27 Ekim 2010 00:00

BASIN TURU


Wikileaks’in yayınladığı Irak belgeleri, ABD’nin Irak işgaliyle ilgili çok önemli detaylar gösteri, ancak daha önce bilmediğimiz herhangi bir şey var mı? Wikileaks, ABD ordusunun Afganistan’la ilgili belgeleri yayınladığında yaptığı gibi Pentagon, sinirden burnundan soluyacak. Daha önce sadece şüphelenilen ancak ABD ordusunun hiçbir zaman kabul etmediği ya da detayını açıklamadıklarının çoğunu kanıtlaması bakımından bilgi sızıntısı çok önemli.
Irak güvenlik güçlerinin işkence olaylarını, ABD güçlerinin neredeyse her zaman gizlediği 2004 yılından beri belliydi ancak şimdi bunun resmi politika olduğu gösterildi.
2004 yazından beri Irak, El Kaide’nin giderek yönetime hakim olan Şiilere yönelik başlattığı saldırılar gibi büyük bir vahşetin mezhepçi bir iç savaşına girmiş durumda. 2004’ün sonunda Amerikalılar tarafından eğitilen İçişleri Bakanlığı askerleri, Sünnilere ya da Baas destekçisi bölgelere vahşice saldırıların bir parçasıydı. Saddam rejimindeki önemli kişiler tutuklandı ve yol kenarlarına saçılıncaya kadar işkence edilmiş bedenleri birkaç günde yok edildi. Iraklı liderler, birbirlerine eğitime katılan Amerikalıların resmi kılığında aslında ölüm mangalarının olduğunu fısıldıyorlardı. ABD eylemlerinin, ABD eğitimli El Salvador hükümet birliklerinin El Salvador’da başlattığı kontrgerilla yöntemlerine uygun olduğu söylendi. 2004’ten beri kendi güvenlik servislerini kurduğu gibi Irak hükümetinin hapishanelerindeki işkencelerin sıradan hale gelmesi de sır değildi.
Açıkça işkence kurbanı olan kişiler, sık sık cinayet, işkence ve tecavüz itiraflarında bulunabilecekleri televizyona çıkarıldılar. Fakat bir süre sonra öldürüldüğü iddia edilen kişilerin çoğunun halen hayatta olduğu fark edildi. Bu arada Sünni toplum, bazen Irak hükümet güçleriyle birlikte, ABD güçlerinin askerlik çağındaki bütün genç erkeklerin tutuklanmasındaki toplu temizlemenin dehşetine kapıldı. Kabile yaşlıları öldürülme ya da işkence olasılığına karşı tutukluların Irak ordusu ya da polisinin eline bırakılmamasını istemek için sık sık ABD’lilere koşturdu. Matkapla delme favori bir işkence ölçüsüydü.
ABD ordusunun bütün bunları bildiği aşikar. 2007’nin sonunda, Amerikalıların Sünni toplumun savunucusu olarak görünmeye başlamasıyla savaş da değişmeye başladı. El Kaide ve Şii Mehdi Ordusu militanlarına karşı ABD saldırıları, bir suikastçiler atağıyla yürütüldü. Yine ABD ordusunun bu tür cinayetlere, özellikle milliyetçi din adamı Mukteda El Sadr’ın takipçilerine karşı, ne kadar dahil olduğuyla ilgili daha fazla detay bilmek ilginç olurdu.
2004-9’da ABD işgali boyunca Irak’ta devam eden birbiriyle bağlantılı bir dizi çatışma vardı. Amerikalılar ve İranlılar’ın bir birlerine karşı bir dizi kısasa kısas cinayet ve adam kaçırmaları, nadiren atılan başlıklardan biriydi. 2007’de Amerikalılar İran istihbarat liderlerini Kürdistan ziyaretlerinde yakalamaya çalışırken ve Kerbela’daki başarısız bir baskında Amerikan askerleri öldürüldüğünde bu çatışmalar doruğa çıktı. İran Devrim Muhafızlarının İngiliz deniz kuvvetleri personelini yakalaması belki bu belirsiz çatışmanın bir parçasıydı. Irakla ilgili de sızdırılan bilgi, Afganistan’la ilgili sızdırılan bilgide olduğu gibi, bir sağlık uyarısıyla gelmelidir.
Alt düzey ajanlar ya da üst düzey bakanlar tarafından Iraklılar, Amerikalıların duymak istediklerini varsaydıkları, özellikle birçok Amerika karşıtı eylemin ardında İran’ın eli olduğunu Amerikalılara sık sık söylediler. Afgan istihbaratı tarafından Amerikalılara verilen ve Pakistan ve ISI askeri istihbaratının Taliban’ı desteklediğini gösteren bilgi, açıkça uydurulmuştu. Amerikalılara geçen Irak istihbaratının da aynı derecede ön yargılı olması kuvvetle muhtemeldir.
Patrick Cockburn Çeviren: Mehmet Aksoy

Evrensel'i Takip Et