27 Kasım 2010 00:00

HAYAT YAZILARI

“Anayasalar zaten halk tarafından yapılır” değerlendirmesinin Türkiye tarihi açısından hiçbir karşılığı yoktur.

Paylaş

“Anayasalar zaten halk tarafından yapılır” değerlendirmesinin Türkiye tarihi açısından hiçbir karşılığı yoktur. Osmanlının son döneminde başlayan anayasa geleneğinde halk ya hiç olmamış ya da 1983 yılında yapılan referandum gibi göstermelik bir onay mercii konumunda tutulmuştur.
“Gayet tabi anayasaları halk yapar” ifadesi bir temenniden öte anlam ifade etmez. Halkın yapması için gereken adımlar atılmadıkça böylesi beylik lafların gerçek hayatta hiçbir değeri yoktur. Bu durumda “Halk anayasayı nasıl yapabilir ?” sorusundan işe başlamak gerekir. Devlet gücünü elinde tutanlar gerekli ihtiyacı duyduklarında ya da mecbur kaldıklarında halkın önüne bir yeni metin koyduklarında halk anayasa yapmış olmaz.
Halkın nasıl anayasa yapamayacağının örneklerini çoğaltmaya gerek yok sanıyorum. Halkın nasıl anayasa yapamayacağında sağlanacak bir uzlaşma, “Nasıl yapılacağı” konusundaki iradenin şekillenmesi açısından önemlidir.
Aydın ya da örgütlerin bu anlamda işlevsel bir rol üstlenmeleri, aynı zamanda onların hayati durumlarını belirler. Anayasa ihtiyacının kaçınılmaz hale geldiğinin devlet ve sermaye tarafından açıkça ifade ve ilan edildiği bir dönemde bu tarihi fırsatı değerlendiremeyen aydın ya da örgütlerin varlık sebepleri bile sorgulanır hale gelir.
Elbette aydınların da, örgütlü çevrelerin de tek sorumluluğu anayasa süreçlerine öncülük etmek değildir. Ancak yeni anayasa hazırlık süreçlerinin işlemeye başladığı dönemlerde en önemli sorumluluk, bu sürece halk lehine müdahale edebilmekte aranmalıdır.
Özellikle toplumun en dezavantajlı ve ayrımcılığa, haksızlığa en çok uğrayan gruplarının bu kritik dönemlerde dinamik hale getirilmesinin yükü aydınlar ve örgütlü çevrelerin omuzlarındadır. Bu yükün ağırlığı altında ezilmemenin ilk adımı, anayasa çalışmalarına “En aşağıdan” başlamayı göze almaktır. Anayasa konusuna duyarlı, daha tanınmış aydın, daha güçlü örgüt aramak yerine “En alttakiler” arasında anayasa yapabilme cesaretini tahrik etmek, bütün hesapları altüst edecek bir hamle olabilir.
Radikal değişimi, imzaya açılan metinlerin arasına sıkıştırılan cümlelerde yada toplantı salonlarında atılan nutuklarda arayanlar, kendilerini de onlara umut bağlayan halk kesimlerini de oyalamaktan başka bir rol üstlenemezler.
Türkiye’nin ihtiyacı olan böyle bir “katılım” süreci ile inşa edilecek anayasadır. Muhteşem anayasa metinleri ortaya çıkartmaktan daha önemlisi en aykırı kesimlerin, en çok horlanan, ötelenen çevrelerin içinde kendilerini bulabilecekleri bir anayasa hareketinin temellerini atmaktır.
Temelleri doğru atılmamış bir çabanın, medyada ne kadar yer bulduğu, kamuoyu oluşturucuların da ne kadar heyecan oluşturduğu ne önem ifade edebilir ki ?
Bence en iyi anayasa çalışması, bazılarında en çok rahatsızlık uyandırmayı başaran girişimlerle geliştirilebilir.
Kimlerle birlikte ve hangi genişlikte, kuşatıcılıkta hareket edilebileceğini belirleyecek olan da,” neye karşı” bir araya gelindiğinin, hangi nedenle yola çıkıldığının net biçimde tarif edilmesidir.
Ayhan Bilgen
ÖNCEKİ HABER

Kriz politikalarına hayır!

SONRAKİ HABER

Haşim Kılıç’a yumurtalı protesto

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...