21 Kasım 2011 13:07

Uğur Kaymaz'a kardeşinden mektup


Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde polis tarafından 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz ölümlerinin 7. yıldönümünde mezarları başında anıldı. Anmaya, BDP İl Eş Başkanı Abdullah Akikol, il yöneticileri, Kızıltepe İlçe Örgütü üyeleri, MEYA-DER temsilcileri, Kızıltepe Belediye Başkanvekili Şerife Alp'in yanı sıra onlarca yurttaş katıldı. Atatürk Mahallesi girişinde bir araya gelen yurttaşlar, Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz'ın, fotoğrafları ve karanfiller taşıyarak "Şehîd namirin" sloganlarıyla mezarlığa kadar yürüdü. Mezarı başında yapılan saygı duruşunun ardından Uğur Kaymaz hayatını kaybettiğinde 10 yaşında olan kardeşi Habib Kaymaz babası ve kardeşine yazdığı mektubu okudu. Mektubun okunması sırasında duygulu anlar yaşandı.

'CENNETTEKİ UĞUR'A MEKTUP'

"Cennetteki Uğur'a mektup" başlığı ile kaleme aldığı mektubu okuyan Kaymaz, "Bugün 21 Kasım 2011 Uğurum. Senin ölümünün üzerinden tam 7 yıl geçti. 7 yıldır katillerin dışarıda Uğurum. Senden sonra da Mezopotamya'da çocuklar öldürüldü. Ceylan Önkol, Enver Ata, Rozerin Akarsu, Mizgin Özbek ve daha niceleri… Senden sonra da Mezopotamya'daki tüm çiçekler ve insanlık 21 Kasım'da yasa boğuluyordu. Yüzlerini Güneş'e ters çeviriyorlardı sana, babana ve öldürülen tüm çocuklar için yas tutuyorlardı. Hatırlıyor musun Uğurcan? Küçükken resimler çizerdik. Beyaz, saf ve temiz bir sayfanın ortasına bir dünya, etrafında da her tenden insanlar çizerdik. Tenlerimiz, gözlerimiz, giyim ve kuşamlarımız farklı olabilirdi ama akan gözyaşlarımızın rengi hepsi aynıydı. Hani derdik ya hepimiz kardeşiz! Evet, Uğurcan hepimiz kardeşiz. İnadına barış, inadına kardeşlik, inadına özgürlük sloganları dilimizden düşmeyecek. Uğurum seni çok özledik. Gel artık. Gel de bu menfaatçi, çıkarcı dünyaya barışı, kardeşliği, dostluğu ve çocukluğu anlatalım. Gel de şu köleleştirilmiş sisteme özgürlüğü anlatalım. Hep söylerdin ya barış şiirlerini, kardeşlik türkülerini, gel de birlikte söyleyelim. Barış şiirlerini ve kardeşlik türkülerini…" dedi.

'ÇOCUKLAR SENİN İÇİN TAŞ ATIYOR'

Kardeş Kaymaz'ın mektubunun devamı şöyle: "Küçükken basit bir nedenden dolayı kavga ederdik, gel de birlikte kavga edelim Uğurcan… Ama bu sefer barış ve kardeşlik için el ele verelim düşmanlarla kavga edelim. Uğurum o gün televizyonda gördüm birkaç takım elbiseli adam çıkmışlar, 'Çocuklar neden taş atıyor' diyorlardı. Biliyor musun neden taş atıyor bu çocuklar? Uğurum, düşmanın barbarlığına, acımasızlığına ve zihniyetine taş atıyorlar senin, baban ve katledilen diğer arkadaşlarımız için atıyorlar 'O taşları.' 12 yaşındaki bedenine 13 kurşun sıkan zihniyete atıyorlar… Uğurum bundan birkaç hafta önce, Türkiye Başbakan'ı Almanya'ya giderken Türkiye'de öldürülen çocukların isimlerini söylüyordu Almanlara, senin, Ceylan'ın, Enes'in, Mizgin'in isimlerini söylemedi. Devlet eliyle öldürülen çocukların isimlerini söylemedi, kendilerini gelişmiş bir ülke olarak göstermeye çalışıyorlardı. 12 yaşındaki bedene yaşından fazla kurşun sıkan zihniyetin giyim ve kuşamı, modernliği temsil ediyor. Hepimiz dünyanın çıkılmaz labirentlerine mahkum olmuş insanlar haline gelmişiz Uğurcan…

'KÜÇÜKKEN KURDUĞUMUZ HAYALLERİ UNUTMADIK'

Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'a dava açtılar Uğurum, senin heykelini yaptığı ve ölümsüzleştirdiği için. 'Suçluyu ve suçu övme' adına davayı açmışlar Uğurum, burada suçlu sen oluyormuşsun Uğurum. Bedenine 13 kurşun sıkan zihniyet haklı çıktı. Maskesiz tanrılar seni suçlu gösterdiler Uğurum, ama üzülme kalkıp seni gül bahçelerinde nergizlerin, sosinlerin ve asminlerin arasında da suçlu bir kaktüs yapamazlar ya. İnan bana, Onlar da verdikleri bu kararın doğru olmadığını, senin suçsuz olduğunu biliyorlar, bütün dünyanın bunu bildiği gibi. Maskesiz tanrılar sana ve babana teröristlik damgasını vurdular. O maskesiz tanrı, hepimiz biliyoruz Uğurcan kimin suçlu olduğunu. İşte böyle bir sisteme karşıyız. Gerçek anlamda demokrasiyi vurgulamadıkları için 'Haksızlar' diyoruz. Öldürmenin kötü olduğunu söylediğimiz için eziliyoruz. İnsan mozaiğini bir arada nakış etmek istediğimiz için bize haksızlıklar yapılıyor. Merak etme Uğurum, biz varız, yoldaşlarımız var seni unutmadık. Küçükken kurduğumuz hayalleri unutmadık ve bunları gerçekleştireceğiz.

'RENK CÜMBÜŞÜNÜ BİZ YARATACAĞIZ'

Renk cümbüşünü biz yaratacağız. Belki tarih isimlerimizi yazmaz ama yaşamın tüm alanlarında rengarenk motifler öreceğiz. Görsen bizi nasıl sevinirsin, barış ve kardeşlik için nasıl çalışıyoruz hele bir bilsen. Manevi değerlerimize, renklerimize, kültür ve sanatımıza kimse dil uzatamaz Uğurum. Söylediğimiz şarkılar senin babam ve katledilen yaşıtlarımız içindir. Biz nasıl ki onlara karşı değiliz, onlar da bize karşı olmalılar Uğurum. Biz nasıl ki onların diline, kültürüne sanatına saygılıysak onların da bize karışmaya hakkı yoktur Uğurum. El ele verip arkadaşlarımızla senin izinde yürüyeceğiz. Halkların kardeşliğini öreceğiz. Onlar bilmiyorlar ki Uğurlar her vurulduğunda yeniden doğuyor. İnadına barış, inadına halkların kardeşliği diyeceğiz. Barbarlara ve acımasızlara karşı başımız hep dik olacak, sonunda ölüm olsa bile böyle olacak. Ölümden ötesi mi var? Değiştirilemez dedikleri yasaları yıkacağız. Sizleri kalbimizde yaşatarak mücadelemize devam ediyoruz."

Mektup, "Seni çok özledim…" dizeleri ile sona eriyor. (Mardin/DİHA)

Evrensel'i Takip Et