31 Ağustos 2010 00:00

ARA SIRA


Ağırlık olarak tekstil olmak üzere plastik, kimya, çorap, metal, kargo gibi iş kollarının yer aldığı Güneşli Sanayi Bölgesi’ndeki çalışma koşulları oldukça ağır. Bitmek bilmeyen mesai saatleri, haftada en az bir kez yapılan sabahlamalar, kötü yemekler, sigortasız çalışma, balık istifi servisler ve iş kazaları ile her an kapının önüne konulma endişesi işçilere bu dünyada cehennemi yaşatır gibi. Kuralsızlığın kural haline geldiği bu bölgede işçilerin hakları olan ücretlerini almaları bile ancak mücadeleyi göze almalarıyla mümkün. Çünkü birçok işyerinde ücretler bir ay, iki ya da üç ay geç ödenebiliyor. Ebru Nakış, Karahan Tekstil, HEY Tekstil ilk akla gelen örneklerdir. Fazla mesai ücretlerini tam olarak ödeyen işyerleri ise işçiler arasında “iyi işyeri” olarak tanımlanıyor. Orta ve küçük ölçekli işletmelerin yoğun olarak bulunduğu Güneşli’de ağırlıklı olarak genç işçiler çalışıyor ve işçi sirkülasyonu oldukça fazla.
Güneşli’de son bir hafta içerisinde yaşanan ve bazı fabrikalarda da hazırlık aşamasında olan iş bırakma eylemleri özellikle genç işçilerin yeni bir mücadele döneminin eşiğinde olduklarının habercisi gibi.
İŞ BIRAKMALAR
ÖĞRETİCİ
Deteks’te taşeron olarak faaliyet gösteren Yelken Tekstil ve HEY Tekstil’de yaşananlar bu açıdan diğer fabrikalar için de oldukça öğretici. Sendikasız birçok işyerinde olduğu gibi Deteks’te de “Fabrikaya kapanmak”, “İşyerini terk etmemek” en etkili yöntem oldu. İşçiler bir hafta içerisinde ki ücretlerini aldılar. Hem de taşeron firmadan değil ana firmadan. Sohbet ettiğimiz işçilerle fabrikaya kapanmaktan çıkardığımız sonuçları ve kimi eksiklikleri de paylaşmak isteriz. İlk olarak böylesi bir eylemi daha organize olarak yapabilmenin koşulları vardı. Çünkü işçilerin tamamı üç aya yakın bir süre hiçbir ücret alamadan çalışmışlardı. Belirli sayıda işçiyi değil bütün işçileri işin içine katmak gerekirdi ve bu mümkündü.
İkinci olarak da fabrikayı ücretlerinin tamamını almadan terk etmenin ne demek olduğunu işçiler canları yanarak öğrendiler. Örneğin fazla mesai ücretleri ile birlikte toplam 3 bin lira alacağı olan bir işçiye yalnızca 1400 lira ödendi. Deteks patronu taşeronunun işçisine fazla mesai ücretini ödemedi. İşçiler haklarını almadan “mevziden” çıkınca dengeleri belirleyen yine patron oldu. İşçilerden biri bu durumu şöyle anlattı: “Geçen hafta fabrikaya kapandığımızda çıkalım diye herkes bize yalvarıyordu şimdi de biz patronun keyfini bekliyoruz.”
TEDBİRİ ELDEN
BIRAKMADILAR
HEY Tekstil işçileri ise iş bırakmada daha deneyimli. 22 Mayısta yaptıkları iş bırakma ile ücretlerini birkaç saat içerisinde almışlardı. 26 Mayıs genel grevinin hazırlıklarının yapıldığı, bazı sendikacıların “İş bırakma olmaz. Greve çıkamayız” dedikleri ve kaytarmak için bin dereden su getirdikleri günlerde sendikasız olan HEY Tekstil işçileri iki saate yakın iş bırakarak ücretlerini almışlardı. Üstelik patronları Süreyya Bekdaş ücretlerin bir daha gecikmeyeceği sözünü de vermişti. 2000’e yakın işçinin çalıştığı fabrikada yalnızca dikimhane ve bir ütü paket bölümünde yaklaşık 250 işçi iş bırakarak bütün arkadaşlarının ücretlerini almasını sağlamıştı. Bu iş bırakmanın ardından 6 işçi işten atıldı. HEY patronu işçilere verdiği sözü tutmadı. Ücretler hiç zamanında ödenmedi. HEY’in işçi ücretlerini ödeme gibi bir sıkıntısı olmadığını geçtiğimiz günlerde açıklanan ilk 500 firma ile bir kez daha gördük. 2008 yılını 305. sırada tamamlayan HEY Tekstil 2009’da 237. sıraya yükselmiş. Geçtiğimiz yıl 205 milyon TL üzeri satış yapan HEY, krizi bahane ederek işçilere sadece 50 TL zam yapmıştı. HEY Tekstil işçileri 26 Ağustos Perşembe günü temmuz ayı ücretlerini almak için yeniden iş bıraktı. Bu kez sekiz bölümde yaklaşık 500 işçi ile iş bırakıldı. Bir gün öncesinden ücretler cuma günü yatırılacak denmesine rağmen işçiler tedbiri elden bırakmadılar. HEY Tekstil işçileri özellikle son iş bırakmada daha öncekilere göre daha örgütlü davrandılar ve fabrikanın yaklaşık dörtte birine iş bıraktırdılar.
İŞTEN ATMALAR
DURDURULABİLİR
Bu iki iş bırakma özellikle genç işçi hareketi açısından son derece önemli. Ama bu eylemlerde iki temel eksiklikten söz etmek mümkün. İlk olarak iş bırakma eylemi giderek artan bir seyir izlese de henüz fabrikanın tamamına ulaşabilmiş değil. Elbette bu bir süreci gerektirecek. Ancak burada iş bırakmaları örgütleyen işçilere bu süreci hızlandırma görevi düşmektedir. Çünkü 2 bine yakın işçi aynı koşullarda çalışmaktadır. Bir diğer eksiklikte iş bırakmalardan sonra yaşanan işten atmalar karşısındaki sessizlik. HEY patronu son iş bırakmadan sonra daha fazla işçi çıkarmaya hedef olarak belirledi. Böylesi bir hedefi belirlemesinin nedeni bir daha işin durdurulmasını önlemek. HEY patronu çıbanbaşı gördüğü dikimhane işçilerinin hepsini işten çıkartıp “uslu” işçilerle devam etme niyetinde.
Fabrikanın içerisindeki fiziki şartlardan dolayı işçilerin birbirlerini görmeleri zor olsa da, HEY, CBC gibi farklı firma isimleri olsa da, “Dikimhanedekilerle ütü paket iş bırakır biz de paramızı alırız” gibi yanlış düşünen işçiler olsa da fabrikanın geneline dönük bir çaba ile işten atmalar durdurulabilir. HEY patronunun bu hamlesi boşa çıkarılırsa ücretlerin gecikmesi, fazla mesailer, müdürlerin tutumları gibi sorunları aşmak çok kolay olacaktır.
Elbette HEY Tekstil başta olmak üzere Güneşli’de birçok fabrikada özellikle genç işçiler kendi patronları ile mücadele içerisindeler. Bu mücadelelerinde yalnız kalan genç işçiler patronlarla kavga etmeyi canları yanarak öğreniyorlar. Bir fabrikada yaşanan deneyimin diğer fabrikalara taşınmasıyla mücadelenin daha ileriden örgütlenmesi mümkün.

(*) Emek Partisi
İstanbul İl Yöneticisi
Can Denizci

Evrensel'i Takip Et