05 Ekim 2010 00:00

Marmara yıllar sonra kâbusu hatırladı

Marmara Denizi’nde meydana gelen 4.4 şiddetindeki deprem başta İstanbul olmak üzere birçok ilde hissedildi.

Paylaş

Marmara Denizi’nde meydana gelen 4.4 şiddetindeki deprem başta İstanbul olmak üzere birçok ilde hissedildi. 17 Ağustos 1999’da binlerce kişinin yaşamını yitirdiği depremin belleklere kazındığı bölgede kısa süreli bir kâbus yaşanırken, olası deprem senaryoları da yeniden devreye girdi. Uzmanlar özellikle İstanbul’un depreme hazır olmadığı konusunda defalarda görüş bildirirken, depremin kaçınılmaz olduğunu ancak asıl felaketin sonrasında olacağını yıllardır anlatıyor.
Önceki akşam 20.49 sıralarında Marmara Denizi’nin 7.7 kilometre altında meydana gelen 4.4 şiddetindeki deprem başta İstanbul ve Kocaeli olmak üzere bir çok yerleşim yerinde hissedildi. 17 Ağustos 1999 depreminin yarattığı travmanın hâlâ etkili olduğu bölgede küçük ölçekli bir sarsıntı bile kabusu hatırlatmaya yetiyor. Uzmanlar ise İstanbul’un depreme hazır olmadığı konusunda defalarda görüş bildirirken, yıllardır, depremin kaçınılmaz olduğunu ancak asıl felaketin sonrasında olacağını anlatmaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de uzmanları bu sözlerine teyit eder nitelikte 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde bir mesaj yayınlamış ve “Geçen yıllar içerisinde, depreme hazırlık kapsamında yürütülen ciddi çalışmalara rağmen, kat edilen yolun yeterli olduğunu söyleyemeyiz” demişti. Herkesin ağız birliği ile ‘’hazır değiliz’’ dediği depremin olası senaryoları ise felaketi işaret ediyor.
‘ALTIMIZ ÇÜRÜKTÜ AMA’
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, Türkiye topraklarının yüzde 92’sinin, sanayi tesislerinin ise yüzde 75’inin deprem riski taşıyan bölgelerde olduğunu hatırlatarak, bir yerin yerleşime açılmadan önce mutlaka risk analizlerinin yapılması gerektiğini anlattı. Gökçe, “Erzincan depremi sonrası bugünkü deprem yönetmenliğinin başlangıcı olan bir deprem yönetmenliği çıkarıldı. 1999’da Gölcük depremi var ki 330 bin bina bu depremde hasar aldı. Türkiye’nin doğusundan batısına yaklaşık olarak ailelerin 3’de ikisi etkiledi. Deprem sonrası 17 milyar dolar ekonomik kayıp var. Ülkemizdeki birçok yönetici deprem gerçeğini bilmiyordu ta ki bu 99 depremini görene kadar. Topraklarımızın yüzde 92’si deprem tehlikesi altında bulunuyor; sanayimiz ise yüzde 75 deprem riski olan bölgelerde bulunuyor” diye konuştu. Süleyman Demirel’in 99 depreminden sonra “eyvah altımız çürük” diye feryat ettiğini belirten Gökçe, ancak yine de Sakarya’da otomobil firmasının yapılması gerektiğini söylediğini hatırlattı.
KONTROLSÜZ YAPILAŞMANIN BİLANÇOSU AĞIR OLACAK
Gökçe, depreme doğru ilerleyen İstanbul’da binaların yüzde 71’nin kaçak olduğunu, hastanelerin ve okulların depreme karşı güçlendirilmediğini sadece karayollarının boğaz köprülerinin ayaklarını ve viyadüklerini güçlendirdiğini anlattı. Gökçe, “İstanbul depreme doğru gidiyor. 17 Ağustos depreminin merkez üssü İstanbul’a 110 km uzakta olmasına rağmen İstanbul’daki binaların 3 bin 30’unun ağır bir şekilde hasar gördüğünü görüyoruz. Yaklaşık olarak 32 bin yapı hasar gördü. Projeler deprem yönetmeliklerini dikkate alınarak doğru olarak uygulanmamış kentimizde yapılan binaların yüzde 71’i kaçak yani her hangi bir mühendislik bilgisi görmeden yapılan binalar. Bu yapıların depremde ayakta kalabilme şansı yok” diye konuştu. Özellikle 1980 ile 2000 yılları arasında İstanbul’daki imar izinlerinin sokaklarda formalite olarak imzalatılıp alındığına işaret eden Gökçe, bu binaların olası bir depremde problem olarak karşımıza çıkacağını söyledi.
‘ÜÇTE BİRİ ETKİLENİR’
TMMOB’a bağlı Jeoloji Mühendisleri Odası’nın hazırladığı “Deprem ve Deprem Yönetimi Raporu’na göre Türkiye’de her 3 yerleşim biriminden 1’i en az bir afet riskiyle karşı karşıya. Raporda, Türkiye’de her yıl en az 3 deprem yaşanması riskine karşın mevcut yapı stoku ve önlemlerin yetersiz olduğu kaydediliyor. Raporda depremlerde toplam can kaybı sıralamasında Türkiye, Çin, Japonya ve İtalya’dan sonra geldiği belirtiliyor, “Ülkemizde her yıl büyüklüğü 5-6 arasında en az 2, her 3 yılda da en az 6 veya daha büyük deprem olasılığı bulunmaktadır” deniliyor. Raporda Türkiye’de 35 bin 741 yerleşim biriminden 3 bin 942’sinin (Yüzde 11,03) depremlerden etkilendiği kaydediliyor ve “Sonuçta, ülkemizdeki her 3 yerleşim biriminden 1’i en az bir afet riskiyle karşı karşıya gelmektedir” ifadeleri kullanılıyor. Oda, deprem mevzuatındaki yasal karmaşıklığa dikkat çekiyor, “Ulusal Afet Sistemi Yönetim”inin toplumu kucaklamadığını kaydediyor. (DİHA)

