22 Ekim 2010 00:00
GERÇEK
Fransa bir buçuk aydan beri emeklik yasasını tartışıyor. Emeklilik yaşının 60tan 62ye çıkarılmasını ön gören yasanın meclis ve senatodan geçirilmesi süreci boyunca işçiler ve sendikacılar uyarı eylemleri yaptılar. Son bir hatadan beri ise; rafineri işçilerinden üniversite öğrencilerine ulaşım işçilerinden lise öğrencilerine grevler sarmış durumda Fransayı. Çarşamba gönü sokak eylemlerine katılanların sayısını, resmi makamlar Bir milyonu aşkın olarak veriyorlar. Sendikalar ise eylemlere katılanların sayının üç buçuk milyonu bulduğunu söylüyorlar.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve hükümeti, grevci işçilere ve göstericilere karşı sert davranıyor; polis gaz, cop kullanıyor, rafinerilerdeki depoların önündeki barikatların sökülmesi için girişimler yapıyorlar. Dahası hükümet, yasanın meclisten sonra senatoda oylanarak geçirilmesinde ısrar ediyor. Ancak işçiler ve öğrenciler ile onlara destek veren halk kesimleri de geri adım atacak gibi görünmüyor.
Fransayı sarsan ve öteki Avrupa ülkelerinde de artçı tepkilerinin olması kaçınılmaz olan eylemlerin görünür nedeni, emeklilik yaşının 60tan 62ye çıkarılması! Ne var ki; gerçek bu kadar basit değil.
Belki ilk bakışta Fransadaki eylemlere, Ne olacak canım, Fransada böyle şeyler iki yılda bir oluyor zaten denebilir.
Ancak bu seferki eylemleri, oluş seyri içinde anlamlandırmakta yarar var.
Şöyle ki;
Elbette işçileri, işsizleri, lise ve üniversite öğrencilerini kapsayan eylemlerin arkasında, kapitalizmin insanlara güvenli bir gelecek sunma umudunu kaybettirmiş olmasıdır var. Dahası krizin İkinci bir dip daha yapma ihtimali tartışmaları da giderek alevlenmektedir. Ve sermaye sözcüleri, Kriz önlemlerinin yeniden devreye sokulması için çağrılar yapmaya başlamışlardır.
Böyle bir dönemde Fransız işçilerinin ve gençliğinin alanlara dökülmesi, rafineri ve ulaşım gibi toplum yaşamını çok çabuk etkileyen işkollarındaki etkileyici grevler, grevlerin kamuoyunda genel bir destek görüyor olması; elbette sadece emeklik yaşının 2 yıl artırılması açısından da önemlidir. Ancak Fransada ortay çıkan bu grev ve direnişlerin, muhtemel yeni kriz önlemleri karşısında Fransız işçilerinin ve halkın önceki kriz önlemleri karşısında gösterdiği yumuşak başlılığı gösteremeyeceğinin işareti olduğunu söylemek kehanet olmasa gerek.
Tabi bizde de Fransada olanlara övgüler yapılıyor. Gıptayla söz ediliyor; Adamlar yapıyor canım. Bizimkiler bir şey yapamaz türünden Kahve muhabbetleri yapılıyor. Sermaye basını bile, bizde olsa sövüp sayacağı eylemlere, Fransada olunca suçlayıcı kavramlar kullanmamaya özen gösteriyor.
Belki Fransız işçilerinin ve öğrencilerinin örgütlülük düzeyi, arkalarındaki mücadele geleneği onları daha çabuk öne itiyor olabilir. Ama şu bir gerçek ki, biraz önü açıldığında, Türkiyenin işçilerinin de çok iyi mücadele ettiğini yakın geçmişte defalarca gördük.
Bu konuda elbette başka ülkelerin işçi sınıflarından öğreneceğimiz çok şeyler var; öğrenmeliyiz de. Ama karamsar olacak ya da Onlar yapıyor da biz yapmıyoruz psikolojisinin işçi sınıfına ait bir psikoloji olmadığını da bilmek gerekir.
Dahası Fransız işçileri de yakın geçmişteki mücadelelerinden ders çıkarırlarsa, bugün yaptıklarının sermayenin saldırısını püskürtmeye yetmeyeceğini, hükümetlerin, sermayenin direncini kırmak için daha etkili eylemler geliştirmeleri gerektiğini görmeleri gerekecektir. Aksi halde eylemler yapıp sonra bir şey olmamış gibi geri çekilmeler (Geçmişte oldu) sadece hükümetin yeni saldırılarına meşruiyet sağlar!
Tabi bizin ülkemizin işçileri de, sermaye saldırısını püskürtmek için Fransız işçilerinden öğrenirken onlarınkini aşan bir düzeyde mücadele edemezse, Türkiyenin emekçileri ve gençliği iyi eylemler yapsa bile sonuç alamayacağını bilmesi gerekir.
Fransız işçilerinin ve gençlerinin bu atılımı, bize kendi sorumluluğumuzu hatırlatarak, nasıl bir eylem çizgisinde mücadele etmek gerektiğinin ölçütünü göstererek uyarıcı bir görev yapmıştır.
İ. Sabri Durmaz
Evrensel'i Takip Et