30 Temmuz 2010 00:00

Rüyanda görsen inanma

Bir insanın kafasına bir fikri yerleştirmenin en zor tarafı, onu kendi fikri gibi benimsemesini sağlamakmış

Paylaş

Bir insanın kafasına bir fikri yerleştirmenin en zor tarafı, onu kendi fikri gibi benimsemesini sağlamakmış. Onun için, işe, en derinden, temelden, en savunmasız olduğu yerden başlamak gerekirmiş ki, o fikir kişinin zihninde dallanıp budaklansın, olgunlaşsın, yerleşsin, adam da onu kendisinin sansın, hatta tersi aklına bile gelmesin. Başlangıç dedikleri bu çok katmanlı işin adı.
İster istemez insana tanıdık geliyor. Yıllarca milliyetçi söylemleriyle, askeri ruh halleriyle, terörle mücadele nutuklarıyla insanların zihinlerini bulandırıp, şimdi “Bizde kardeş kavgası olmazdı da, provokatörler yaptı” diyenlerin taktiği değil konumuz; bu hafta gösterime giren bir film.
RÜYADA MİMAR GÖRMEK
Herhalde yaz aylarının en merakla beklenen filmi, sonunda geldi. Lafı uzatmadan söyleyelim çünkü bunu söylemek çok filme nasip olmuyor; bekleyenlerin hakikaten merakına değmiş. Eleştirilecek yanlarıyla birlikte, Kara Şövalye’nin geleneksel iyi-kötü şablonunu dağıtan diyalektiğini, Akıl Defteri’nin hafızasızlıktan doğan hafızasını yaratan Genç ve Yetenekli Yönetmen Christopher Nolan, Başlangıç’ta da kendisine yakışanı yapmış. Filmin, yazmasının on yıl sürdüğü söylenen senaryosu müthiş bir matematik dengesi üstüne kurulu ama Başlangıç asıl etkileyiciliğini, görselliğinin görkeminden ve ona eşlik etmeyi beceren oyuncu kadrosundan alıyor.
Konusunu anlatması biraz güç, daha doğrusu çok işlevli değil çünkü mesele ne olduğunda değil, nasıl olduğunda. Kısa bir özetle, hikaye rüyaların, düşlerin manipülasyonu üstüne. Başkalarının rüyalarına dahil olmayı sağlayan bir makine yapılmış ve yasal olmayan bir şekilde bu yolu kullanan bir işkolu gelişmiş. Dom Cobb, bu işi yapanların en iyisi, başkalarının düşlerine girip, fikirlerini çalıyor. Başka türlü öğrenmenin mümkün olmadığı saklı, gizli fikirler, çıkarma (extraction) denen yöntemle alınıyor ve bunun için bir mimar tarafından kurulan bir rüya evrenine, oyunculara, yatıştırıcı ilaçlara, kısacası bu işi kıvıracak profesyonel bir ekibe ihtiyaç oluyor. Bir başka deyişle, rüya takımı.
KOLAYCILIK DEĞİL ALINTERİ
Bir de bunun tam tersi var, kişinin zihnine bir fikir yerleştirme. İşte başlangıç (inception) onun adı. Film, böyle bir iş alan Cobb ve ekibinin bu “son ve büyük” işini konu alıyor.
Rüyalar, sinema tarafından işlenmeye çok elverişli bir konu. Hem düşünmeye değer, gizemli içerikleri çok çekici, hem de kurabilecekleri dünyaların görsel kuvveti çok sinemaya müsait. Olumsuz yanı ise, psikanalize özel olarak merakınız yoksa, bu kadar çok rüya ve bilinçaltı göndermesiyle dolu filmin yapılmasının, artık tat kaçırmaya başlaması. Finalinde “Aa bir de baktık rüyaymış” sahnesi göstermenin modası neyse ki geçti ama aslında o mantığı aşamayıp hiçbir şey söylemeden bizi başkalarının düşlerinin içinde dolandıran filmlerden hâlâ geçilmiyor. Bir çeşit bilinçaltı kolaycılığı bu. Seyirciyi bilinçaltının dipsiz kuyusuna atıyor ama çıkmasıyla ilgilenmiyor.
Başlangıç’la ilgili başta duyduğum buna benzeme endişesinin boşa çıkması, filmin kişisel olarak benim için en sevindirici yanı. Nolan öylesine bir rüya kolaycılığına kaçmak yerine, zekice kurulmuş, tıkır tıkır işleyen, iç içe geçen bir kurgu yapmış. İyi ki de yapmış.
FELSEFESİ KENDİNDEN MENKULLER DİYARI