‘DEPREM KORKUSU KULLANILIYOR’
ŞEHİR Plancıları Odası ise çeşitli dönemlerde yaptığı araştırmalarda, depremin korku ile unutkanlık arasında ihmal edildiğini ve yeterli önlemlerini alınmadığını belirtmişti.
Oda tarafından yapılan açıklamada deprem korkusunun yetkililer tarafından rant aracı olarak kullanıldığını ve özelleştirmenin önünü açmak için kullanıldığı belirtildi. Oda’nın uyarıları ise şöyle; “”Kentsel rant beklentisinin unutturucu etkisi yoğunlaşmış, başta yerel yönetimlerimiz olmak üzere sorumluluk sahibi kurumlarımızda afet risklerine yönelik duyarlılık tümüyle yitirilmiş, yaşanan acılar unutulurken, bir yandan jeolojik-jeoteknik etütlerle getirilen kısıtlamaları gevşeten yapılaşmaların önünü açan kararlar, diğer yandan jeolojik-jeoteknik etütler yapılmadan gerçekleştirilen kat artışları ve gökdelen yapım kararları yaygınlaşmaya başlamıştır.”

‘GAZ İKİNCİ BİR TEHLİKE OLARAK VAR’

MAKİNE Mühendisleri Odası yaptığı çalışmalarda İstanbul’u bekleyen gaz tehlikesine dikkat çekiyor. MMO’ya göre; olası bir depremde “Kentte; yerleşim alanları, bu alanlar içerisinden geçen ve I. ve II sınıf Gayri Sıhhi Müesseseler kapsamında yer alan Sanayi Tesisleri ve Doğal Gaz Boru Hatları, LPG Boru Hatları, yine yerleşim alanları içerisinde hiçbir standarda bağlı olmaksızın kurulan ve işletilen Akaryakıt İstasyonları, Tüp Gaz Satış Bayileri vb. oluşumlar bir arada bulunmaktadır. Deprem riski yaşam güvenliğini ortadan kaldırmaktadır. Sanayi- depolama- liman vb. tesislerin ve alt yapı tesisleri ile ulaşım hatlarının yer aldığı bölgelerin, deprem açısından da risk taşıyor olması, pek çoğunun fay hatları üzerinde bulunması” tehlikenin boyutlarını artıracak.
ÖNCEKİ HABER

Her an yıkılabilir!

SONRAKİ HABER

MİMARLAR SOSYAL FORUM’DA BULUŞACAK

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa