07 Temmuz 2010 00:00
GÖZLEMEVİ
Oyun, burjuva toplum yaşamını daha çok mizah duygusuyla ele almış; Goldoninin yaşam gerçekliğinin her türlü entrikasını gösterme özelliği, Tatil Üçlemesinde sanki perdelenmişti. İnsan ilişkileri açısından erdemin, kötü alışkanlıklar üstündeki yengisinin toplum sosyolojisi açısından eğitici bir işlev gözetilerek işlenmesi, hasıraltı edilmişti.
Carlo Goldoni (17071793), 1754 yılında Modena kentinden Milanoya, oradan da Venedike geçmiş. Goldoni, 1787 yılında yayımlanan Memories- Anılar başlıklı kitabında (II. kısım, XXIII. bölüm) bu gezisini şöyle anlatmakta: Yolculuğum sırasında Brenta Irmağının iki kıyısı boyunca sıralanan ve görkemleri oradaki zevk sefa düşkünlüğünü yansıtan birçok villa gözüme çarptı. Bir zamanlar dedelerimizin gelirlerini toplamaya gittikleri o yerlere, şimdi har vurup harman savurmaya gidiliyor. Yazlık yerlerinde yüksek kumar oynanıyor, zengin sofralar kuruluyor, balolar, eğlenceler düzenleniyor. İtalyanların düşkünlüğü özellikle yazlık yerlerinde hiçbir güçlükle karşılaşmayan büyük bir gelişme göstermekte. Güldürülerinin konusunu gerçek yaşamdan çıkarmayı, yaşadığı dönemin sosyete yaşamının başlıca kusurlarını belirtmeyi ilke edinmiş ve bu ilkesinden asla uzaklaşmamış, taviz vermemiş bir yazar olan Goldoni, üç perdelik La Villeggiatura-Yazlık adlı güldürüsünü bu ortamda yazmış. Bu güldürüde, kendi deyimiyle yazlık topluluklarındaki düşkünlük konusuna şöyle bir değinmiş.
Bana sorarsanız değinmemiş, deşmiş. Konuyu pek önemsemiş; aradan biraz zaman geçtikten sonra, aynı oyunun diğer perdeleri sayılabilecek, kibar ailelerin yazın yazlıkta sürdürdükleri yaşamı (hem de bütün dedikoduları, olayları, patırtılarıyla en küçük ayrıntısına kadar) inceleyen üç güldürü daha yazmış: Yazlık Saplantıları-Smanie per la Villeggiatura, Yazlık Maceraları-Le Avventure della Villeggiatura ve Yazlıktan Dönüş-Il Ritorno dalla Villeggiatura...
İtalyada ve özellikle Venedikte, bu yazlığa gitme merakı, serüvenleri ve bütün
düşkünlüğüyle bir güldürüde ele almaya değer gülünç olaylarla dolu bir konudur.
Belki bu tutkunluk derecesinde olan ve bir eğlenceden çok bir lüks sorununa dönüşen yazlık merakının ne kadar almış yürümüş olduğu konusunda Fransada hiç kimsenin bilgisi yoktur. Böyle olmakla birlikte ben Pariste yerleştiğimden beri, toprak sahibi
olmadıkları halde, büyük harcamalara katlanarak villalar dayayıp döşeyen ve bu yüzden kendilerini, tıpkı İtalyada olduğu gibi tümüyle yok eden kimseler gördüm. İşte benim bu güldürüm, yurttaşlarımın deliliği konusunda bilgi verirken şunu da kanıtlayabilir ki, az bir paraya sahip oldukları halde kendilerini gerçek zenginlerle bir tutanlar, dünyanın neresinde olursa olsun yok olurlar. (Anılar, II. kısım, XXVII. bölüm).
