28 Ekim 2010 00:00
HAYATIN İÇİNDEN
Tekel işçilerinin onurlu mücadelesi, yürekli direnişi gericiliğin, sömürünün, teslim olmuşluğun o karamsar günlerinde hepimiz için nefes olmuştu.
Tekel işçilerinin onurlu mücadelesi, yürekli direnişi gericiliğin, sömürünün, teslim olmuşluğun o karamsar günlerinde hepimiz için nefes olmuştu. Aylarca karda, yağmurda yüreğimiz onlarla attı. Bazen çaresizliğin sıkıntısıyla yataklara düştük, bazen onların gücüyle daha bir dik yürür olduk sokaklarda. Daha yüksek sesle konuştuk, bağırdık, çakalların, soytarıların, işbirlikçilerin, çanak yalayıcılarının suratına.
Ve onlar, o gün çocuklarının ve eşlerinin desteğiyle kazandılar.
Ama iki ileri, bir geri politikalarını iyi uygulayan, dışardan gelen emirleri yerine getirmenin varlık nedenleri olduğunu iyi bilen devletliler o gün yenildiklerini hiç unutmadılar. Bu yenilginin hesabını günü gelince direnen işçilerden sorma hırsından, önce kalabalığı parçalama ve küçük lokmaları daha kolay yutma hesabından hiç vazgeçmediler.
Şimdi bir grup işçi direnişi sürdürüyor. Sadece küçük bir çadırla koca sermayeye kafa tutmanın öz güveniyle sokakta sabahlıyor.
Biz sokakta direnenleri hep destekledik.
Londrada bir tek kişi, Irak saldırısı başladığı günden bu yana direnişini tek başına sürdürüyor. Hem de tam İngiltere parlamentosunun karşısına kurduğu küçük çadırında, yırtık uyku tulumunda. Irakta hem emperyalizm, hem işbirlikçiler yenildi. Geçen onca yıla, onca işkenceye, onca ölümlere rağmen direniş sürüyor. Kafaları teslim alamadılar. Başbakan Blair gitti, Bush uğursuz görevini tamamlayıp tarihin çöp sepetine atıldı, ama parlamentonun karşısındaki çadır hala yerinde duruyor. Sömürü devam ettiği sürece de duracak. Moğolistandan, Kongodan, ABDden, dünyanın her yerinden insan gibi insanlar uyku tulumlarını, parkalarını alıp çadırın yanına ilişiyorlar. Kötü mukavvalara simsiyah yazılmış sloganlar silah tüccarlarının uykularını kaçırıyor.
Tekel işçileri direnişlerini mesajlarla duyurmaya çalışıyorlar. Direnişin günlüğünü saat saat yayımlıyorlar. Bu kez daha yalnızlar gibi. Sendikalarından şikayetçiler.
Salihin şekeri düşmüş. Biraz iyileşince direniş görevine devam.
Sözde Dinlere özgürlük diye tepinen gazetelerden, televizyonlardan çıt yok. Her ne pahasına olursa olsun insanını yaşatmak zorunda olan devletten çıt yok.
Dur bakalım ne olacak diyenlere cevabı Aziz Nesin Usta yıllarca önce ünlü hikayesinde vermişti.
ARİF NACAROĞLU