2 Ağustos 2010 00:00
zama zingo
* Ne derler, yediğin içtiğin senin olsun, neler gördün onu anlat, değil mi? Gezi programları kadar mantıklı bir şey yok bu televizyon ortamında. Aynı nedenle, yemek yeme programlarına, yıllardır ısınamadım. Yemek yapma programını anlıyorum, onlarda da yemek yeniyor, ona bir yere kadar tamam. Ama bir adam, gidiyor yemek yiyor, gözümüzün içine baka baka ve sadece yemek yiyor. Mehmet Yaşin yine biraz sempatik adam, ona katlanabilmek daha mümkün. Ama o ötekisi uzak olsun. Her şey bir yana, ayıp değil mi hakikaten?
* Yemek yenecek yerleri tanıtıyorlar, yöresel yemekleri gösteriyorlar, bir yandan nasıl bir televizyon ve haber mantığına sahip olduğunu anlatmak mümkün. Ama bunların hiçbiri, bizim yemek yeme anını neden izlememiz gerektiğini açıklamıyor. Sen yine anlat yemeğini de, lokantasını da, aşçısını da, ama çiğnemeyi neden izliyoruz?
* Dizilerde internet siteleri, sosyal paylaşım ağları, ayrı birer karakter gibi bayağı ağırlığıyla yer almaya başladı. Küçük Sırlarda twitter yazışmaları, Aşk ve Cezada görüntülü konuşma ile hasret gidermeler, hep bunun ürünü. Bunu yapabilen dizilere bir eleştirim yok, aksine daha sahici oldukları için iyidir. Çünkü öbür türlü, eski model haberleşmeler ve yanlış anlamalar, artık herkesin cep telefonunun olduğu çağda, komik duruyor. Bir telefon açsalar bulacakları adamı saatlerce kayıp diye arayanların hali fena. Onu düşününce, interneti kullanana saygı duyarım.
ÇAĞDAŞ GÜNERBÜYÜK
Evrensel'i Takip Et