04 Ekim 2010 00:00

‘Komünist Rus sazı’ndan İstanbul şarkıları

İstanbul Radyosu’nda tarzen ve İTÜ Türk Musikisi Konservatuarı’nda öğretmen olarak çalışan Nevcivan Özel tüm düzenlemelerini kendi yaptığı albümü Taristanbul’ı yayınladı.

Paylaş

İstanbul Radyosu’nda tarzen ve İTÜ Türk Musikisi Konservatuarı’nda öğretmen olarak çalışan Nevcivan Özel tüm düzenlemelerini kendi yaptığı albümü Taristanbul’ı yayınladı. 32 yıllık müzisyene ilk albümünde kemençede eşi Nevbahar Özel, kontrbasta Volkan Hürsever ve son olarak perküsyonda Tarık Tüysüzoğlu eşlik etmiş. Türkiye müziğinde tar kullanımı açısından benzersiz bir çalışma olan Taristanbul’u ve Nevcivan Özel’i konuşurken, tarın “komünist Rus enstrümanı” olarak algılanması nedeniyle yaşadığı trajikomik anıları konuşmak da bir hayli eğlenceli oldu.

Tarın TRT’ye girmesinde öncülük eden isimlerden birisiniz, nasıl karşılandı tar TRT’de?
1981’de sınava girdim ve radyoda stajyer sanatçı olarak göreve başladım. O zaman tabii halk müziğinin buraya gelmesinin en önemli nedenlerinden olan çok duayen isimler görevdeydi. Başında Ahmet Tüfekçi hocamız vardı. O zamana kadar Azeri repertuarlar çalınıyor ama hep Türk halk müziği enstrümanlarıyla. Hep bağlama ağırlıklı o zamanlar. Her yerin türküsü bağlamayla icra ediliyor. Ben girdikten sonra Azeri türkülerinin tar ağırlıklı icra etmeye başladık. Değişik bir tını olduğu için cezbetti herkesi. Bu sefer Azeri repertuvarı okumayan sanatçılar da “Ya bunun sesi çok güzel ben de bir Azeri türkü okuyayım,” demeye başladı. Yani enstrüman bir anda popüler oldu. 7-8 sene sürdü bu popülerlik. Sonunda bir gün Yurttan Sesler Korosu’nda solo bir şarkı icra edeceğim. Ramazan Şenses vardı orada. Anonsum yapıldı falan. Ramazan Abi kalktı “Noluyor kardeşim burası Bakü radyosu mu? Sen komünist misin Rus sazı çalıyorsun?” dedi. Tabii herkes şaşırdı bir anda, yayın durdu. Nida Bey çok otoriter biriydi ve bir bakışı yeterdi. Şöyle döndü “Ramazan, oğlum aklını başına topla evladım,” dedi.

Bunun gibi başka zorluklar yaşadınız mı o dönemde?
Mesela 81-82 konservatuar yıllarım. Yeni darbe olmuş. O zaman Azerbaycan konsolosluğu yok Rus konsolosluğu var. Ben de tar ile ilgili doküman arıyorum araştırma yapmak için ama bulamıyorum. Sonra bir arkadaşımla konsolosluğa gitmeye karar verdik. Gittik randevu aldık kültür ataşesiyle görüşmeye başladık anlattık derdimizi. O da numaramızı aldı “Ben bir soruşturayım size haber veririm,” dedi. Çıktık oradan 100 metre yürüdük yürümedik iki kişi geldi kolumuza girdi soruşturmaya çekiyor. Sivil polislermiş. Kimliklerini görmek istedik falan gösterdiler. “Gelin bakalım,” dediler. “Nereye?” dedik. “Şubeye,” dediler. Orada görürmüşüz niye gittiğimizi. Gittik şubeye soruyorlar işte “Oraya niye gittiniz? Ne işiniz vardı?” Diye. “Ya biz konservatuar öğrencisiyiz. Şurdayız, bunu çalıyoruz. Bunla ilgili bilgi almaya gittik.” “Ee başka?” dediler. “Başka bir şey yok işte bunun için gittik,” dedik. Vardı yoktu derken 2 gün tuttular bizi orada. Sonra da bir şey olmadığına karar verdiler ki saldılar dışarı. Bu tar macerası biraz meşakkatli sürdü açıkçası.

Tar altından kalktı herhalde bu tepkinin?
TRT’de ilk tepkiden sonra bir süre böyle karışık bir durum oldu ama bir süre sonra enstrüman kendi yolunu bulmaya başladı. Bundan 2-3 sene sonra tarla birlikte kemane de başladı, nare de başladı mey de başladı ardından da garmon denen bir enstrüman katıldı ve küçük bir Azeri halk çalgısı orkestrası oluştu. Tabii bütün müzikal tınlayış değişti. Bu da insanların hoşuna gitti epey. O kadar popüler oldu ki herkes Azeri türkü okudu TRT’deki ses sanatçılarından. Ondan sonra da bir gün Hisarlı abimiz dedi ki “Tamam. Bundan sonra Azeri türküsü okumak yasak.” Solistlere de bir şekilde aba altından değnek göstererek illegal biçimde çoğu kişiyi caydırdı. Tabii caymayanlar da oldu arada.

