28 Haziran 2010 00:00

İstihdam değil, güvencesizlik
arttı

DİSK Araştırma Enstitüsü, hükümetin ‘İşsizlik azalıyor’ söylemi ve umut aşıladığı Ulusal İstihdam Stratejisi taslağına karşı rapor yayınladı. Raporda şu tespitler yer aldı

Paylaş

DİSK Araştırma Enstitüsü, hükümetin ‘İşsizlik azalıyor’ söylemi ve umut aşıladığı Ulusal İstihdam Stratejisi taslağına karşı rapor yayınladı. Raporda şu tespitler yer aldı: Resmi işsizlik oranları yıllarca yüzde 10’lar seviyesinde yapısal bir özellik kazanmışken, krizin etkisiyle birlikte yüzde 14-15 düzeylerine çıkmış durumda. Kriz teğet geçti söyleminin arkasında, artık milyonlarla ifade edilecek kadar çok kişi işini kaybetti; güvencesiz çalışmanın, eksik istihdam biçimlerinin, işsizliğin girdabına sürüklendi.
8 Haziran 2010 tarihinde gerekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında (EKK), “Ulusal İstihdam Stratejisi” taslağında işsizliğin yüzde 10’luk kısmının yapısal bir olgu olduğu kabul edilmektedir. Kısa vadeli amaç konjonktürel etkinin giderilmesi olarak -ki bu oran yüzde 4’tür- belirlenmiştir.
Bu durum, hükümetin başarısızlığının itirafı olduğu kadar krizin teğet geçtiği söyleminin de gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun bir göstergesidir. Hükümet 2 milyon 200 bin işsizi yapısal işsiz olarak görmekte, bu durumu adeta kanıksatmaya çalışmakta, krizin yarattığı bir olgu olarak açığa çıkan 1 milyon 264 bin işsizi ise dönemsel bir olgu olarak görmektedir. 1 kişinin bile işsiz kalmaya devam etmesi, yapısaldır bahanesiyle kabullenilemez. Dolayısıyla herkese insan onuruna yaraşır iş sağlamak, hükümetler için temel bir sorumluluk olmak durumundadır.
Türkiye’de işsizlik oranı, iflasın eşiğinde olduğu ilan edilen, Türkiye’nin yardım eli uzatmayı teklif ettiği komşumuz Yunanistan’ın işsizlik oranının bile çok üzerindedir. Yunanistan İstatistik Kurumu verilerine göre Yunanistan’da işsizlik oranı yüzde 11.7 düzeyindedir. Oysa bizde bu oran yüzde 13.7 düzeyine ulaşmaktadır.
İŞSİZ SAYISINDA ARTIŞ YÜZDE 35
Şubat, Mart, Nisan 2010 dönemini (Mart dönemi) kapsayan Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA) sonuçlarına göre işsizlik oranı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 2.1 puanlık düşüşle yüzde 13.7 olmuştur. İşsiz sayısı ise 337 bin kişi azalmıştır. Sermaye çevrelerinin ve hükümet yetkililerinin sevinç çığlıkları atmasına neden olan istatistikler bunlardır. Halbuki şirketlerin kârlarının ve milyonerlerin sayısının katlandığı 2009 yılında, işten atılmalar, ücretsiz izinler, emekliliğe zorlamalar ile çalışma yaşamı işçiler açısından bir cehenneme çevrilmiş; işsizlik oranları patlamıştır. Ve bu durum etkilerini en yakıcı bir biçimde sürdürmektedir.
2008 yılında ilgili dönemde yaklaşık 2.5 milyon olan işsiz sayısı, yine son açıklanan resmi verilere göre yaklaşık 3.5 milyondur. İşsiz sayımız 2 yılda yüzde 35 artış göstermiştir.
GÜVENCESİZ ÇALIŞMA YAYGINLAŞIYOR
“İşçinin iş ilişkisine süreklilik sağlanarak geleceğine güven duyması; işini kaybetme, dolayısıyla kendisinin ve ailesinin geçim kaynağını oluşturan gelirinden yoksun kalma endişesinin dışında tutulması temel bir haktır.” Bu çerçevede geçici iş ilişkisi, işçinin geleceği olan inancını zedeleyen, yeni bir iş bulamama korkusunu tetikleyen, işçinin temel haklarından birinin ihlali anlamını taşımaktadır. Taşeronlaşma olgusu yine geçici iş ilişkisinin bir biçimi olarak yürümektedir. İşsizlik rakamlarındaki düşüşe güvencesiz çalışanların ve eksik istihdam edilenlerin sayısındaki artış eşlik etmektedir. Yani istihdamdaki artış, işin nitelik ve süre açısından yetersizliğine işaret etmektedir.
Herkese insan onuruna yaraşır bir iş talebi dikkate alındığında, krizden güvencesiz ve geçici işlerle çıkmanın çözüm olmadığı görülecektir.
Geçici bir işte çalışanların sayısı aynı dönem için 2009 yılında 1 milyon 35 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 255 bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış ise 220 bindir.
GEÇİCİ İŞÇİLİK MAĞDURLARI
Resmi rakamlara göre işsiz kalanların, işsiz kalma nedenlerine göre en ön sırasında yine güvencesiz çalışan, geçici işçiler yer almaktadır.
Geçici bir işte çalışan her bir işçiye karşın, geçici bir işte çalıştığı ve iş sona erdiği için işsiz kalan bir işçinin olması, güvencesizliğin işsizliğe nasıl bir boyut kattığının somut bir ifadesidir.
Türkiye’de her 10 kişiden sadece 1’i geçici bir işte çalıştığı halde, işsizlerin yüzde 31’ini, geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu halde olanların sayısı 1 milyon 83 bindir. İşten çıkartıldığı için işsiz kalanların toplam içindeki payı azalmakla birlikte, hâlâ 653 bin kişi işten atılmış ve iş bulamamıştır. Yine bu dönemde işten ayrılanların oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 346 binden 360 bine yükselmiştir.
ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖRÜNENLER
TÜİK HİA mart dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir.
Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdamda sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bakanların yani gizli işsizlerin de sayısında 154 bin kişilik artış gerçekleşmiştir. Dolayısıyla istihdamdaki artış nitelikli ve insan onuruna yaraşır bir çalışma yaşamına işaret etmemektedir.
ÇARESİZLİKTEN KÖYE DÖNÜŞ BAŞLADI
İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana işgücündeki kaymadır. Mart 2010 dönemi için kırdaki istihdam, geçen yılın aynı dönemine göre 610 bin kişi artış göstererek 7 milyon 375 bine ulaşmıştır. Kırsal kesimde gelir kaybı yaşadığı için kentlere yönelen yüz binlerce emekçi, işsizlik girdabından kaçarak, yine çaresizliklerine; yani tarım alanına, kırsal kesime dönüş yapmıştır. İşin ilginç olanı, kırsal alanda işgücünde yaşanan artışın nasıl istihdama birebir yansıdığıdır. TÜİK bu konu hakkında açıklama yapmalıdır. (İstanbul/EVRENSEL)

