29 Ekim 2010 00:00

‘Pranga taksaydınız bari’


Sağlık Bakanlığı’nın Ankara Valiliği adına özel hastanelere yazdığı bir yazı ile “Sağlık personelinin çalışma izin belgesi düzenlenmediği, çalışma izinleri olmadığı halde özel hastanelerde çalıştıkları yönünde şikayetler geldiği; hastanede çalışan personelin kimlik tespitinin yapılabilmesi için hastane güvenlik kamera kayıtlarının en az 1 ay süreyle muhafaza edilmesi” istemi Ankara Tabip Odası’nın (ATO) sert tepkisi ile karşılandı. ATO Başkanı Bayazıt İlhan “bari elektronik pranga takın” diyerek, bakanlığın bu uygulamasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
ATO Yönetim Kurulu üyesi Özden Şener ile birlikte basın toplantısı düzenleyen ATO Başkanı Bayazıt İlhan, sözkonusu yazıya sert tepki gösterdi. Bu yazıyla, George Orwell’in 1984 adlı romanının Türkiye’de gerçek hayatta karşılığını bulduğunu belirten İlhan, bu durumda “Big Brother”ın kim olduğunu sordu.
HASMANE AÇIKLAMALAR
“Tam Gün” Yasası’nın tartışıldığı süreçte, “paracı doktorlar”, “tuzu kurular”, “bunların muayenehanesine gitmezseniz işiniz görülmez” denildiğini, “bıçak parası” tartışması üzerinden Türkiye’deki sağlık sistemine ilişkin sorunların sorumlusu olarak hekimlerin gösterildiğini hatırlatan İlhan, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının ardından da Sağlık Bakanı’nın, “Elimizdeki tek enstrüman yasa değil, başka yöntemlerimiz de var” sözlerinin şimdi açığa çıktığını söyledi.
İlhan, hekimlere yönelik baskıların alabildiğine arttığını, özel sektördeki meslektaşlarının Sağlık İl Müdürlüklerine çağrılıp, bu alanı bırakmaları yönünde “ikna” edildiklerini, devlet hastanelerinde bulunmayan standartların özel sağlık kuruluşlarından istendiğini ifade etti.
SGK ve Sağlık Bakanlığı yetkililerinin doktor reçetelerinin elektronik takip altında olduğu söylemlerine de atıfta bulunan İlhan, kamuoyunda doktorların reçete yazarken potansiyel suçlu olduklarının ima edildiğini dile getirdi.
GEORGE ORWELL’İN ROMANI HAYAT BULDU
Bu baskıların geldiği son noktanın ise Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’nün özel hastanelere gönderdiği 8 Ekim 2010 tarihli yazı ile ortaya çıktığına işaret eden Bayazıt İlhan, söz konusu yazıda, özel hastane çalışanlarının kamera kaydı ile takip edileceğinin anlaşıldığını ifade etti. Bunu, George Orwell’in 1984 adlı romanına benzeten ve romanın Türkiye’de gerçek hayatta karşılığını bulduğunu belirten İlhan, bu durumda “Big Brother”ın kim olduğunu sordu.
Anayasa ve yasalara aykırı olan bu uygulamanın hayata geçmesi halinde, hem hukuki hem örgütsel yollara başvuracaklarını hatırlatan İlhan, Sağlık Bakanlığı’na sağlık çalışanlarını, hekimleri takip için öneri getirerek!, “Adalet Bakanlığı ile işbirliği yapıp hekimlere, sağlık çalışanlarına elektronik pranga takabilirler. Buna da ‘Doktor Takip Sistemi (DTS)’ diyebilirler” dedi.
‘BAKANLIK ÖZÜR DİLESİN’
Bu ülkenin hekimlerinin potansiyel suçlu ya da hırsız olmadığını hatırlatan Bayazıt İlhan, “yedi gün 24 saat, bu ülkenin her yerinde halkına hizmet veren, en zor ve uzun eğitimlerden geçmiş fedakar insanlar topluluğudur.” dedi. Ankara’da Sağlık Bakanlığı’nın gözbebeği Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hekim ve sağlık personelinin lağım suları içinde hastalarını kurtarmak için gösterdikleri çabalara da dikkat çeken İlhan, Bakanlığı’n yazıyı geri çekmeye, hekimlerden, sağlık çalışanlarından özür dilemeye çağırdı.
Özden Şener de bakanlığa, ‘hekimleri Tıp Fakültelerine girerken çiplemeye ve çıkarken de diploma yerine cip takmaya” önerisinde bulundu. En gözde hastanesini kanalizasyon basmasını vakayi adiyeden sayan Bakanlığın, bir hekim hatası karşısında bütün hekimleri zan altında bıraktığını belirten Şener, bunların baskıcı rejimlerde rastlandığını, dünyada ilk olmadığını ancak Türkiye’de yeni görülmeye başlandığını söyledi.
ATO yöneticileri, “biz hekimler izin verdikçe bu tür baskılar artacaktır” diyerek, hekimleri bu tür baskılara karşı birlikte mücadele vermeye çağırdılar. (Ankara/EVRENSEL)

‘YENİ POLİS DEVLETİ UYGULAMASI!’
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi de uygulamaya tepki göstererek, olayı “yeni bir polis devleti uygulaması” olarak nitelendirdi.
TTB’den yapılan yazılı açıklamada, “kişilerin görüntülerinin kaydedilmesi ve bunun kullanılması devlet güvenliğinin korunması ya da kamu güvenliğinin sağlanması gibi zorunlu durumlarda ve hukuken izin verilen hallerde mümkündür” hatırlatması yapıldı. Sağlık personelinin idari bir usul olan çalışma izin belgesinin olup olmadığının denetlenmesi amacıyla hastaneye gelip giden hastalar da dahil olmak üzere bütün insanların en temel haklarının ihlal edilmesinin söz konusu edilemeyeceği kaydedilen açıklamada, “Kişilerin özel hayatıyla ilgili ve özellikle de sağlıkları ile ilgili bilgilerin korunmasının üstün hukuk kuralları ile güvence altına alındığı” hatırlatıldı.
Kişilerin hastaneye başvurduklarına ilişkin bilgilerin gizli tutulmasını isteme haklarını de kapsayan başta BİYOTIP sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmelerin yanı sıra hasta haklarına ilişkin düzenlemelerin de bu alana yönelik müdahaleleri yasakladığı hatırlatılan açıklamada, hekimleri “her an suç işleyen tehlikeli kişiler” gibi gören, hem hastaların hem de hekimlerin temel haklarını ihlal eden kameralı kayıt sistemi ile takip istenmesine ilişkin tutumun kabul edilemeyeceği vurgulandı.
‘BU SUÇTUR’
Kişisel verilerin hukuksal bir zorunluluk yokken paylaşılmasının, Türk Ceza Kanunu’nun 135. maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu uyarısı yapılan açıklamada, “Özel hastanelerden hizmet alanlar, bunların yakınları ve hizmet sunan kişilerin kişilik haklarına saygı gösterilmesi ve kişisel verilerinin korunması için Cumhuriyet Savcılığı veya mahkeme dışındaki bütün makamlardan kamera kayıtlarının incelenmesine yönelik olarak gelen taleplerin reddedilmesi zorunludur” denildi.
Demokratikleşme iddiaları olan bir hükümetin hekimleri polisiye önlemlerle takibe almasının utanç verici olduğunun altı çizilen açıklamada, Ankara Valiliği ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’nce, hastanelerdeki güvenlik kamera kayıtlarının çalışanların idari denetimi için kullanılması isteğinden derhal vazgeçilmesi istendi.

Evrensel'i Takip Et