Cobb karakteri, bu tür öykülerde alışık olduğumuz gibi tuhaf bir işte yetenekli bir takım kaptanı ama onun da kişisel sorunları var, rüyalarında karşısına çıkan karısı Mal ve çocukları gibi. İşte kolaycılık varsa orada var, çünkü güzel bir eşle sorunlu ilişki, bir türlü yanlarına gidilemeyen çocuklar, fazla tipik bir aile babası resmi çiziyor. Derken, ekibe dahil olan genç yetenek de, Mimarlık Öğrencisi Ariadne, rüyalar için gerekli olan altyapıyı kurarken, Cobb’a yardımcı olma görevini de üstleniyor.
Cobb’da Leonardo DiCaprio, muhteşem değilse de işi kıvırıyor. Titanik’in parlak çocuğundan buralara gelmenin küçümsenecek bir yanı yok. Ellen Page, hâlâ hiç büyümeyecek gibi duran o genç kadın, kuşağının belki en yetenekli oyuncusu. Böyle büyük bütçeli bir filmdeki ilk başrolünde, bağımsız filmlere daha alışık olduğunu biraz belli ediyor. Marion Cotillard’ın hüzünlü güzelliğinin katkısı büyük de, onu meşhur eden rolü Edith Piaf’ın şarkısının sürekli Başlangıç’ta çalınması, hoş bir espri. Ekibin soğukkanlı üyesi Arthur’da Joseph Gordon-Levitt’in ve hele de sevimli serserisi Tom Hardy’nin adını anmak gerek. O olmasa şeytan tüylü Eames karakteri bu kadar aklımızda kalmazdı.
Matrix sonrası da güncellenen “Rüyada mıyız, gerçekte mi” sorusuna Başlangıç’ın kattığı boyut, rüya içinde rüyalar ve “Yoksa başkasının rüyasında mıyız” sorusu. Bu çok katmanlı kurguda, bolca düğüm atıp çözmeden bırakmak da mümkündü, artık günümüzün yönetmenleri felsefeyle ilgilenmekten bunu anlamaya başladılar ne yazık ki. Başlangıç’a en yakın iki örneği hemen sayabiliriz; Yönetmen Nolan’ın önceki filmi, birden fazla cephede sorgulamalarla akıl karıştıran Kara Şövalye ile DiCaprio’nun önceki filmi, yaşayan Amerikan yönetmenlerinin üstadı Martin Scorsese’nin Zindan Adası, yine DiCaprio’yu dalgalı bir sahile gönderen ama işin içinden çıkaramayan bir psikolojik gerilimdi.
DAHA BÜYÜĞÜNÜ HAYAL ET
Ayrıca, filmdeki o kadar aksiyon sahnesinin hepsinin düşte geçmesi, aksiyon meraklısı olmayan seyircinin tuhaf bir şekilde hoşuna gitmeye meyyal.
Başlangıç’ın düğümleri sıkıp bırakmak yerine çözmekle de ilgilenmesi, basitlik anlamına gelmiyor. Mesele, biraz filmdeki gibi. Hani, bir fikri insanın zihninden çıkarmak, dışarıdan bir fikir yerleştirmeye göre daha kolay ama ikincisi çok daha büyük bir mesele ya, seyirciyi “Yoksa bir rüyada mı yaşıyoruz” hafifliğiyle göndermemek de, gayet asil bir hareket. Nolan’ın Başlangıç’ına göre insanlar düşlerinin sahibi ve geçmişleriyle hesaplaşmaları, bilinçaltlarının “Kontrol edilemez” olması tantanasından çok daha önemli. Fikirlerin zihnimize yerleştirildiği, yani çok filmle çok başlangıç yaşamışlığımız vardır, farkında bile olmadan. Bilinçaltımıza teslim olmak yerine hesaplaşmayı öneren film, ne güzel filmdir.
Nihayetinde sinema yapmak da, Cobb gibi rüyalar kurmak gibi bir şey. Eh, yazısını yazmak da o zaman rüya tabiri olmalı.
Ne diyordu Eames, küçük bir silahla çatışan arkadaşına dönüp, koca makinalıyı çıkararak: “Daha büyüğünü düşlemekten korkma”...


Başlangıç
Orijinal adı: Inception
Yönetmen: Christopher Nolan
Senaryo: Christopher Nolan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Ken Watanabe, Joseph Gordon-Levitt, Marion Cotillard, Ellen Page
Çağdaş Günerbüyük
ÖNCEKİ HABER

Biraz halkın, biraz Washington portakalı

SONRAKİ HABER

ÖRGÜTLÜ BASIN

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...