31 Ekim 2010 00:00
Yenilmezsen, yenilme...
GÜNÜN YAZILARI
Ayaktopunun türlü çeşitli adamlarınca sıklıkla; hem de olur olmaz kullanılan kalıplaşmış kimi sözler vardır. Daha önce de değindiğim, Artık önümüze bakacağız gibi. Ya da yenişememe ve de yenme düşüncesinin başka türlü bir anlatımı olan, Puan ya da puanlar almaya geldik gibi. Hani, salt puan alacağız denilse puanlar onun içine girmeyecekmiş; duyan da anlamayacakmış gibi özellikle böylesi bir güzellikle(!) anlatılır amaç. Puan ya da puanlar... Bir ya da üç puan anlamında Yenişmezliği ya da yengiyi vurgulama bakımından Yeneceğiz ya da En azından yenilmeyeceğiz in bilmişcesine bir anlatımı. Öyle olduğu için de çok beğenilir ve sık söylenir. Gerçekten de bilgiç bir hava verir söyleyene, hele bir de mimik iyi kullanılıp vurgu güzel yapılırsa.
Yenemiyorsan, yenilme biçiminde de söylenen bir taktik(!) düşüncedir çok teknik olmasa da. Bir garip pazarlık durumu vardır sanki bu sözde. İşte, ayaktopu topluluğunun her tür adamınca kullanılan bu sözü, yılların yazanı ve her konunun uzmanı Hıncal Uluçun, söyleyemediği demeyeyim de değişik biçimlerde söylediğine tanık oldum. Almanya ve Azerbaycan yenilgilerinin ardından azar azar ya da birden sarsıntıya uğrayanların arasında o da olmalıydı ki Bülent Can ile yaptığı söyleşide ulusal ayaktopu takımının çalıştırıcısını eleştirirken, Yenemiyorsan, yenilme düşüncesine ve bu düşünceden yana olanlara kızıyor; ama ayaktopunun kalıplaşmış sözlerinden biri olan bu sözü de bir türlü doğru söyleyemiyordu.
Uluçun, ulusal ayaktopu takımının genel durumu, düşüncesi ve çalıştırıcısı üzerine yaptığı söyleşide, Yenemiyorsan, yenilme düşüncesini eleştirirken Yenilmeyeceksen, yenilme diye söze başlaması, Yenilmezsen, yenilme. Bana ne bana ne!.. mızıkçılığına yatan çocuğun görüntüsünü çağrıştırıyordu sanki. Bir ara Yenemeyeceksen, yenilme biçiminde de olsa öze dönmüş olan Uluç, sonra Yenilmiyorsan, yenilme diyor ve bunu sık sık yineliyordu. Sonrasında da yine Yenemiyorsan, yenilme sözüne kesin olduğu sanılan bir dönüş yapıyordu. Söyleşisi sırasında Hiddinkin aldığı parayı da sorgulayan Uluçun, bu dağınıklığı için aldığı parayı da kendi kendine bir düşünmesi gerekir gibi geliyor bana.
Ayaktopu tutkunlarını oldukça etkileyen Azeri yenilgisinin üzerine, topçuları ne denli ilgilendirir bilemeyeceğim; ama şu Şilinin yaptığı tuz biber oldu. İş değil yani onlarınki de. Üç aya yakın göçük altında kalmış adamları yerin üstüne, günün ışığına çıkarttılar durup dururken. Hem de pırıl pırıl. Oysa biz, bir güzel mesleklerinin yazgısına bağlamış; çok da güzel gömmüştük tek, tek ve tek. Hem de güzel öldüklerinin muştusunu vererek ve ölürkenki mutluluklarıyla(!) övünerek. Yani, iyi, kötü kapatmıştık bu konuyu. Biz daha iki emekçinin cesedini bile bulamamışken onca işçiyi tek, tek ve tek; hem de capcanlı çıkartmanın ne gereği vardı. Bunların yazgıya, öte dünyaya, bu dünyaya, imana, tanrıya, bizim yöneticilerimize bile saygıları, inançları yok anlaşılan. Bu koşullar altında kesinlikle dost ve kardeş olmayalım onlarla.
Zaten bir deprem yaşadılar, orada da küçük düşürdüler bizi. Böyle giderse topçu mopçu da almayalım onlardan; aldıklarımızı da gönderiverelim gitsin. Çekelim pili, aç ve açıkta kalıversin Şili. Yeni zamlanmış ekmeği bile çok görelim onlara.
Şilide olanlar hemen unutulsa da Almanya ve Azeri yenilgileri kolay kolay unutulmayacaktır; unutanlar olsa da. Hem de öyle unutanlar oldu ki... Bir takımın yandaşları, izledikleri takımlarının bol gollü yengisini bile unuttular hemen sonrasında ÖDPlileri görünce. Hrant Dinki, rahip Santaroyu görmüş gibi oldular birdenbire ve durup dururken. Saldırdılar, Tophane baskınının da ötesinde, çok ilerisinde bir aşkla(!) hem de. Bu saldırı, filan kente ya da filan takımın yandaşlarına yüklenemeyeceği biçiminde bir yan çizmeyle savuşturulacak bir şey değildi; ama o da oldu saldırıya uğrayan partililerin başkanınca.
Ne oldu acaba o yandaş saldırganlar? Hiç duyulmadı sonrası. Türbana karşı çıkan öğrencilerin karşısına mı konuşlandırıldılar, yoksa çocuk mahkemesine mi gönderildiler. Giyim kuşamın kimsenin eğitim hakkını engellememesi gerektiğini savunanlar, düşüncelerinden dolayı kimilerinin bu haklarının engellenmesini bir ayaktopu takımı yandaşı duyarlılığı ile izliyorlar. Yeni demokrasi(!) bunu gerektiriyor anlaşılan.
Bir türlü söylenemeyen Yenemiyorsan, yenilme yerine Bükemediğin bileği öpeceksin yerleştirilmeye çalışılıyor gibi. Belki de Ya yenileceksin ya da yine yenileceksin demeye getiriyorlar...
Üstün Yıldırım
Evrensel'i Takip Et