28 Temmuz 2010 00:00
BAŞYAZI
GÜNÜN YAZILARI
Pazar gecesi Bursa-İnegölde, Kürt ve Türk kökenli birkaç gencin kavgası sonucu, milliyetçi sloganlar haykıran, polisin gözaltına aldığı Kürt gençlerin kendilerine verilmesini isteyen iki bin kişi İnegölü rehin almıştır. Sabaha kadar polisle ve zabıtayla çatışan bu kalabalık, polis ve zabıta araçlarını ateşe vermiş; çok sayıda polis ve zabıta yaralanmış, kent bir terör kentine çevrilmiştir.
Bir gün sonra ise, benzer görüntüler, bu sefer doğrudan Kürtlerin işyerini de hedef alarak, Hatay-Dörtyolda yinelendi. PKKlilerin polis aracına ateş açmasıyla, dört polisin yaşamını yitirmesi ardından emniyet önünde toplanan kalabalık, gözaltına alınan ama olayla ilgisi olup olmadığı belli olmayan üç kişinin Kendilerine verilmesini istedi. Polisin bu isteği yerine getirmemesi üzerine Kürtlerin işyerlerine saldırıldı; BDP Dörtyol ilçe binası yakıldı! Dörtyolda olaylar dün de devam etti.
2007nin başında Trabzondan başlayarak son üç yıl içinde, uydurma gerekçelerle çeşitli illerde ırkçı, şoven çevrelerin ve güvenlik güçlerinin hoşgörüsü, yerel milliyetçi odak ve tanımış kişilerin önderliğinde tezgahlanan eylemler; sadece bir gösteri olmayı aşarak ilerlemiştir. Bayramiçte, Muğlada, Manisa-Selendide linç girimleri, Kürtler, Romanlar gibi başka ırklara karşı kitlesel saldırılara evrilirken, stadyumlar da Kürtlere karşı hakaretamiz sloganların alanına dönüşmüştür.
Şimdi ise, bir gösteri ve genel olarak yığınları sindirme amaçlı Linç girişimleri polisin gözaltına aldığı kişileri, Bize teslim edin!, Cezasını biz verelim! çığlıkları eşliğinde etrafı yakıp yıkmaya, polisle çatışmaya kadar gelmiştir.
Bundan önce olanlardan da biliyoruz; valiler, yerel yöneticiler, kasaba eşrafı, elbette; olayı birkaç kendini bilmezin çıkardığını söyleyip, olup biteni küçük, rastlantısal nitelikte olumsuzluklar olarak gösterecek, gösteriyorlar. Bakanlar ve öteki AKP önde gelenleri; olanları Hükümete karşı bir komplo, AKP ve ülkenin büyük başarılarını hazmedemeyenlerin marifeti olarak gösterirken, olayların ucunu Ergenekona kadar götüreceklerdir. Nitekim İçişleri Bakanı olayları; Referandum sürecini provoke etmek isteyen güçlerin işi olarak açıklamıştır!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise, olanları, Ne olduğu belirsiz açılıma bağlayarak işin içinden çıkmıştır!
Kuşkusuz her olayın kendine has bir vesilesi olmaktadır; her kentte olaylara tepki başka bir nedenden çıkmış görünmektedir. Ama linç girişimlerinin en başından beri ortak özelliği; yerel en şoven milliyetçi güçlerin, çoğu zaman yerel emniyet güçleri (Polis, jandarma) ve yerel yöneticilerin himayesinde geliştiğini; burada da amacın kendilerinden olmayan herkesi, en başta da Kürt-Türk kardeşliğini hedef aldığını görüyoruz. İnegöl ve Dörtyolda da harekete geçen kalabalığın, yine aynı güçler tarafından yönlendirildiği anlaşılmaktadır.
Ancak sorunun temelinde Kürt sorununda demokratik bir çözüme direnmek olduğu apaçıktır. Ve gelinen aşamada ırkçı-şoven odaklar, artık polisle çatışmayı da göze alan bir aşamaya gelmiştir.
Böylece; Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar, sorunu bir Türk sorununa da dönüştürerek gündemin ön sırasına çıkarmıştır.
Bu köşede zaman zaman sorunun esasına dikkat çekmek için; Kürtler özgür olamadan Türklerin de olamayacağından ve Kürt sorununun çözmeden Türkiyenin demokrasi yolunda da dış politikada da adım atamayacağından kalkarak, Kürt sorunu aynı zamanda Türk sorunudur denmiştir. Ve elbette bu gerçekti. Ama şimdi Kürt sorunu Türk sorunu olmada bir boyut daha ortaya çıkmıştır. Ve Kürt sorunu sürdükçe, en şoven ve milliyetçi güçlerin Kütleri olduğu kadar Türk kökenli halkı da terörize edeceğini, aynı zamanda kendi baskılarını artırarak polisle, jandarmayla da çatışmaya girerek asayiş bakımından da sorunu büyüteceği artık apaçıktır.
Kısacası, Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrar Kürt sorununu bir Türk sorununa dönüşerek de büyütmektedir. Ve sorunun çözümüne yaklaşılmadıkça da bu olayların yayılması ve büyümesi kaçınılmaz görünmektedir.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et