Fakat toplum olarak üç maymunu oynamaya da devam ediyoruz. Binlerce çocuk sokakta oynaması gerekirken, okulda karne alması gerekirken, hayal kurması gerekirken cezaevlerindeler. Bu çocuklar olması gereken yerlerde değil de orada olmayı hak edecek ne yaptılar? Biz büyükler her acizliğimizde sorumlu bulmayı iyi biliriz. Derslerde çocukların öğrenemediğini hissettiğimizde onlarda zeka sorunu ararız. Oysa öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır gerçekliğinden hareket ederek sorunu kendimizde aramamız gerekir. Aslında topluma suçlu diye yansıtılan çocuklar için de geçerli bu, suç işleyen çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır. Taş atan çocuklar (özellikle bölgede yaşayanlar), savaş ortamında büyüyor, sokakta mermilerle oynuyorlar. Evleri basılıyor, mahalleleri taranıyor, sevdikleri gözlerinin önünde sürükleniyor. Sorun burada çocuğu tepkili olmaya iten nedenlerdedir. Süreçler yerine sonuçlar sorgulandığında çocuklar iki kez cezalandırılmaktadır. Kendisi dışında yaratılan koşulların kurbanı olduğu için zaten yaşıtlarından farklı bir çocukluk yaşamak zorunda kalarak cezalandırılıyor, ayrıca suçlu damgası vurularak, cezaevine koyularak ikinci kez cezalandırılıyor. Bu çocuklar değil, onlara bu ortamı yaratanlar, buna sesiz kalanlar, onları yok sayanlar suçludur. Yapılması gerekenleri yeterince yerine getiremediğimiz için toplum olarak da hepimiz sorumluyuz. Taş atan çocuklar; yaşıtlarının, arkadaşlarının karne aldığı, tatil coşkusunu yaşadığı bu sabah nasıl uyandılar? Erken toplumsal sorumluluk üslenen bu çocukların küçücük yüreklerinde ne isyanlar, ne fırtınalar koptu acaba!
Demir parmaklar arkasındaki toplumsal sorunlarla çöken omuzlar, çocuk gözler karne günü neler hissetiler? Onları yanaklarından öpemeyen, karnelerin kendilerine veremeyen taş atan çocukların öğretmenleri içlerindeki ezikliği, çaresizliği, isyanı; gözlerindeki yaşları sınıftan saklayabildiler mi acaba? Öğretmenler, çocuklar cezaevindeyken, yeni çocuk cezaevleri inşa edilirken sınıfta çocuk haklarını anlatabilirler mi?
Ekonomik zorluklar ve yoksulluk nedeniyle okula devam edemeyen, karne alamayan Ayakkabı Boyacısı Hasan, Tamirci Çırağı Mehmet ve Mendil Satan Gülizar yıllardır yüreğimizi burkarken şimdi bunlara Taş Atan Baran ve Abdullahlar eklendi.
Bu gün karne günü. Karne alanlar kadar karne alamayan çocukları da düşünmeden ve onlara karşı olan sorumluluklarımızı yerine getiremeden mutlu olabilir miyiz?
Toplumun kanayan yarası, yaşlarının üzerinde ceza istenen taş atan çocuklar demir parmaklıklar arkasında kaldıkça yediden yetmişe bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar özgür olabilir mi?
Herkese iyi tatiller!
NEBAT BUKREK Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı
ÖNCEKİ HABER

Yenilenme

SONRAKİ HABER

Temiz Enerji Platformu’ndan EMEP’e ziyaret

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...