28 Temmuz 2010 00:00

GERÇEK

Türkiye, son iki haftadır, “referandum sathı mailine” girdi. AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin liderleri ya da önde gelen kişileri her gün

Paylaş

Türkiye, son iki haftadır, “referandum sathı mailine” girdi. AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin liderleri ya da önde gelen kişileri her gün meydanlarda, TV kanallarında, gazetelerde birbirlerine sövüp sayıyor, sonra da lafı referanduma getiriyorlar: “Ey vatandaş bize destek ver kurtul!” içerikli çağrılar yapıyorlar.
Sadece partiler de değil; sermaye örgütleri, çeşitli adlar altında organize edilmiş sermaye güç odakları da kendi tavırlarını açıklıyorlar.
Basın ise, görünüşte bu tabloyu aktarıp habercilik yapma iddiası arkasında sadece “sahibinin sesi” görevi yapıyor.
Bütün bu gürültülü kampanya, elbette işçileri, emekçileri de etkisi altına alıyor. Evrensel, Hayat Televizyonu gibi emekçilerin sesi organlar ise bu devasa gürültü içinde seslerini geniş yığınlara ulaştırmak için uğraşıyorlar elbette. Ancak şu da bir gerçek ki; emekçi yığınlara, özellikle de örgütlü işçi ve emekçi kesimlerine ulaşmakta sadece gazete ve TV yetmez, yetmemektedir. Çünkü en başta sınıfın örgütlü kesimlerinin örgütleri olarak, hatta tüm emekçilerin örgütleri olarak sendikaların referandum gibi önemli bir sorunda taraf olarak hareket etmeleri oların üstünden atlayamayacağı sorumluluğudur.
Hükümete yakın sendikacılar, şimdiden kampanyaya katıldıklarını gösteren girişimler yapmakta, AKP hükümetinin “evet” kampanyasına destek vermek üzere harekete geçmiş bulunmaktadırlar. Ancak, emek mücadelesi, demokrasi kaygısı duyan sendikal çevrelerin referandum sürecinde henüz bir adım atamadıkları, gözlenmektedir.
Elbette burada “Tutum açıklamak”tan kast edilen sadece sendikacıların, ileri işçilerin ve kamu emekçilerinin kendi görüşlerini iletişim araçları yoluyla kamuoyuna duyurmasından ibaret değildir. Tersine sendikacıların asli işi, sorunu işçiler, emekçiler arasında tartışmaya açmak, gerçeğin bulunması için sorunu çeşitli boyutlarıyla tartıştırmak, işçilerin, emekçilerin kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda bilinçle tavır almalarını sağlamaktır. Bu tavrın oluşması da doğrudan işyerlerinde yapılan tartışmalara (Ki işçiler, mensubu oldukları partiler ve basında çıkan haberler vb. üstünden kendiliklerinden referandumda ne tavır alınacağını konuşuyorlar) müdahale, işçilerin ortak tavır geliştirmesi için son derece önemlidir. Dahası sendikaların bu amaçla toplantılar düzenlemesi, bilim ve emekten yana siyasi çevrelerin konuya ilişkin görüşlerinin işçilere iletilmesi için vesileler yaratılması; bu doğrultuda mitingler, temsilci toplantıları vb. etkinlikler düzenlemesi, …sendikaların bu dönemde yapması gereken işler olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü geniş işçi kesimlerini etkileyecek bir çalışma yapılmadan, onların görüşlerini değiştirecek etkinlikte bir faaliyet yürütülmeden, sendikalar ve sendikacılar görevlerini yapmış sayılmazlar.
Söylenenlerden de anlaşılacağı gibi, burada sendikalardan, sendikacılardan söz ederken her kademeden sendikacıdan; işyerindeki sendika temsilcilerinden söz ediyoruz. Dolayısıyla; her ilde ve sanayi bölgesinde her hizmet biriminde tüm sendikacıların, ileri işçi ve emekçilerin bu kampanyaya katılması işçilerin referanduma sunulan bu anayasa değişikliğinin gerçekte AKP’nin, “Kadrolaşma”, “Muhalefeti sindirmek” ve “Emekçilerin kafasını karıştırarak bir kez daha yedeklemek” için dayanak olarak kullanıldığını göstermek gerekir. Dahası ülkenin en önemli sorunları olan Kürt sorununun çözümünün önünü açacak ya da Alevilerin inanç özgürlüğünü garantiye alırken laisizmin temellerine oturtulmasına hizmet edecek bir değişiklik olamadığını anlatmak için gerekli girişimler yapmak durumundadır. Özgürlükler ve emeğin haklarının garantiye alınması konusunda da ileriye doğru bir adım olmayan “paketle”, “Aynı anda iki sendikaya üyelik”, “Kamu emekçilerine grev yasağı” ve “Ekonomik-Sosyal Konsey” Anayasa’ya geçirilerek kurumlaştırılmaktadır. Anayasa değişikliği ile bırakalım iyileştirmeyi, emekçi mücadelesinin önüne yeni engeller konmak istenmektedir.
Sendikacılar bütün bu gerçekleri açıklamak, işçilerin mümkün olduğu kadar geniş kesimlerinin doğru tavır almasını sağlamak zorundadırlar. Aksi halde sendikalar böyle hayati bir konuda bile görevlerini yapmamış olur.
İ. Sabri Durmaz
ÖNCEKİ HABER

Bu ‘ceza’ yumruğu cesaretlendirir

SONRAKİ HABER

SEDAŞ’ta taşeron işçiler kâra kurban!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...