Goldoni, güldürülerinde herhangi bir kişiden söz edildiği duygusunu uyandırmamak,
kusurlarını Venedikli hemşehrilerinin yüzüne vuruyor görünmemek için sahneye koyduğu olayların Venedikte değil Livornoda ya da Monteneroda geçmesini yeğlemiş. Bu üç güldürünün ilkinde, bazı kimselerin yazlık harcamalarını karşılamak için yaptıkları delice özveriler anlatılmakta. İkinci güldürüde, birkaç aylık tatil ve eğlence için büyük özverilere katlanıldıktan sonra, genellikle istenilen sonuca varılmadığı ve yazlıktakilerin yaşamını zehir eden dolap çevirmeler, geçimsizlikler, dedikodular karşısında bu kimselerin kente dönme istekleri gözlemlenmekte. Üçüncü güldürü ise malum: Dönüş
17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivalinde işte bu oyunu Teatri Uniti, Piccolo Teatro di Milano-Teatro dEuropa yapımı olarak izledik. Festival repertuvarına İtalyan gerçekçi komedisinin kurucusu Goldoniden de bir örnek koyduğu için festivalin direktörü Prof. Dr. Dikmen Gürüne teşekkür borçlu olduğumuzu burada açık yüreklilikle itiraf etmeliyim. Tatil Üçlemesi başlığı altında oynanan Trilogia Della Villeggiatura, burjuva komedyası oyunlarından biriydi ve Goldoni, halk tuluat (doğaçtan yaratım) tiyatrosundan yola çıkışla Commedia dellArteye edebi karakter kazandırması; İtalyada burjuva komedyasının, özellikle de duygulu komedyanın kurucusu olması, bu festivalde kendisine neredeyse iki yüz elli yıl sonra yer bulması açısından yeterli nedenlerdi.
Goldoni karakterlerinin delice davranışlarından dolayı gelişen ahlaksal ve ekonomik sonuçlar, özellikle üçüncü güldürünün konusunu oluşturuyordu. Üç güldürünün en güzeli belki de bu sonuncusuydu. II. perdede Leonardo, Bernardino ve Fulgenzio arasında geçen sahne (VI. sahne), hiç kuşkum yok ki Goldoninin kaleminden çıkan en güzel parçalardan biriydi. Bernardino dışında, bütün kişiler ikinci güldürüde gördüğümüz kişilerdi.
İnsanlık halleri üstüne zarif bir eleştiri niteliğindeki Tatil Üçlemesini, ben Milanoda geçen yıl izlemeye heveslenmiş, ancak günlerimi bir türlü oyun günlerine uyduramamıştım. Bu Goldoni kolajını derleyen, yeniden sahneye uyarlayan ve yöneten, özellikle sinemaseverlerin Il Divo ve Gommora gibi filmlerin yıldız oyuncusu olarak tanıdıkları İtalyan oyuncu ve yönetmen Toni Servilloydu (1959). Servillo, birbirini tamamlayan bu üç oyunun en parlak kısımlarını anlamlı bir bütün olarak bir araya getirmeyi; izleyiciye, temposu hiç düşmeyen, nefes nefese izlenen bir yorum izletmeyi amaçlamıştı. ama üzülerek ifade etmeliyim ki, bunu sadece ilk perdede başarabilmişti. İkinci perdede oyun çöktü ve üç saate yakın bir süreç içinde giderek sarktı. Diğer taraftan oyun, burjuva toplum yaşamı sorunlarının derinlemesine bir gözlemi olarak değil, daha çok mizah duygusuyla ele alınmıştı, Goldoninin yaşam gerçekliğinin her türlü entrikasını gösterme özelliği, Tatil Üçlemesinde sanki perdelenmişti. İnsan ilişkileri açısından erdemin, kötü alışkanlıklar üstündeki yengisinin toplum sosyolojisi açısından eğitici bir işlev gözetilerek işlenmesi, tam anlamıyla hasıraltı edilmişti.
