04 Ağustos 2010 00:00

GERÇEK

Başbakan Tayyip Erdoğan, “referandumda evet” istemek için meydanlarda “Anayasa değişikliği paketini” savunurken, paketin ...

Paylaş

Başbakan Tayyip Erdoğan, “referandumda evet” istemek için meydanlarda “Anayasa değişikliği paketini” savunurken, paketin işçilere ve memurlara da yeni kazanımlar getirdiğini, o bilinen demagojik üslubuyla bangır bangır bağırmaktadır.
Erdoğan “paketteki” bu “kazanımları” şöyle sıralamaktadır:
1-) “Değişiklik”le, bir işçinin aynı zamanda iki sendikaya birden üye olmasının önü açılmıştır!
2-) Memurlara toplu sözleşme hakkı tanınmıştır!
3-) Ekonomik Sosyal Konsey anayasal bir kurum haline getirilmiştir!
Başbakan bu üç maddeyle işçilerin ve memurların haklarında bir ilerleme sağlandığını iddia ederek, işçileri ve memurları pakete evet demeye çağırmaktadır.
Peki, gerçek böylemidir; paketle işçilerin ve memurların haklarında gerçekten bir ilerleme mi sağlanmıştır yoksa tersine mevcut haklar bile geri mi götürülmüş; hatta sendikacılığı bitirmek için son darbe mi vurulmak istenmiştir?
Şimdi bu iddiaya daha yıkından bakalım:
Önce, “bir işçin aynı anda iki sendikaya üye olma hakkına” bakalım: Öncelikle belirtelim ki, bugüne kadar böyle bir talep, hiç bir işçi topluluğu ya da sendika tarafından öne sürülmemiştir. Bu, olsa olsa patronların bir hayalidir. Çünkü “bir işyerinde iki sendikaya birden üye olmak”, işyerlerinde tümden bir yetki curcunasına yol açacaktır. Bugün tek sendikaya üyelik zorunlu olduğu halde bile patronlar ve hükümet, yetkili sendikanın belirlenmesinde sayısız sorunlar çıkarırken, iki sendikaya üyelik yetki sorunun hepten çıkmaza sürükleyecektir. Böyle bir durumun sonucu; ise işçilerin sendikalardan uzaklaşması, en iyimser halde ise patronla ve hükümetle anlaşan sendikanın orada yetkili olması biçiminde olacaktır. Dolayısıyla Erdoğan ve partisi, işçiye yeni hak getiriyorum iddiası arksında, sendikal hareketi ve sendikaları arkadan hançerlemeyi amaçlamıştır. Dolayısıyla bu ”iki sendikaya üyelik”, olsa olsa patronların ve hükümete ve patronlarla içli dışlı olan kimi sendikaların el altından öne sürdükleri bir istek olabilir.
“Memura toplu sözleşme hakkı”na gelince bu talep de hiçbir sendika ve emek çevresince böyle öne sürülmemiştir. Kamu emekçilerinin ve sendikalarının talebi, “grevli ve toplu sözlemli sendika hakkı” biçimindedir. Greve hakkından arındırılmış bir toplu sözleşme hakkı bugünkü duruma “anayasal bir güvence” sağlamaktır! Dahası memura grev hakkının anayasaca yasaklanması sağlanarak yasal durum daha da geriye götürülmektedir. Kaldı ki, kamu emekçileri bugün bu hakkı fiiliyatta, uluslar arası yasalara dayanarak kullanmaktadırlar. “Paket” bu hakka anayasayla yasak getirmektedir.
“Ekonomik Sosyal Konsey”e gelince; işçilerle patronların, işçilerle hükümetlerin arasındaki çeşitli uzlaşmazlıkların çözüm yeri olarak oluşturulan bu kurulu; çeyrek yüzyıldır patronlar ve hükümetler yasal bir statüye kavuşturulması gerektiğini savunmaktadır. Çünkü bu kurul üstünden patronlar ve hükümetler işçileri dışlayarak sendikacılarla anlaşarak, o da olmazsa hükmet ve patron çoğunluğu ile (kurulda işçilerin, patronların ve hükümetin temsilcileri eşit oyla bulunacak) karalar almayı amaçlamaktadırlar. Toplam açısından bakıldığında bu üç madde ile AKP ve Hükümeti, patronların yıllardır hayalini kurdukları istekleri anayasa değişikliği olarak “pakete” koymuştur. Burada amaç; sendikaları etkisizleştirmektir: “Birden çok sendikaya üye” yaparak işçiyi birbirine düşürerek bölmeyi, “Ekonomik Sosyal Konsey”le emekçilerin sorunlarını kapalı kapılar arksında bir tartışmaya dökerek işçileri sorunlardan uzak tutmayı, “grevsiz toplu sözleşme” ile de kamu emekçilerini bir daha bölerek gerçek anlamıyla sendikal mücadelenin bitirilmesi amaçlanmaktadır.
Bu haliyle işçiye bir bağış gibi sunulan bu maddelerle AKP ve Hükmet; sendikal mücadeleyi, sermaye karşı işçilerin, emekçilerin birleşerek yürüttükleri bir mücadele olmaktan çıkarmayı, patronlar ve hükmet neyi uygun görmüşse sendikaların ona boyun eğdiği bir sendikal düzen oluşturmayı amaçlamıştır. Bu Türk-İş’i bile mücadeleci, sorun çıkaran bir sendika mihrakı görerek eleştiren Hak-İş ve Memur Sen şahsında “diyalogcu sendikacılığa” desteği de içeren bir girişimdir. Bu yüzden de sendikalar, az çok emek mücadelesi kaygısı duyan her görüşten sendikacılar, bırakalım öteki demokrasi ve özgürlüklerle ilgili yanını, sadece bu nedenle bile bu “pakete hayır” diyen bir tutum takınmak durumdadırlar.
Elbette sendikacıların sadece kendilerinin “hayır” demesi de yetemez; işçilerin, kamu emekçilerinin de “hayır” demeleri için önümüzdeki bir ayda, hiç olmazsa “evet”çi hükmet ve sermaye güçleri kadar sıkı bir kampanya yürütmek durumundadırlar.
Aksi halde sendikalar ve sendikacılar tarihsel bir sorumluluk altında kalırlar.
İ. Sabri Durmaz
ÖNCEKİ HABER

Tesco Kipa işçisine destek

SONRAKİ HABER

Baba ile kızını beton mikseri ayırdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa