6 Ekim 2010 00:00
Krizin faturasını emekçiler ödedi
GAZİ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Durmuşun hazırladığı KESK-AR raporunda, özellikle AKP iktidarı döneminde vergi yükü sermayenin üzerinden aşamalı olarak alınarak, emekçilerin üzerine yıkıldığı savunuldu. Durmuş raporunda, hükümetin yürüttüğü politikaların bilinçli olduğunu ve genel seçim sonrasında artarak devam edeceğini ileri sürdü.
Durmuşun hazırladığı 2010 ağustos ayı, Krizin yeni aşamasında Türkiyenin iktisadi durum başlıklı raporu ANKAya değerlendirdi.
Durmuş, hükümetin yürüttüğü politikaların bilinçli olduğunu ve genel seçim sonrasında artarak devam edeceğini savundu. Vergi politikaları ile gelir dağılımının bir ölçüde iyileştirilebileceğini belirten Durmuş son 7 yıldır AKP hükümetinin uyguladığı politikalar ile bunun tam tersinin gerçekleştiğini ileri sürdü. Durmuş gelir vergisini asıl olarak ücretli emekçilerin ödediğini, muafiyet ve istisnalardan sermaye geliri sahiplerinin yararlandığını, sermaye şirketlerine sayısız vergi teşviki yapıldığını savundu.
Artan oranlı gelir vergisi tarifesinin düzleştirildiğini, basamak sayısının 6dan 4e indirildiğini belirten Durmuş, ücretliler lehine 5 puan indiriminden vazgeçildiğine de dikkat çekti.
İNDİRİMİ İŞVERENLERE YARADI
AKP hükümetinin yaptığı asgari geçim indirimi uygulamasının genelde işverenlerin işine yaradığını savunan Durmuş, Dolaylı vergilerin yükü de emekçilerin sırtında. ÖTV, KDV vergiler adaletsizdir dedi. Durmuş, et, süt, eğitim ve sağlığa yüzde 8 KDV uygulanırken pırlanta, elmas gibi kıymetli taşlar ve külçe altının KDVden istisna tutulduğunu, vergi alınmadığını kaydetti.
2008 krizinin, 1929-1933 krizinden bu yana görülmüş en derin kriz olduğunun belirtildiği raporda, AKP Hükümetinin kriz öncesindeki gibi, iç tasarrufları ihmal eden, sıcak para girişleriyle finanse edilen ithalata ve spekülatif gayrimenkul-inşaat yatırımları ve bireysel tüketimi özendiren diğer yatırım biçimlerine dayalı, yani dış finansmana dayalı bir büyüme modeline tekrar dönmekte olduğunu ortaya koymakta olduğu savunuldu.
Durmuş raporunda ayrıca, hükümetin 2000li yılların başından bu yana Resesyonu ötelemek adına, düşük döviz kuru-yüksek faiz makası, spekülatif sıcak para girişi biçiminde uygulanan ve balonlar yaratarak ekonomide geçici bir canlılık yaratıldığını, hükümetin böylece de siyasal iktidarı elde tutarken, gerçek büyüme yerine nüfusun çok az bir kısmını zenginleşmesini sağlayan bir modele yeniden dönülmekte olduğunun işaretlerinin mevcut olduğunu öne sürdü.
Durmuş, bu tür modellerin ömrünün çok uzun olmadığını, ekonomiye, sanayie ve istihdama büyük zararlar verdiğinin 2001 kriziyle ortaya çıktığını anımsattı.
TÜRKİYE İŞSİZLİK LİSTESİNDE İKİNCİ
Önceki krizlerde olduğu gibi bu krizin de bedelini en ağır şekilde ödeyenlerin işsiz kalan emekçiler olduğunu savunan Durmuş, resmi işsizlik rakamlarının gerçek rakamların çok altında olmasına rağmen kriz sonrasında oldukça yüksek düzeylere çıktığını belirtti.
Durmuş raporda, Türkiyenin dünya işsizlik ortalamasının iki katı bir orana sahip olduğunu ve OECD üyesi ülkeler içinde, İspanyanın ardından 2009 yılı itibariyle en yüksek işsizliğe sahip ikinci ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekti. Durmuş, 2010 yılı ilk çeyreğine ilişkin büyüme oranının ise yüzde 11.7 olarak açıklandığını ve hükümet tarafından bunun rekor bir büyüme oranı olarak nitelendiğini belirterek, ekonominin 2010 yılı ilk çeyreğinde, 2009 yılının aynı dönemindeki kaybı telafi edemediğini savundu. (ANKARA)
Evrensel'i Takip Et