17 Ağustos 2010 00:00
BAŞYAZI
Boydu, bostu, derken sıra soy-sopa kadar geldi.
Özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan, rakiplerini provoke etmek için her yola başvuruyor. Göbelse rahmet okutacak bir propaganda tarzıyla rakiplerini istediği platformda tutmayı amaçlıyor. Başbakan böyle olunca, Hüseyin Çelik, Cemil Çiçek, Bülent Arınç gibi medyada laf dolandırma üstadı görülenler geri kalır mı? Bu üçlüye son günlerde ise AB ile Müzakerelerden Sorumlu Bakan Egemen Bağış katıldı. İftar yemeklerine ya da sosyal içerikli törenlere katılan Bağış; başbakanı gibi kendisini alkışlayan bir kalabalık görünce ipin ucunu kaçırıyor. Önceki gün katıldığı bir iftar yemeğinde mikrofona sarılan Bağış; hayır diyenleri Ya vatanlarını sevmeyenler ya da geri zekalılar olarak suçladı. Yani maazallah, referandumda hayır yüzde 50den fazla çıksa; Bağış, Ülke geri zekalıların ve vatan hainlerinin eline geçti diye memleketi terk edecek! Hayır yüzde 50den az çıksa bile, yine de ülkenin yarıya yakınını Geri zekalı ve vatan haini görecek!
Sorsanız muhtereme, Ben ülkenin yarısı vatan haini ve geri zekalı demedim. Hayır diyenler için söyledim diye işi laf cambazlığına dökecektir. Ama söylediğinin başka hiçbir anlamı da yoktur Türkçede!
Başbakan ise, kendine hayran bir narsist olarak günlerdir, kendi boyuna bosuna takmış bulunuyor. İkide bir, Boyumla bosumla uğraşıyorlar diye çıkışıyor muhalefete.
Başbakanın en son tartışması; Benim boyumla bosumla uğraşıyorlar. Ne yapacaksınız benim boyumu. Boyum bir seksen beş, alın tepe tepe kullanın!...
Ne demek yani bir kişinin boyunun uzunluğunu da öne sürüp; Ya benim boyuma ulaşamazsınız diye gülümseyerek, Alın boyumu bosumu da tepe tepe kullanın! demesi.
Eğer dilbilgisi açısından ele alırsak bu söylenenin bir anlamı yok. Ama Başbakanın yaptığı gibi argoyu katarsak işe; burada Bunun anlamı şudur demek bile, bu yazıyı basın ahlak yasası bakımından sıkıntıya sokar. Ki, böyle bir niteleme ne gerçek bir başbakana yakışır ne de az çok aklı başında bir kişi kendisi için böyle bir şey söyler!
Başbakan işi boydan bostan açtıktan sonra orada dursa; yine Erdoğan, eline metin tutuşturulmazsa, böyle şeyler söyler der geçebilirdik. Ama durmuyor başbakan! Bırakın boyu bosu da siz soydan soptan bahsedelim diye kükrüyor. Karşısındakine tam üstünlük sağlayacağı bir konu bulmuş gibi geriniyor. Böylece de narsizmden (Kendi kendine hayranlık) Nazizme (Hitlerci faşizm), faşizme geçiyor; Kılıçdaroğlunun Kürt ve Alevi olmasını tartışmaya açalım! diyor. Sonra da dönüp Tunceliyi 1938de kim bombaladı? diye sorup, soruya da yanıtı kendi veriyor CHPnin Genel Başkanı İsmet İnönü diyordu.(*)
Tabii Kılıçdaroğlunun da sırtında kamburu var bu konuda ve açıkça çıkıp; Evet kardeşim, CHP iktidarı bunu yaptı; bu katliamı lanetliyorum. Ama bugün Tunceliyi kim bombalıyor. Kim dağını taşını yakıyor; kim yıllardır bu Tunceliyi savaş alanı yaptı. Kim sekiz yıldır bütün bölge illerinde savaş sürdürüyor? Bu savaşı bugün sürdürenleri de lanetliyorum diyemiyor. Bunu bildiği için Başbakan rahat davranıyor; cumhuriyet tarihi boyunca halka yönelik her tür devlet zulmünü CHPnin ve öteki partilerin sırtına yıkıp; kendini tarihsiz ilan etmekle de yetinmiyor; kendi devri iktidarında yapılanları da bazen askere, bazen jandarmaya, bazen Ergenekonculara, bazen de ne olduğu belli olmayan statükoya yıkıp kendini pirüpak ilan ediyor!
Başbakan ve AKP propagandası, amacına varmak için her yolu mübah gören bir tutumla yoluna devam etmekte, yalan iftiranın yanı sıra; soy-sop sorgulaması adı altında ırkçılık ve mezhepçilik yapmayı da göze almış görünmektedir.
Çok partili düzene geçişten beri, Türkiyedeki en ırkçı ve en mezhepçi iktidardır AKP iktidarı!
Bu korkunun verdiği bir azgınlıktır.
Bu bütün çürüyen, ömrünün sonuna gelen iktidarların hastalığıdır. Bu yüzden AKPnin iyileşme şansı yoktur!
(*) Dün, Çetin Diyar gazetemizdeki köşesinde sorunu Dersim 38 ve bugün arasındaki bağlantıya dikkat çekip bugünkü AKP Hükümetiyle 1938deki CHP politikasının
aynılığına değinmişti.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et