21 Haziran 2010 00:00
BAŞYAZI
Dün gazeteler; bölgede çatışmalar yoğunlaşıp hayatını kaybeden asker sayısı arttığında, her zaman; üç ay, beş ay, bir yıl, beş yıl, 15 yıl önce yaptıkları gibi çıktı: Bölücülü, hainli, alçaklıklı, taşeronlu manşetler ve yaşamını yitiren askerlerin dramatik yaşam öyküleri ve ailelerin acılı Vatan sağ olsun, Bizimki gitti başka çocuklar gitmesin isteklerinin birbirine karıştığı açıklamalarıyla doldurulmuş sayfalarla çıktı!
TV kanalları da geleneklerini bozmadı: Gazetelerdeki, kendi dışlarındaki herkesi suçlayan siyasetçilerin açıklamalarıyla desteklenmiş üslubu yineleyerek, TVnin tanıdığı dramatize etme gücünü öne çıkararak, pazar gününü şehit cenazeleri günü ilan ederek geçirdiler.
Siyaset erbabı açısından da benzer bir yineleme vardı.
Başbakan Erdoğandan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğluna, sade vekil Deniz Baykaldan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçeke başlıca siyasetçiler, böyle durumlarda yaptıkları açıklamaları, küflenecek kadar kalmadıkları yerden çıkarıp vurguları sertleştirerek yinelediler. Buna Başbakan, komutanlar, bazı bakanların cenaze töreni için topluca Vana oradan da savaş alanına gitmesi de eklenmiştir.
Bu rutini bozan iki kişi vardı. Bunlardan birincisi Meclis Başkanı M. Ali Şahindi, ikincisi ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli!
M. Ali Şahin şöyle dedi: Milletin başı sağ olsun demek adet haline geldi. Bu değerlendirmeler artık vatandaşımızı tatmin etmiyor. Genelkurmaydan tatmin edici açıklama bekliyorum!
Eğer bu açıklamadaki son cümle olmasa, Nihayet iktidar partisinden de gerçekleri fark eden bir önemli kişi çıktı diyebilecektik. Ama sayın Meclis başkanı, açıklamayı hükümetten değil de Genelkurmaydan beklediğini söyleyerek, sıradan bir Taraf gazetesi okuru çizgisini aşamadı. Oysa biz sanıyorduk ki; bu ülkede savaşa da, barışa da karar veren hükümettir! Açılımı da hükümet yapmaktadır, kiminle görüşüp görüşmemeye de hükümet karar veriyor. Öyle ya; tüm Ortadoğunun, İslam dünyasının muktedir liderliğine soyunmuş bir başbakanın yönettiği bir ülkede, çatışmaların bir savaş halini almasında Genelkurmayın ne sorumluluğu olabilirdi ki?
Yoksa Sayın Şahin, Kürt sorununun çözümünü askere havale ettiklerini mi söylemektedir? Eğer öyleyse, açılım üstünde yapılan propaganda nedir; Meclis iradesi, millet iradesi üstüne yanık türküler boş bir propaganda mıdır?
Diğer bir farklı açıklama da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeliden geldi.
Bahçeliye göre;
- MGK acilen toplanarak, açılıma son verildiğini açıklamalı,
- Bölgede Anayasanın 120. maddesine dayanılarak, OHAL ilan edilmeli,
- Kuzey Iraka karşı siyasi, ekonomik, askeri önlemler alınmalı,
- İranla birlikte, askeri bir harekatla Kandil boşaltılmalı,
- Öcalanın avukatları, ailesi ve dış dünya ile tüm ilişkisinin kesilmesi için gerekli önlemler alınmalı,
- Gazeteler ve TV kanalları, devletin resmi politikasına aykırı açıklamalar yapan, konuşan, askeri operasyonlara karşı çıkan vb. kişilerin açıklamalarına gazetelerde, TVlerde yer verilmeli,
- Meclis acilen erken seçim kararı almalıdır!
Bahçelinin, asker cenazelerinin gelmemesi ve Türkiyenin barış ve huzura kavuşması! için önerileri bunlar.
Burada öncelikle hatırlatalım ki; Bahçelinin, erken seçim dışındaki bütün istemleri 1990lı yıllar boyunca uygulandı. Ama daha çok gözyaşı, daha çok kan, daha çok ananın ağlaması ve sorunun çözümünün daha da zorlaşması dışında bir işe yaramadı.
Acil erken seçime gelince, Bahçelinin son erken seçim istediğinden akılda kalan şey ise yapılan erken seçimde partisinin barajın altında kaldığıdır!
Bunu da hatırlatalım buradan.
Ama burada asıl önemli ve tehlikeli olan ise MHP Genel Başkanı Bahçelinin, bu önlemlerin alınması için harekete geçmeye cesaret etmesidir. Çünkü Bahçeli ve partisi, eskiden beri bu önlemleri isterdi; ama buna şimdi cesaret ediyor olmasının nedeni, AKP Hükümetinin Demokratik Açılım iddiasıyla izlediği şiddet politikasının ve Kürt sorununu şiddetle çözmeye yönelmesinde, artık MHPnin çizgisiyle iyice yakınlaşmasıdır! Ve öyle anlaşılmaktadır ki; hükümet, adını söylemeden bir OHALi uygulamaya sokarak, açılıma son verme ve öteki MHP isteklerini yerine getirerek ilerleyecektir. Çünkü MHP ve öteki askeri çözüm yandaşlarıyla hükümetin izlediği politika arasında ciddi bir fark kalmamıştır!
Oysa şimdi daha çok barışa, halkların kardeşliğine, sorunun barışçıl yollarla çözümü için aklın, bilimin, siyasetin gerektirdiği önlemlerin alınmasına ihtiyaç vardır.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et