3 İŞSİZDEN 1’İ 1 YILDAN FAZLADIR İŞSİZ

İşsizlerin arasında 1 yıldan fazladır işsiz olanların sayısında da artış yaşandı.
İş bulamamanın kronik bir hale gelmesinin yaratacağı etkiler düşünüldüğünde, bu durum aileler açısından büyük bir kabusa dönüşüyor. Geçtiğimiz yıl 820 bin olan kronik işsizlere bu yıl, kriz döneminde işsiz kalmış 124 bin kişi daha katıldı. Kronik işsizlerin sayısı 820 binden 944 bine ulaştı. Toplam işsizler arasında kronik işsizlerin oranı yüzde 21’den yüzde 28’e ulaştı.

GERÇEK İŞSİZLİK

Türkiye açısından işsizlik verileriyle ilgili olarak giderek önemini artıran kesim, işe başlamaya hazır olup, iş bulmaktan umudunu kestiği için iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlarla diğer nedenlerle işe başlamaya hazır olup, iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlardır. Bu durumda olan kişi sayısı 10 yıl önce son derece azken, bugün neredeyse toplam işsiz sayısına yakın bir düzeye ulaştı. 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır, başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının mart dönemi için 2 milyon 225 bin düzeyindedir.
Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 2 milyon 225 bin işsizi dahil ettiğimizde, daha gerçekçi bir rakama işaret eden geniş tanımlı (GT) işsizlik oranlarına ulaşıyoruz. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 3 milyon 438 binden 5 milyon 663 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 13.7’den yüzde 20.66’ya çıkmaktadır.
GT işsizlik verilerine, çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin toplam istihdama oranı yüzde 25.51’i bulmaktadır.


ÇALIŞMA SAATLERİ KISALTILMALI

Hükümetin başarısızlığını başarı olarak gösterme çabası, bu verilerle kendini bir kez daha ele vermektedir. Hükümet, el ele verdiği işveren örgütleriyle işsizlikle mücadeleyi, işçilerle, emekçilerle mücadeleye dönüştürme gayretindedir.
İşsizliğe çözüm olarak kıdem tazminatlarının kaldırılmasını, işçi açısından daha fazla çalışmak ve daha fazla sömürü anlamına gelen esnekliği, kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılmasını, geçici çalışmanın yaygınlaşmasını, kiralık işçi uygulamalarını sunmaktadır. DİSK, işsizlikle mücadelede tek ve somut bir öneriyi kamuoyunun tartışmasına açmak istemektedir.
O da çalışma sürelerinin aşağı çekilmesidir. Avrupa Birliği ülkelerinde haftalık 35-40 saat arası olan çalışma süreleri, ülkemizde resmi olarak 45 saat, fiili uygulamada 50 saatin üzerine çıkmaktadır. Çalışma süreleri düşürülürse, bunun istihdama nasıl olumlu yansıyacağını göreceğiz. Ayrıca hükümet, kayıt dışıyla mücadeleyi bu sistemden nemalanan işverenlerle çözmeye kalkarsa sonuç alamaz. Bu anlamda kayıt dışıyla mücadelede sendikalara yetki verilmelidir. Bunun dışında işsizliğe karşı çözüm için;
* Herkese iş güvencesinin ayrımsız bir şekilde uygulanması,
* Sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması,
* Kamu girişimciliğinin ve hizmetlerinin istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınması,
* Çalışma saatlerinin aşağıya çekilmesi gerekir.
* Bu, Türkiye’nin atıl işgücü kapasitesinin üretici bir faaliyet içerisinde harekete geçirilmesiyle mümkündür.

ÖNCEKİ HABER

Bireysel emeklilik fon tutarı 10.3 milyar

SONRAKİ HABER

Kadirli’de çevre mücadelesi devam ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...