13 Ağustos 2010 00:00
BAŞYAZI
GÜNÜN YAZILARI
Referandumda evet, hayır ve boykot arasındaki düello giderek hızlanıyor.
Bir referandumda üç ayrı tutumun ortaya çıkması ve bu üç tutumun birbirini kıyasıya eleştirmesi, son derece doğal!
Ve tabii; pek çok renge sahip politik yelpazede kendilerini tarif etme imkânına sahip siyasi odakların ve emek örgütlerinin böyle üç tutuma indirgenmiş bir saflaşma ile karşı karşıya kalması tartışmaları yoğunlaştırmaktadır. Bu da bir başka önemli konuda bir araya gelmeyecek güçlerin aynı tutumu almaları gibi, dar bir bakış açısından bakıldığında yadırganacak durumları da ortaya çıkarıyor. Örneğin Kürt sorununda büyük ölçüde birbiriyle yakın tutum alan EMEP ve BDPnin, referandumda farklı taraflarda yer alması, ya da Kürt sorunu, laisizm sorunu, demokrasi ve özgürlükler sorunu, işçi hakları vb konusunda karşı karşıya geldiği CHP ve MHP ile hayır diyor olması, alışık olunan saflaşmalara ters görünüyor! Yine sendikaların bir bölümü evetçi olurken öteki bölümünün hayır diyor olması, demokrasi konusunda bir bildiri altına imza atan aydınların, sanatçıların referandumda farklı doğrultuda oy kullanacak olması, süreci politik tartışmalar bakımından zenginleştirmektedir.
Şöyle ki; MHP ile EMEPin her ikisinin de referandumda hayır demelerinden, bu iki partinin genelde de ittifak içine girdikleri anlamı mı çıkar? AKP ve hayıra karşı çıkan kimi solcular bunu böyle yorumluyor; Madem MHP hayır diyor; EMEP de hayır diyor, o zaman EMEP ve MHP aynı çizgidedir! diye metafizik (Bu dehşetengiz mantık karşısında metafiziği bile tırnak içine almak gerekti!) bir mantık yürütüyorlar.
Bu akıl yürütme, Aristotelesçi mantığı biraz da alaya almak için yürütülen bir tarzdır ve; Bütün insanlar iki ayaklıdır. Tavuk da iki ayaklıdır. Öyleyse tavuk da insandır! biçimdeki mantık varılan saçmalığa tıpa tıp denk düşüyor!
Kuşkusuz bu mantık sakattır; hatta az çok tutarlı bir mantık bile sayılmaz ve abesle iştigaldir!
Aslına bakılırsa liberal ulema takımı ve AKPnin yandaş basınının kalem erbabı da aynı mantığı kullanıyor ve AKPnin 12 Eylül Anayasasına meşruiyet kazandıran girişimini; 12 Eylül Anayasasının demokratikleştiren bir değişiklik olarak propaganda ediyorlar. Ve bu 12 Eylül Anayasasına yapılan AKP yamasına hayır diyenleri de aynı mantıkla 12 Eylül Anayasasına destek vermekle suçluyorlar!
Ama ne var ki; herkes kör alem aptal değil!
Ama ne var ki; somut koşulların somut tahlili diye bir şey; devrimci siyasetin artık herkesin bildiği ilkeleri var!
Ve bu ilkeler bize, referanduma sunulan değişikliğin ve AKPnin tutumunun;
1-) AKPnin yaptığı yamada amacın; kendisine yargıya müdahale etme, hatta Erdoğan ve hükümetinin yargının yeniden yapılandırmasına yarayan ve 12 Eylül Anayasasına da meşruiyet kazandıran bir değişiklik olduğunu,
2-) Bu değişikliğe referandumda hayır diyerek, a-) 12 Eylül Anayasasına da hayır diyerek, yeni ve demokratik bir Anayasa talebini, b-) AKPnin icraatına da hayır denilerek, AKPnin bu sürçten hırpalanmış olarak çıkmasının önemine dikkat çekmektedir. Boykot taktiği AKPyi yıpratma amacı gerçekleştirmediği gib,i istemeden de olsa, AKPnin evetini güçlendirecek bir özellik taşımakla maluldür!
Yine, somut koşulların somut tahlili göstermektedir ki; görünüşte referanduma gidilmekte, 12 Eylül filan tartışılmaktadır ama gerçekte; her siyasi odak genel seçime hazırlanmakta, referandumda alacağı sonucu seçim için bir dayanak yapmayı hesaplamaktadır. Elbette boykot ya da hayır diyen demokrasi güçleri de bu gerçeği görerek, referandumda farklı oy kullanmayı, aralarında bir gerilim ve çatışma unsuru olarak ele almamalıdırlar. Tersine referandumun arkasından bir genel seçim; daha da önemlisi Türkiyenin demokrasi güçlerinin daha uzun süreli, ortaklık ve dayanışma içinde olmalarını gerektiren bir mücadele zemini üstünde olduklarını unutmamaları gerekir.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et