Yoksa Carlo Goldoniyi günümüzde sıkıcı bulmak ya da onu çağdışı saymak mümkün mü? Değil elbette! 1700lü yılların büyük bir entelektüeli o! Bunu sadece bir örnekle açacak olursak, tiyatro alanında bütün İtalyan edebiyatının en doyurucu dişi sözlüğü onun tiyatrografisinde yatmakta. Üçlemenin başrolündeki Giacinta karakteri, üç metin boyunca işleniliş biçimiyle gerçekten olağanüstü. Bunun da ötesinde, Goldoni diğerlerinden önce burjuva olmanın tüm kamusal ve özel erdemlerini çekip çıkarmayı başarabilmiş. Goldoninin resmettiği burjuva, halı altındaki tozu saklayan, kendi bahçe duvarından ötesini göremeyen, gördüğünde görmezden gelen burjuvanın içine acı katılmış hali. Toni Servillo, Goldoninin bu erdemlerinden yararlanacağına üçlemenin bir anında tiyatroyu sanki tiyatro olmaktan çekip çıkarıp romana dönüştürmüş, daha sonra korkuyla bin pişman geri getirmiş Aslında bu romana geçiş duyumsaması, bu üç metindeki karakterlerin (özellikle Giacinta karakterinin) Goldoninin istediği biçim içinde sunulamamasıyla ilintili. Başka nedeni yok!
Yönetmen Toni Servilloyu 1999 yılında Venedik Fenice tiyatrosunda izlediğim Martin y Solerin La Cosa Rara adlı eserinden tanıyorum. Servilloyu, yönettikçe kendini ve oyunu kişisellikten uzaklaştırması, oyunu sürekli canlı tutması, devinim kazandırmasıyla bellemişim. Gel gelelim Tatil Üçlemesinde oyun, üzümün mayalanıp şaraba dönüşmesi ya da hamurun kabarması gibi dakika dakika oluşmuyor, Servillo oyuna bir gıdım sürükleyici güç katamıyor. Goldoninin oyun yapısı açısından bence biraz çürük olan Tatil Üçlemesine hem alegorik, hem de gerçekçi yönden yaklaşmıyor. Zamanın değiştiğini, eski sınıf ayrıcalıklarıyla yeni toplumda güçlü bir mevki sağlayamayacaklarını anlamak istemeyen ya da anlamaktan aciz 1700lerin düşüşteki aristokrasisinden karakterleri çok sert çizgilerle çizerek yapıyı toparlayamıyor, tempoyu yüksek tutamıyor, dolayısıyla izlenmeye süreklilik kazandıramıyor.
Carlo Salanın sahne tasarımı 18. yüzyılın atmosferini yaratması açısından pek güzel, Ortensia De Francesconun kostümleri kusursuz mükemmellikte. Pasquale Marinin ışıkları ikinci perdede berbat. Oyunculardan Anna della Rosa, Giacintada fazla durgun, Brigidada Chiara Baffi yeterli ölçüde seksi değil. Andrea Renzi, temel kurallara uygun bir yorumla Leonardoyu ileride tutuyor. Ceccoda Rocco Giordano Commedia dellArtenin soytarı uşak tipi zannilere özenen bir karakter çiziyor olsa da başarılı. Paolinoda Francesco Paglino bir iki yerde azıcık abartılı, ama kötü değil. Eva Cambiale, tam dozunda bir Vittoria çiziyor. Ferdinandoda Toni Servillo bilinçli ses kullanımı, diyalogları doğru ve akıcı kullanışı ve birinci perdedeki temponun düzeyine olumlu katkısıyla gerçekten kutlanası bir oyun vermekte. Paolo Graziosi, Filippoya gayet nesnel yaklaşırken, Tommaso Ragno, Guglielmoda başarılı bir tip yaratıyor, tonlamasıyla dikkat çekiyor. Halada Betti Pedrazzi, Fulgenzioda Gigio Morra, Bertoda Fiorenzo Madonna, Costanzada Mariella Lo Sardo, Rosinada Giuli Pica görevlerini bihakkın yapmaktalar. Marco DAmore zeka özürlü Tognino karakterinin farklı özellikler göstermesini önlüyor, önlüyor önlemesine de, anlatımında gerekli netliği sağlayamıyor.
Kısacası, Toni Sevillonun Goldoni uyarlaması İstanbulluların belleğinde beklenen tadı bırakamıyor.
ÜSTÜN AKMEN