10 Ekim 2010 00:00
Klişeler
GÜNÜN YAZILARI
Futbol algımız ağırlıklı olarak klişe söylemler üzerinden yol alıyor. Klişelerin belirlediği çerçevenin dışına çıkmakta zorlanıyoruz. Yöneticilerin de, teknik adamların da, futbolcuların da, taraftarların da, futbol yorumcularının da ihtiyaç duydukları anda iştahla sarılabileceği -bir çeşit imdat görevi gören- pek çok klişe mevcut. Tabii bu klişeler, genellikle kötü gidiş ve yenilgiler sonrasında bahane olarak dile getirilir. Hakemler bu anlamda ideal bir klişe malzemesidir. Yenilgilerdeki en büyük sorumluluk payı kesinlikle hakemlerin kötü yönetimine aittir. Onların rolünün bulunmadığı bir yenilgi olamaz. Bu; bizim sorgusuz, sualsiz özümsediğimiz sarsılmaz bir gerçekliktir. Hakemlerin teknik olarak yetersiz, niyet açısından da kuşku duyulası, güvenilmez kişiler olduklarını vurgulamak üzere dile getirilen, Bu hakemlerle lig bitmez klişesi hiçbir zaman gündemden düşmez. Aslında burada hakemlerin değil, hakemleri diline dolayanların niyeti sorgulanmalı. Hakemler üzerinden spekülasyon yaratarak hakemleri etkilemeye, baskı altına almaya çalışmak bir çeşit tezgah sayılmaz mı?
Yenilen takım cephesinden, Bugün iyi oynayamadık, rakibimiz bizden daha iyi oynadı ve hak ettiği bir galibiyet aldı türünden bir açıklama duyduğumuz zaman ise futbola objektif bakabilen kişilerin varlığını görüyor, mutlu oluyoruz. Nadiren duyulan böyle laflar, sıra dışı bir övgüyle karşılanıyor. Normal olana, normalde olması gerekene yönelik böylesi ayrıcalıklı bir yaklaşımı, futbola ne kadar çarpık baktığımızın bir göstergesi sayabiliriz.
Yenilginin sorumluluğu hakemlerin ya da aman vermez şanssızlığın üzerine yıkılıp gönüller rahatlatıldıktan sonra ise, Artık önümüzdeki maçlara bakacağız klişesiyle konuşma tamamlanır.
Bu aralar, Kendi hatamızdan yediğimiz gol(ler) klişesi de revaçta. İlginç olduğu kadar son derece anlamsız bir klişe. Nasıl yani, başkasının yaptığı hata nedeniyle gol yiyecek değilsiniz ya. Elbette herkes -hakem hatasından kaynaklanan goller dışında- kendi yaptığı hata sonucunda gol yiyor. Futbolda amaç gol atmak. Bunu gerçekleştirebilmek için de rakibi hata yapmaya zorlamak gerekiyor. Bütün bu taktikler, stratejiler bunun için geliştirilip saha içinde uygulanmaya çalışılmıyor mu? Hiç kimse hata yapmazsa bütün maçlar başladığı gibi bitmez miydi?..
Tabii, Kendimiz gibi oynarsak, kendi oyunumuzu oynarsak... klişesini de unutmamak lazım. Demek bir takım, zaman zaman başkası gibi de oynayabiliyor. Kendimiz gibi oynarsak derken, kuşkusuz iyi oynamak kastediliyor. Yani iyi oyun bize, kötü oyun ise başkasına ait. İyi oynadığımız oyunu sahiplenebiliriz ama kötü oynamışsak, o bizim oyunumuz değildir. Oysa hiçbir takımın performansı süreklilik göster(e)mez. Dünyada her maçında aynı performansı sergileyebilen bir takım var mı ki? Oyuncuların olduğu gibi takımların gidişatında, grafiğinde inişler, çıkışlar kaçınılmazdır. Bir takım pek çok etkene bağlı olarak iyi de oynayabilir, kötü de. Sergilenen kötü futbola bakıp da, Bu oyun, bu takımın olamaz gibisinden laflar etmek mümkün mü?..
Puan cetvelinde bulunulan yerden memnuniyetsizliği belirtmek üzere Hak ettiğimiz yerde değiliz klişesi de başka bir tuhaflık örneği. Ne demek oluyor ki bu? Yani o kadar yoğun ve tek taraflı haksızlık ya da şanssızlıklarla uğradınız ki, bu yüzden normalde bulunmanız gereken yerin altında kaldınız. Tabii ki hiç inandırıcı değil. Burada da aslında hakem hataları sonucunda yitirilen puanların takıma vurduğu darbeye(!) dikkat çekilmek isteniyor. Oysa hakem hataları gibi, sakatlıklar, hastalıklar da bu oyunun içinde yer alan ve bütün takımların zaman zaman karşılaştığı olgulardır. Sezon başında; sakatlık, hastalık, ceza gibi yaşanması olası olumsuz durumlar göz önüne alınarak gerekli planlamalar yapılır ve takım kadrosu da bu planlama çerçevesinde oluşturulur.
Hakem hataları, sakatlıklar, hastalıklar gibi olumsuzlukları sadece bir takımın sorunuymuş gibi göstermek, bunlardan sadece kendilerinin mağdur olduğu anlamına gelebilecek laflar etmek, bahane yaratma çabasından başka bir anlam taşımaz. Hak ettiğimiz yerde değiliz diyen aslında tam da hak ettiği yerde demektir. Bu lafı eden ya hakem hatalarının ardında bir tezgah arayışındadır ya da şanssızlıklardan yakınıyordur. İki durum da net bir biçimde hak edilen yerde bulunulduğunu gösterir.
Her sonucu olgunlukla karşılayacak bir futbol kültüründen yoksun olduğumuz için paranoyakça hezeyanlar eşliğinde bahane içerikli klişeler üretme döngüsünden kendimizi bir türlü kurtaramıyoruz.
Klişeler; sorgulama, özeleştiri gibi değişim ve gelişimin önünü açabilecek kavramların önünü tıkar. Onlar, değişimin ve gelişimin ayak bağıdır. Klişelerden medet umma alışkanlığından kendimizi kurtaramadığımız sürece, yerimizde saymaktan da kurtulamayız.
Mehmet Özyazanlar
Evrensel'i Takip Et