06 Ekim 2010 00:00
Yiğit Buluta Teselli: İnternet Sansürü
Bundan birkaç yıl önce Vatanda AKPye muhalefet eden yazılar yazan ve AKPyi ülkeyi satmakla itham eden o sarışın savaşçıyı hepimiz tanıyoruz.
Bundan birkaç yıl önce Vatanda AKPye muhalefet eden yazılar yazan ve AKPyi ülkeyi satmakla itham eden o sarışın savaşçıyı hepimiz tanıyoruz. Kibirli, ben bilirimci tavrı, şüphe götürmez karizması, hayatını illa ki birilerini yönetecek olmak prestijine yönlendirmiş o haliyle Yiğit Bulut nihayet istediği yere ulaştı. Herkes Yiğit Bulutun büyük değişiminden bahsederken aslında Yiğit Bulutun sadece fikirlerinin değiştiğini hep es geçiyoruz. Kendisine yılların devrimcisi (!) gibi davranan ulusalcılara sırtını dönmesini maaş çekini aldığı firmanın değişikliğiyle rahatlıkla açıklayabileceğimiz Bulut aslında tam bir istikrar figürü, güçlünün ve paraya sahip olanın ebedi dostu.
Herkesin Yiğit Buluta yüklendiği bu dönemde ben bu yazıyı kendisine arzuladığı medya sistemine yavaş yavaş geçtiğimizi müjdelemek için yazıyorum. Malum Yiğit Bulutun medyada yaşanan sermaye dönüşümündeki rolünden ziyade Başbakana kendi genel yayın yönetmeni dahil birçok medya kodamanı önünde yaptığı öneri çok konuşuldu son günlerde. Ne demişti Habertürkün cevval şovalyesi: Gazeteler için de bir denetleme kurulu kurulsun.
Bugün Türkiyede çeşitli iktidar ve güç odakları hariç bir gazetenin üstünde resmi baskı uygulayabilecek bir kurum en azından yargı alanının dışında yok gibi gözüküyor. Yine de unutmamak gerekir ki yıllardır yayında olan Expressin bu yaz yayınlarına ara vermek zorunda bırakılışının, Muhabiri İrfan Aktanın hapis cezasıyla yargılanması, Yazı İşleri Müdürü Merve Erolunsa yüklü bir para cezasına çarptırılmasıyla doğrudan ilgisi var. Kısacası Türkiyedeki gazetecilik alanı gelişmemiş demokrasi kültürünün sonucu olarak her şeye dava açan siyasetçiler ve iş insanları ile halkı halktan korumaya kendilerini adamış işgüzar savcılar tarafından çoktan kuşatılmış durumda. Yargı ise cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sahibinin sesi olduğundan gazetecilerin mesleklerinin ne olduğunu kavrayamamış gibi duruyor. Röportajlardan aktarılan cümlelerin örgüt propagandası sayılarak gazetecilerin yargılandığı bu ülkede Yiğit Bulutun gözden kaçırdığı bir şey daha var: İnternet. Günümüzde basının önemi elbette yadsınamaz; ancak ortaya çıkışından beri denetlenmesi güç olarak tanımlanan İnternete yönelik baskıların ve sansürün yoğunlaşması özellikle AKP iktidarı ve kimi STKlerin dava açmaktan yorgun düştüğü son dönemin ürünü. Peki ne oldu da İnternet bir anda AKP ve taraftarları tarafından günah keçisi ilan edildi?
Her şeyin ötesinde basılan gazeteler üzerindeki hukuki baskı çok daha güçlü. Okur kitleleri daha sadık olan bu gazetelerin yıllardır uğraştığı birçok problem ise İnternette ortadan kalkıyor. TSKnin ya da polisin uyguladığı orantısız şiddetten, askeri operasyonlardaki stratejik hatalara dek her şey İnternette tartışılır durumda. Dahası CHPnin kırmızı kar yağsa gitmez denen başkanı Baykalı da Antalyaya yollayan İnternet oldu. Yargı ve hükümet içi telefon konuşmalarından Ergenekon davasının kayıtlarına kadar her şeyi İnternette okuduk. İşte bu nedenle Yiğit Bulutun gazetelerin denetlenmesine yönelik talebi Türkiyede karşılığını bulmuş durumda. Sadece haber kaynakları değil, ayrıca Youtube gibi toplumdaki gruplar arasında iletişimi sağlayan sosyal paylaşım ağlarının da yasaklandığı biliniyor. Her ne kadar Başbakan kendisinin girebildiğini söyleyip halkı da yasaları delip bu sitelere erişmeye davet etse de çoğunluğu Atatürkü korumak amacıyla açılan davaların sonucunda aslında birçok siyasi figürün korunduğu ortada.
Tayyip Erdoğanın İstanbuldaki başkanlık dönemine ait suç unsuru içeren videolardan, Milliyetçi Hareket Partisinin uluyan üyelerine, CHPli bürokratların özel yaşamlarına müdahale eden görüntülere kadar birçok video buralarda paylaşılmakta. Kısacası tüm bu yasaklar muhtemelen mahkeme kararıyla Atatürkü koruyor gibi gözükse de aslında koruduğu şey mecliste ve iktidarda olanlar. Kendine demokrat bir ülke için iktidara evet diyenler ise bu konuda sessizliklerini korumaya devam ediyorlar.
Sarphan Uzunoğlu