Her yöre türküsünün kendi yöresine ait enstrümanlarla çalınması önemli değil mi?
Trakya türküsü çalınacak mesela, kaba zurna denen bir çalgı lazım. Onu bağlamayla çalınca aynı tadı vermiyor tabii. Her şeyi bağlamayla çalınca otantik enstrümanlarımızı da koruyamıyoruz. Halk yine o yörelerde doğru enstrümanlarla icra ediyor bu besteleri. Biz de o zamanlar böyle bir çalışma yapmak istemiştik. Bir yere kadar başarılı da olduk aslında. Ama böyle komik bir olay izledi bunu.
GERÇEKTEN BESTECİ VE İCRACI OLABİLMEK İÇİN EN AZ 25-30 YIL ÇALIŞMAK GEREKİR
Doğu ve batı ayrımı yapmak artık çok zor ama tar bir doğu enstrümanı mı? Tar nereli bir enstrüman?
Kök olarak Ortadoğu diyebilirim. İran’da ortaya çıkıyor aslen. Ama şu andaki İran tarıyla benim çaldığım Kafkas tarı arasında çok fark var makamsal olarak. Tar çok fazla değişen ve gelişen bir enstrüman. Ben icracının da kimliğini katarak bir tar yorumu dinlemedim hiç. Hani gerçekten kendini katarak bu enstrüman için kompozisyonlar yapan birini duymadım. Ben kendi çalışmalarımı yaptım ve bunların olgunlaşması 30 yılı buldu. Eğer Türk musikisinde besteci ve icracı hale gelmek istiyorsanız eğitim dışında en az 25-30 yıl çalışmalısınız.

Albümü 32 yıl beklemenizin nedeni de bu galiba?
Müzikte ne kadar çok emek verirseniz bunların geri dönüşümü o kadar güçlü oluyor. Bu çalışmaya girmeyip günün popüler müziğine kapılır bir şeyler yaparsanız o geri dönüş olmuyor. Bir şeyler yapılıyor elbette ama o yapıldığı süreye sıkışıp kalıyor.

Albümde son şarkı dışında vokal kullanmayışınızın nedeni nedir?
Evet son şarkıda ufak bir gazel var sadece. Burada tabii amaç enstrümanı öne çıkarmak. Yani “Tamam bu adam bu kadar çalışmış, icracılık yapmış, beste de yapmış ama bunun geldiği nokta neresidir?” bir göstermek istedim. Önemli olan enstrümanı çalarken onun doğallığının yanına kendi kişiliğinizi de sıkıştırmak. Maksat kendi müziğimi ortaya koymaktı. Albümün ilk şarkısı çok farklıdır mesela diğerlerinden. “Hayat nedir” adı. Benim kendi bakış açımla hayatı açıkladığım şarkı. Bunu ortaya koymam için de zaman geçmesi bir yaşanmışlık edinilmesi gerekiyordu elbette.


TÜRK MÜZİĞİ MAKAMLARINI DÜNYAYA DUYURMAK İSTİYORUM

Bu zamana kadarki çalışmalarınızda tüm enstrümanları siz çalmışsınız ama taristanbul böyle değil.
Bu ısmarlama bir iş değil tabii benim işim. Kafamdakini en iyi şekilde yansıtmam ve icrasının böyle olması gerekiyordu. Bu yüzden canlı kayıt yapmayı tercih ettik. İcracıların aynı anda çalması ve tüm o duyguyu ve müzikaliteyi vermesi çok önemli. Keşke imkanlar daha geniş olsa konser kaydı şeklinde yapabilsek albümleri. Az enstrümanla çok zengin bir melodik yapı kazanmayı hedefledik.
Bir sonraki albüm için bir çalışmanız var mı?
Evet bir sonraki albümde vokal daha fazla olacak. Ama şarkı söylemekten ziyade sesi enstrüman olarak kullanma şeklinde olacak bu. Bizim Türk makamlarını göstermek istiyorum daha gazel tarzında. Biz bunu tanıtamadık hiç. Kimsenin bundan haberi yok. Mesela Hindistan son on yıldır müziklerini tüm dünyaya dinletiyor. Çok zor ve derin bir müzikleri var onların da.
Sonraki albüm enteresan tınlayacak bence. Tar kullanırken Türk müziği gazelleri okumanın çok değişik olacağını düşünüyorum. Aynı ekiple çalışacağız yine ama birkaç misafir de olabilir albümde şarkıların durumuna göre.

Emre Temiz
ÖNCEKİ HABER

İshakpaşa Sarayı operayı ağırladı

SONRAKİ HABER

zama zingo

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa