28 Ekim 2010 00:00
ÖZGÜRLÜKLER
GÜNÜN YAZILARI
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), 2010 yılı boyunca dünya çapında bir kampanya yürütmektedir. UAÖ, yürüttüğü kampanyada, yoksulluğun insan hakları ihlali olduğunu vurgulamaktadır. UAÖnün yoksulluğu gündemine alması çok önemlidir. UAÖnün Türkiye Şubesi üyeleri 17 Ekim günü İstanbul Taksimde bir bildiri dağıttılar ve insan neyle yaşar? sorusunu sordular. Bir de gösteri düzenlediler.
UAÖnün bildirisi şöyleydi:
İnsan Hakları, daha az yoksulluk demektir
Her gece 963 milyon insan yatağına aç giriyor. Bir milyar insan varoşlarda yaşıyor. Her dakika bir kadın doğum esnasında ölüyor. 2.5 milyar insanın gerekli sağlık hizmetlerine erişimi yok ve 20 bin çocuk her gün bu sebeple hayatını kaybediyor. Yoksulluk içinde yaşayan insanlar dışlanıyor, söz sahibi olmaları yok sayılıyor ve şiddet ve güvensizlikle tehdit ediliyor. Haklar bu kapanı kıracak anahtardır. İnsan hakları katılımcılık, insanların söz sahibi olmaları ve yetkililerin insanların korkusuz ve özgür yaşayabileceklerini garanti etmesi talebidir.
BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından ciddi bir insan hakkı ihlali olarak tanımlanan zorla tahliyeler, her gün dünyanın her tarafında binlerce insanın ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının ihlal edilmesine sadece bir örnektir. Dünyada 100 milyonun üzerinde kişi evsizken, bir milyardan fazla kişi yeterli düzeyde barınmadan yoksun bir şekilde dayanılmaz koşullarda varoşlarda yaşıyor. Bu küresel yoksulluğun ve eşitsizliğin bir göstergesidir. Sadece Afrikada 2000 yılından bu yana en az 3 milyon kişi zorla tahliye edildi.
Barınma hakkının ihlal edilmesi toplumun en yoksul ve en dışlanmış kesimlerini su, barınma, hijyen, geçim kaynağı ve eğitim haklarının ihlal edilerek onların daha da yoksullaştırılmasıdır. Genelde zorla tahliyeler, hükümetler ve gayrimenkul komisyoncuları inşa edebilecekleri topraklar ararken, ekonomik güçler tarafından yönlendiriliyor.
Birçok insan için, insani düzeyde barınma hakkı, gıda, su, sağlık, iş ve eğitim hakkı sağlanmıyor. Uluslararası hukukun herkes adına ekonomik, sosyal ve kültürel hakların sağlanabilmesi için gerektirdiği zorunluluklara genellikle hükümetler sözde bağlılık gösteriyorlar. Bütün hükümetler yoksulluğun azaltılmasını ve Birleşmiş Milletler (BM) Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesini taahhüt etmişlerdir. Fakat yoksulluk içinde yaşayan insanlar, haklarından ve hükümetlerin sağladığı fırsatlardan yoksun bırakılıyor.
Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ile ilgili gerçekleştirilen uluslararası sözleşmeye yönelik seçmeli protokol (Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi Seçmeli Protokolü), haklarından yoksun bırakılan ya da bu konu hakkında ülkelerinde etkin bir çare üretilmeyen kişilerin BM vasıtası ile adalet bulacakları uluslararası yeni bir sistem yaratacaktır. Protokolün yasal olarak bağlayıcı olması için hükümetler tarafından onaylanmaları şarttır.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, eğer gerçekten insan hakları çerçevesinde adalete erişilmesini ve yoksulluğun azaltılmasını istiyorsa, bunu ancak protokolü imzalayarak gerçekleştirebilir. Özünde insan hakları olmayan hiçbir çözüm, yoksulluk içinde yaşayanlar için sürdürülebilir ve uzun vadeli değişiklikler yaratmayacak.
Uluslararası Af Örgütü ve insan hakları aktivistleri olarak yoksulluğun bir insan hakkı ihlali olduğunu hatırlatıyoruz ve herkesin barınma, gıda, temiz su, sağlık ve eğitim gibi ekonomik, sosyal ve kültürel haklara derhal erişiminin sağlanmasını talep ediyoruz.
Yoksullukla insan hakları ilişkisi doğru kurulmalıdır. Af örgütü bunu en iyi şekilde yapıyor. Ülkelerin ekonomik büyüklükleri önemli olmakla birlikte, gelir dağılımı adaleti ve insanların sosyal ve ekonomik haklarına ilişkin ihtiyaçları, talepleri ve beklentileri gözardı edilmemeli ve karşılanmalıdır. Acaba yukarıda Af Örgütü Bildirisinde açıklanan dünyanın sosyal haklar açısından durumuna, bir de biz, Türkiye merkezli olarak bakabilir miyiz? Bakarsak ne olur ve ne görürüz? Haftaya bu konuları inceleyeceğiz.
HÜSNÜ ÖNDÜL
Evrensel'i Takip Et