30 Haziran 2010 00:00
Geçtiğimiz hafta sonunda Kanadanın Toronto kentinde yapılan G 20 Zirvesinde gündem, kapitalist büyük ekonomik krizdi!
Geçen yıl mart ayında yapılan G 20 toplantısından farklı olarak bu toplantıda; kapitalist ülkelerin liderleri; her konuda ortak karar alamadılar. Ama bazı kararlarda da görüş birliği sağladılar.
Toronto Zirvesi; Her ülkeyi kendi bildiği gibi krizin yarattığı sorunları aşmakta serbest bırakırken; Vergi mükelleflerini koruma, Finans sektöründeki riskleri azaltma ve düzenli bir kredi akışını sağlama, gibi konularda G 20 tarafından görüş birliğine varılmıştır.
Kararlar Toronto gibi dünyanın öbür ucunda 20 ülkenin hükümet ve devlet başkanları tarafından alınmıştır ama alınan kararlar emekçilerin yaşamlarında, evlerine ne kadar ekmek götürmeleri gibi çok hayati sonuçları olacak kararlardır. Çünkü gerek ABD gerekse ABde Krizin etkilerini azaltmak, krizden çıkmak adına alınan önlemler, krizin yükünü emekçilerin üstüne yıkma merkezlidir. Nitekim Yunanistan, İspanya, İngiltere gibi krizin patladığı ya da patlamasından korkulduğu ülkelerde, önlem olarak, ücretlere, maaşlara, hizmet yatırımlarına, eğitim, sağlık giderlerine ve emeklilerin gelirlerine saldırılmıştır. ABDde de hazine ve emekçi fonları üstünden finans sanayi tekellerine desteğe devam edilmektedir.
G 20 kararlarında da Vergi mükelleflerinin korunması diye çok masum sözcüklerle ifade edilen önlem; tamamen krizin yükünün işçilere, emekçilere yıkılması için önler alınmasında bu 20 ülkenin liderlerinin (Türkiye de var bu ülkelerin içinde) anlaştığını göstermektedir.
Burada vergi mükellefi diye kast edilen emeği ile geçinenler değil sermaye sahipleridir. Yani burada sözü edilen vergi mükellefleri, gelirlerini emek sömürüsü yaparak elde edip bu karlardan vergi ödeyenlerdir. Dolayısıyla
G 20nin kararına göre, devletler sermaye sahiplerini korumaya devam edecektir. Bunu yapabilmenin tek yolu ise işçiden, emekçiden alarak sermaye sahiplerine vermektir. Ülkelerin kriz önlemleri konusunda serbest bırakılmasından kastedilen de bu işçiden, emekçiden alıp sermayeye vermeyi her ülkenin kendi bildiği gibi yapmasıdır!
Elbette burada G 20de alınan kararlara ilk dikkat kesilecek, kesilmesi gereken de işçilerin, emekçilerin örgütü olan sendikalar olmalıdır. Çünkü bu karara göre hükümet, Emekçiden alıp patronlara veremeye devam edecektir. Ve bu durumda da sendikalar bu politikalara dur demezse, diyemezse işsizlik artmaya, yoksulluk derinleşmeye aynı zamanda milyonerlerin sayısı artarken, en büyük patronların, büyük firmaların, bankaların kârları katlanmaya kriz derinleştikçe borsa ve faiz gelirlerinden geçinenlerin gelirleri artmaya devam edecektir.
Ne var ki, olup biteni daha çok da sermaye basınından izleyen sendikacılar ve emek örgütü yöneticilerinin çoğu; alınan kararları, gerçek niteliğinden işçilere emekçilere ülke ekonomisine nasıl bir etki yapacağından çok; magazine edilmiş haberlerle algılamaktadırlar.
Ancak şu çok açık ki; G 20 zirvesinde alınan vergi mükellefini koruma kararı; bize, asgari ücrete yüzde 4.3 (aylık 22 TL) zam olarak önceden yansımıştır. Bu emeklilere de benzer bir biçimde yansıyacaktır. Metal ve tekstildeki TİSlere, belediye TİSlerine, kamu emekçileriyle hükümet arasındaki toplu görüşmelere, Ocak 2011deki asgari ücret ve sonraki sözleşmelere de yansıyacaktır. Dahası, bu karar işsizlerin sayısının artmasına, milyonlarca emekçinin hayatının daha zorlaşmasına sağlık, eğitim, ulaşım, belediye hizmetleri gibi temel hizmetlerin daha da pahalı hale getirilmesine dayanak teşkil edecektir.
Onun için de kimse, G 20den bana ne?; Toronto nire Türkiye nire! diyemez
Hele ki; sendikanın yöneticisiysen, bir emek örgütünde görevliysen; işçi sınıfı mücadelesi, emek mücadelesinin nasıl seyrettiği konusunda bir sorumluluk hissediyorsan olanları soğukkanlılıkla, kendi dışında olarak izleyemezsin!
Umalım ki, sendikacılar ve emek örgütü yöneticileri de böyle bir sorumluluk duyar ve gerektiği gibi davranırlar!
İ. Sabri Durmaz
Evrensel'i Takip Et