29 Haziran 2010 00:00

Kandan kına yakılır mı?

Aylardır süren tek taraflı ateşkese, Türk ve Kürt barış yanlılarının sürdürdükleri barış ve kardeşlik çabalarına rağmen, çok ölümlü çatışmalar yeniden yaşanmaya ve anaların gözyaşları yeniden akıtılmaya başlandı.

Paylaş

Aylardır süren tek taraflı ateşkese, Türk ve Kürt barış yanlılarının sürdürdükleri barış ve kardeşlik çabalarına rağmen, çok ölümlü çatışmalar yeniden yaşanmaya ve anaların gözyaşları yeniden akıtılmaya başlandı. Az değil, 8 yıldır iktidarda olan AKP Hükümeti’nin, büyük umutlara yol açan “açılım” politikaları, yerini tam bir karamsarlığa terk ederek, yeni bir operasyon ve çatışmalar sürecine bıraktı. Yeniden kan, toplu ölümler ve yeniden anaların gözyaşları süreci…
Bu sürecin yaşanacağı en az bir yıl öncesinden belliydi. Yerel yönetim seçimlerinin hemen arkasından başlatılan bir cadı avıyla, DTP yöneticilerinin, yeni veya yeniden seçilen belediye başkanlarının ve bazı KESK yönetici ve üyelerinin gözaltına alınıp, tutuklanmaları, bugünlerin kara habercileri gibiydi. DTP’nin kapatılması da ayrı bir işaretti aslında. Ama asıl önemlisi, daha bir yıl kadar önce davul-zurnayla ülkeye gelen (davet edilen) barış gönüllülerinin, o gün takipsizlik kararı veren mahkemelerce bugün tutuklanıyor olmalarıydı. Sonuç olarak, gelinen nokta; yeniden ve yeniden ölümlü-öldürmeli bir operasyonlar ve çatışmalar ortamı olacaktı elbette. Şimdi, bazıları için, tam da “kına yakma” zamanıydı…
Oysa böylesi durumları ilk defa yaşamıyorduk. Otuz yıla yakın bir zamandır devam eden, yetkililerin deyişiyle “düşük yoğunluklu” bu savaş, kırk bini aşkın insanımızın ölümüne, binlerce gencimizin sakat kalmasına, yakılan köy ve mezralara, göçlere, milyarlarca dolar maddi kayba neden olmuştu. Asker kökenli kayıplarımız şehit, öteki taraftakiler “Ölü ele geçirilen” sayılsalar da; gençlerin aileleri arasında, “ Vatan sağ olsun!” diyenlere de, “Yeter artık, benim oğlum son olsun!” diyenlere de sıkça rastladık. Ama hiçbir siyasi iktidardan ve düzen partilerinin hiç birisinden, gerçek bir barış ve kardeşlik yaklaşımı göremedik, ne yazık ki! Hepsinin ortak söylemi, “Son PKK’lı yok edilinceye veya teslim alınıncaya kadar…” biçiminde oldu, hep.
İktidarı boyunca Kürt sorununu bazen sahiplenen, genellikle yok sayan, ama sıkışınca da “Açılım” üzerine açılımlar üreten AKP iktidarı da, diyebiliriz ki, öncellerinden farklı bir yol izlemiyor, bu konuda. Ama açıkça söyleyebiliriz ki, hepsinden daha çıkarcı ve iki yüzlü davranabiliyor. Bir yıl kadar önce Cumhurbaşkanı’nın “iyi şeyler olacak” sözünün arkasından barış beklentilerine kapılan toplum, yine inkar ve şiddet uygulamalarıyla yüz yüze getirildi. AKP hükümeti, ülkenin işsizlik, yoksulluk, açlık vb. iç sorunları; komşularla “sıfır sorun”, AB üyeliği, İsrail ve ABD ile ilişkiler gibi dış politika konularında başı sıkışınca ve sorunların üstesinden gelemeyince, savaş tamtamlarının gölgesine sığınma kolaylığına yöneldi.
Şimdi kına yakma zamanıdır, onlar için. Barıştan ve kardeşlikten yana tüm güçleri, dolaylı veya dolaysız yoldan “Teröre destek vermek”le suçlayan bir Başbakan’ın; OHAL isteyen muhalefet liderlerinin, gömülen her asker cenazesinden siyasi rant bekleyen kan emicilerin, sevinçten, kına yakma zamanıdır. Ne de olsa istedikleri olmakta, her gün birçok gencimiz ölmekte veya öldürmekte, iki halkın arasına yeniden ve yeniden kan girmekte, barış şarkılarının yerini, ülkenin her yerinde anaların gözyaşları ve ağıtları almaktadır. Şimdi, savaş çığırtkanları için tam da kına yakma zamanıdır.
Ama ne yazık ki, “Kandan kına yakılmaz!” denilmiştir, sevgili dostlar. Ben inanıyorum ki, Türkiye halklarının barışçıl duygularını yok etmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecek; en yakın zamanda, savaş naralarının yerini mutlaka, ‘Yaşasın halkların kardeşliği’ nidaları alacaktır.
Kınalarınızı başka bir işte kullanın, muhterem efendiler!..
M. Kâmil Bal (İzmir)
ÖNCEKİ HABER

Kürt sorununu şimdi de NATO’yla çözecekler!

SONRAKİ HABER

Medya savaşları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...